Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Siyah-Beyaz-Türk mü yoksa sadece Türk mü?

Onur SALMAN - 29. 07. 2018 Pazar

Siyah-Beyaz-Türk mü yoksa sadece Türk mü?

29. 07. 2018 Pazar

Milli takımlardaki kimlik sorunları ne Mesut Özil´le başladı ne de onunla son bulacak. ?Kazanınca Alman, kaybedince Türk´ olan da sadece Mesut değil. Bunu en net ortaya koyan ülkelerden biri kuşkusuz Fransa. Güncele en yakından başlarsak son Dünya Kupası şampiyonu Fransa için atılan başlıkları hatırlarsınız sanırım. ?Kupayı kazanan Afrika.´ Bu söylem takımdaki oyuncuların etnik köklerine bir göndermeydi. Bu göndermeyi Fransızlar çok daha önceleri de ülkedeki birliktelik için kullanmışlardı. 1998´de Dünya, 2000´de Avrupa kupası şampiyonu olan Fransa´da da benzer biri durum vardı. O takım da ?Siyah-Beyaz ve Arap´tı.

Ancak futbola haddinden fazla siyaset ve ırkçılık yüklemenin olumsuz sonuçlarını o günün Fransa´sı nasıl yaşadıysa, Almanya da bundan azade kalmayacak. Önümüzdeki zaman bunu gösterecek.

Peki, ne olmuştu o zamanın ?Siyah-Beyaz-Arap´ Fransa´sına. ?Maviler: Fransa´nın Alternatif Tarihi 1996-2016´ belgeselini izlemenizi öneririm. Tabii ki birazcık ön bilgi de vereceğim.

1996´da Fransa, ülke içindeki ciddi kimlik problemleriyle yüzlemeye çalışıyordu. Spor ve milli takım da bu yüzleşmenin parçalarından biri olmuştu otomatik olarak. Zira kökenleri çok farklı, ama sonucunda Fransız vatandaşlarından oluşan Maviler, 1998´de şampiyonluk için sahaya çıkacaklardı. Dünya Kupası´nda Fransa´nın oynadığı her maç, siyaseten de iyi kullanılırken, bu takım ülke içindeki ?Kimlik birlikteliği´nin de sembolü haline getirilmişti. Hele ki 2000 yılında gelen Avrupa şampiyonluğu, Fransa Milli Takımı´nın çok farklı bir seviyeye taşıdı. Maviler, Dünya turnesine çıktı, Nelson Mandela´yla buluştu. Tüm ülke ?Siyah-Beyaz-Arap´ tezahüratının atında bir birlik olmuştu.

FOYASI ÇABUK DÖKÜLDÜ

Ancak futbol bu. Üzerine atfettiğiniz şey bolsa, foyası hemen dökülüverir. Futbol siyaseten bir çözüm aracı olamaz. Ancak yardımcı rol üstlenebilir ki, Fransa´nın yaptığı en büyük hata da bu oldu. Yardımcı oyuncuya asıl rolü verdiğinizde takımın kimyası bozulur. Yardımcı oyuncunun başa geçtiği anda gelen kısa ve temelsiz başarı gazı ise çöküşü daha güçlü hale getirir.

Öyle de oldu. Herkesin gurur duyduğu, ?birleşme´nin simgesi olan Fransa Milli Takımı´nın düşüşü çok sert oldu. Önce Fransa-Cezayir Savaşı´nın 40. yılı nedeniyle barışmaya ve birleşmeye vurgu yapmak için bir futbol karşılaşması organize edildi. Fransa ile Cezayir, karşı karşıya geldi. Ama mücadele 75. dakikada elinde Cezayir bayrakları olan seyirciler sahaya girdi. Hiçbir şiddet amaçları yoktu. Ama yükselen sağ dalga için yereli malzeme verilmişti.

Sonrasında Fransa´nın sahadaki başarısı da düşünce işler sarpa sardı. Dostluk maçının ardından, halkın yüzde 56´sı yaşananların bir birleşme sorunu olduğunu düşündü. Bir sene sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde aşırı sağcı Le Pen, büyük bir sürprize imza atarak ikinci tura kaldı. Belki seçilemedi ama artık bir birliktelikten bahsetmek de mümkün değildi. Hele ki bunu bir futbol takımının üstüne yüklemek iyice sırıtmaya başlamıştı.

MAHALLE SERSERİSİ! 

Kazanırken ?Siyah-Beyaz-Arap´ diye coşkuyla karşılanan takım kaybedince ?mahalle serserisi´ olmuştu. Çok tanıdık geldi değil mi? Buna Arikalı oyuncuların antrenmanlara girmesine kota konulmasını öneren önemin Milli Takım Teknik Direktörü Lauren Blanc´ı, ulusal marşın okunup okunmaması konusunda geçmişten gelen tartışmanın bir türlü bitirilememesini, Karim Benzama´nın takımdan uzaklaştırılması süreçlerinin bilinçli olarak çarptırılması gibi nedenleri de eklerseniz ortada bir birleşme kalmadığını tahmin edersiniz.

Zira sadece bir futbol takım üzerinden ya da hadi genelleştirelim futbol üzerinden ırkçılık problemini kökünden çözmek isterseniz durum bu olur. Fransızların yeniden bir birleşme kurmaları Didier Deschamps´ın üstün iletişim bilgisi sayesinde oldu. Ki bu iletişim bilgisi, onları son Dünya Şampiyonluğu sonrasında yaşanan süreçten de koruyor. Afrika göndermeleri karşılığını pek bulmadıysa, Deschamps´ın hakkı Deschamps´a. Belki de Fransa, çözümü tek bir noktadan götürmenin yanlışlığını fark ettiği için, tarihten ders alıyor. Sadece Almanya değil tüm Avrupa´yı ilgilendiriyor.

Peki ya Almanya, komşusunun yaşadığı sıkıntılardan ders alabilecek mi? Kadrosunu, etnik kökeni çok farklı olan oyunculardan oluşturan Panzerler, bunu bir birleşememe problemine dönüştürecekler mi? Bizim Deniz Naki´ye karşı yapamadığımız yüzleşmeyi gerçekleştirebilecekler mi?

Tarihten gelen örnekler bu hataya düşmeyeceklerini gösteriyor. Etnik köken ayrımı yapan açıklamaların geri yutulması da bu yönde atılmış bir adım. Ancak halk nezdinde bunun karşılığı ne olacak sorusunun cevabı sadece Almanya´yı değil, tüm Avrupa´yı ilgilendiriyor. Tek adamların ve sağcılığın yine yükselişe geçtiği bir dönemde, dünya vatandaşlığını bir kenara koymak, ırk üzerinden değerlendirme yapmak, liyakati ve vicdanı bir kenara koymak demektir ki bunun sonuçlarını kolay kolay kaldıramayız.

Kaynak: gazeteuvar.com



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER