Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Selahattin Sevmez; Kitabı Kitabına Uydurmak!

Yazının başındaki bu cümlede bile maalesef bir menfaat ve kandırmaca vardır. Hâlbuki bunun tarifi “bazı kitaplar” diye başlasa daha bir inandırıcı olurdu.

Selahattin Sevmez; Kitabı Kitabına Uydurmak!

“Tüm kitaplar tek ve ilahi olan “O” kitabı anlamak için yazılmışlardır”!

Sakın ola bu yazılanlardan kitap ve yazar düşmanı olduğum anlaşılmasın. Amacım sadece var olan acı bir gerçeği ortaya çıkarmaktır. Tam tersi kitap, kültür ve medeniyet aşığı sade bir vatandaşım.

Yazının başındaki bu cümlede bile maalesef bir menfaat ve kandırmaca vardır. Hâlbuki bunun tarifi “bazı kitaplar” diye başlasa daha bir inandırıcı olurdu. Maalesef bu tarifi bile üç kuruşluk dünya menfaati için kullananlar var günümüzde. İçerisinde bir ayet ve hadis geçmeyen bir kitap nasıl olurda “O” kitabı anlamak için yazılmış olsun. Ya da o kitaba iman ettiğini iddia edipte onunla amel etmeyen bir tanesinin yazdığı bir kitap “O” kitabı anlamaya nasıl yardımcı olsun.

Bu şekilde olup ta “O” kitabı anlatmak iddiasıyla yazılmış kitapların insanımıza çok ta faydasının olmayacağı kanaatindeyim. Tabii ki Onun dışında yazılan tüm kitaplar ayrı bir tartışma konusu.

“O” tek kitaba yeteri kadar iman etmediğimiz, bir ayetinin ve bir suresinin bile mealini bilmeden ahkâm kestiğimiz için aslında bu dünyada hiçbir halt etmediğimizi bilmem ne zaman anlayacağız. Her halde bu gidişle ölünce kabir suallerinde Rabbin kim, Nebin kim, Kitabın ne, sorularına muhatap olduğumuzda, Allah’tan başka sahte ilahlar edindiğimizi, Hz. Peygamber (sav)in çok ta hayatımıza girmediğini, Hz. Kur’an'ın hiçte yaşantımızda rehber olmadığını, aslında çok cahil olduğumuzu anlayacak ama iş işten çoktan geçmiş olacaktır.

Kitap ve Kültürü konuşup tartıştığımız şu günlerde her ne hikmetse işi kitabına ve kitabı kitabına uydurarak makam mevki şöhret ve malı götürerek çok azınlık bir kesimin çoğunluğa tahakküm ederek zulmettiğini ne hikmetse hiç konuşmuyoruz.

Bu durum ya işimize gelmiyordur, ya da işimizden eder korkusuyla susmamızdandır!

Tabi iki şunu kesinlikle unutmamak gerekiyor. Bildiğimiz her doğru ve hakikati, her yerde, her kesle, her zaman, her mekân ve makamda konuşulmayacağını bilmek zorundayız. Bu bizim ahlaki bir duruşumuz olmalıdır.

Günümüz Türkiye’sinde her kurum, kuruluş, normal bir vatandaş, resmi olsun, sivil olsun fark etmez eğer ortada bir iş ve eylem varsa ve bunda da en ufak bir menfaat varsa, bundan nemalanmak için muhakkak normalin dışına çıkabilmektedirler. Ehliyet liyakat, hak hukuk ve adalet her zaman ikinci plana atılı verilmektedir.

Ehliyet ve liyakat gözetilmeden yapılan görevlendirmelere, haksız kazanç elde ederek başkalarının hakkına tecavüz edenlere, küçük bir aile içerisinde bile yapılan iltimas geçmelere, sözde hiçbir dünyalık menfaat gözetilmemek adına aynı düşünceye sahip dava adamlarının! Bir araya geldikleri ve topluma ayna vazifesi olması gereken vakıf, dernek, oda ve sendikalarda bile, belli bir dönemden sonraki gruplaşmalar ve çatışmalar olmaktadır.

Günümüzde çok azınlık bir kesim dünyalık menfaatler için diğer tüm kesimlerin hakkına hukukuna tecavüz etmektedirler. İşin vahim olanı bu azınlık menfaat grupları için diğer azınlık bir grup onlara zemin hazırlamakta, yardım ve yataklık yapmaktadır. Paranın, makamın ve menfaatin olduğu hemen her yerde maalesef bu karanlık ve hukuksuz işler dönmektedir.

Birileri İşi kitabına, kitabı kitabına, işi kılıfına uydururken, birilerimizde bu duruma ya sessiz kalmaktalar ya da seyretmektedirler.

Bu durumu iki grupta maddeler halinde özetleyebiliriz.

- Azınlıkta olmalarına rağmen yinede işi götürenler,

-Malı götürenlere yardım ve yataklık yapanlar,

-Hem işi götürenleri, hem yardım ve yataklık yapanlara seyirci kalanlar,

-Bunları duyup ta duyarsız kalanlar,

-Adamlıktan nasibini almamışlardan adam kayırmalar,

-Ehliyet, Liyakat gözetmeksizin iltimas geçmeler.

-Az bir pahaya şerefini ve haysiyetini satanlar.

Bu sınıfta olmayanlar ya da olamayanların dışında;

-Bana değmeyen yılan bin yaşasın diyenler,,

- Bana ne diyenler,,

- Neme lazım diyenler,,

-Allah ıslah etsin diyenler,

-Allah belasını versin diyenler,

- Burunlarından fitil fitil gelsin diyenler,

-Yiyemesin, yesin de çıkaramasın diyenler

- Acizliklerinden sessiz kalanlar.

-Bana uzak Allah’a yakın olsun diyenler,

-Haksızlık karşısında susan, iki kişinin arasındaki basit bir problemde bile araya girmeyenler,

-Haksızlık karşısında hakkı söylemekten kaçınanlar,

- Menfaati için değerlerini ayaklar altına alanlar vs.

İşi götürenler ve kısmen onlara yardım ve yataklık yapanların dışındaki hepsi suçsuz ve masum gibi gözüküyor değilmi.

Hayır, maalesef öyle değil, o zaman;

Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, karşısında “DİLSİZ ŞEYTAN” mı,

Toplumun huzuru, barışı, mutluluğu ve refahı için “DİLLİ YILAN MI”!

Maalesef ikisi de değil. İşte “O” kitabın emri ve kurtuluşun tek yolu;

“İçinizden İnsanları hayra çağıracak iyiliği emredip, kötülükten (nehyedecek) alı koyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”(Ali İmran, 3/104)

HBRMA



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER