Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Seçimlere giden yolda değişmeyen söylem ve hayatın acı gerçekleri

Sinan Eskicioğlu - 30.10.2018

Seçimlere giden yolda değişmeyen söylem ve hayatın acı gerçekleri

Derdim birilerini suçlamak, yaralamak değil; algıları değiştirilmek istenen insanlarımıza farklı pencereler açmaktır. Bunu önceden belirteyim?

Cumhuriyet´in kuruluş yıldönümünde İstanbul havalimanı açıldı. Ülkemize, insanımıza faydalı olmasını dilerim. Davetliler, ünlüler eşliğinde gerçekleşti bu açılış. TV kanallarında neler gösterildi, neler söylendi az çok hepimizin malumu.

Seçim sürecinde yaşanan o kadar olaydan sonra, ben beklerdim ki, Abdullah Gül´ün törene katılmasının önemi, taşıdığı anlam, verdiği mesaj hakkıyla vurgulansın. Hakkıyla olduğu kanaatinde değilim, çünkü algıda seçicilik dediğimiz bir gerçeklik var.

Nedir algıda seçicilik?

Algıda seçicilik psikolojik bir kavram. Yaşanan deneyimler, önyargılar, değerler, hayata bakış, üzerine konuşulan konular ve inançlar insanların algısına etki ediyor. Bütün bu etkenler vasıtasıyla algıya giren ve girmeyen kişiler, olaylar, gelişmeler olabiliyor.

Algı operasyonları denen konu da aslında, insanların algıda seçicilikleri üzerine kurulan bir tür yanılsama. Bunun oluşması için de, insanı etkileyen bütün kanallar sesli ve görsel uyarıcılarla doldurulmakta.

Bu örneği algıda seçicilik konusunda daha önce de vermiştim. Almak istediğiniz bir ürünle ilgili isteğiniz oluşur, araştırma yaparsınız ve sonra bir bakarsınız ki, çevrede ne kadar çok aynı üründen varmış?

Konu ?şahlanan Türkiye´ ve benzeri cümleler, verilmek istenen mesajlar olduğu için de, ?birlik ve beraberlik´i katmerlemesi gereken çok önemli haber, verilmek istenen mesaj bombardımanı arasında kayboldu gitti. Bu yüzden de Abdullah Gül´ün törene katılması asli değeri nispetinde algılara girmedi ya da girmesi istenmedi. Orada olması gereken, basılan butonlarda Gül ve Erdoğan´ın elele vererek birlikte olmalarıydı?

Cumhuriyet Bayramı, İstanbul havalimanı derken seçim gündemine ara verildi.

İleriki günler çok daha hararetli geçecek. Mevsim değişirken havalar serinlese de, seçime girilen yolda sıcak günler bizleri bekliyor.

Neden mi?

Seçimler Ak parti için zorlu geçecek de o yüzden.

Ak partililerin, muhafazakarların, Ak partiye gönül verenlerin görmemelerine ya da görmek istememelerine sebep: Tek taraflı bakışaçıları.

Gelişen olayları, yazılıp-çizilenleri ortaya koyduğumuzda değişen birşey olmadığını çok net görebiliriz.

Ak Parti neden zorlanacak?

Mhp ile ittifak rafa kaldırıldı ve yerel seçimler yaklaşırken özellikle büyükşehir belediyelerin kazanılması için çok artılara ihtiyaç olacak. İttifakların belki adresleri değişecek. Kazanılması zor olan seçimler için aynı söylem ortaya çıktı.

Söylemi çıkaran Ak parti mi?

Hayır, değil. Diğer partiler ve özellikle Chp. ?Yerel seçimlerin başarısızlığı ?başkanlık sistemi´ni tartışılır hale getirir´ söylemi.

Bu söylem Chp´ye mi yarar, Ak Parti´ye mi? Tabii ki Ak Parti´ye yarar. Chp´nin bu söylemini görünür ya da görünmez şekilde Ak Parti sürekli kaşıyacak.

Neden kaşıyacak?

Çünkü ?başkanlık sistemi´ tartışmasına gidebilecek yerel seçim maratonu, seçmeni farklı düşünmeye itecek.

Konu aslında yerel seçimler. Halkın daha kaliteli, daha insani, daha uygun fiyatlı ve daha yaşanabilir şehirlerde yaşaması ve bunun için öne sürülecek projelerin gündemde olmasından ziyade sistem tartışılırsa, seçmenler Ak Parti´ye rağbet edecekler.

Bazı gazetelerde çıkan yazılar bunun habercisi.

Bakalım nasıl:

?Fırat´ın doğusu konusu ve Ak Parti-Mhp (Cumhur ittifakı) yaralanmasına sevinme´

Fırat´ın doğusunda mücadele ile Mhp ittifakı arasında bir bağlantı yok. Mhp, istediklerini elde edemediği için blöf yaparak, araya M. Gökçek ismini de koyarak ve hatta başka adayları da dillendirerek siyaset oyunu kuruyor. Fırat´ın doğusu ve Mhp ittifakı birleşmesi yaparak, algıları yönlendirmeye gerek yok.

 ?Türkiye´ye yönelik ekonomik saldırı atlatılsa da, dövizdeki problem dinmedi, reel sektörü zorlamakta´.

Türkiye´ye yönelik ekonomik saldırı olmuşsa da bunun çözümü çok açıktı. O çözüm yapıldı, papaz gitti ve dolar düştü. AB ve ABD ile ticari ilişkiler sebebiyle ?ılımlı hava´ oluşturuldu ve rahatlama oldu. Bunlar olması gerekenlerdi. Ekonomik ilişkiler ise konu, bunun kuralları bellidir. Ekonomik saldırı diye algılara oynamaya gerek yok.

?Yunanistan, S. Arabistan ve çevre ülkeler Türkiye´yi zorluyorlar ve ittifak gerekli´.

Düşmanlar oluşturup, düşmanlıklar üreterek ülke içi siyaset yönlendirilmez. Böyle yapılırsa, gün olur insanlar gerçek sanar ve bu durum ekonomiye de, ülkeye de zarar verir.

?Terörle mücadelede memleket ve millet sevdası´.

Terörle mücadele etmeme de şu anlama gelir: Millet ve memleketi sevmemek. O zaman terör nedir, bunu açmak gerekir. Kelime oyunlarıyla yığınları harekete geçirmeye çalışanlar, gün gelir aynı oyuna gelirler.

?İslam dünyası Osmanlı ile paramparça edildi. Tekrar, yeniden bu ruh canlanmakta ve şahlanmakta. Bunun karşısında olanlar emperyalistlerin oyununa gelenlerdir. Kültürel inkar ve kültürel intihar.

Almanlar iki büyük savaş yapsalar da, emperyal ideallerinden ödün vermediler?..´

Milletler, devletler doğarlar-büyürler-yaşlanırlar ve ölürler. Bu tabiatın kuralıdır. Sosyal bilimlerde de bu kural çalışır. Osmanlı zamanın ruhunu (Zeitgeist) yakalayamadı, gerekli değişimleri ve gelişimleri gerçekleştiremedi ve son buldu. Bu konu, bu kadar açık ve nettir. Doğal olan bu son, islamilikle-osmanlıcılıkla-İslam dünyasıyla bütünleştirmekle kutsallaştırılmaz ve düşmanlaştırılmaya gidilemez. Bunu anlayın artık.

Hayatın işleyişinin tersine gitmeye çalışıp, sonra da emperyalistler diye hayıflanmak, kimse kusura bakmasın ama safdilliktir.

Almanlar iki savaş yaşadılar. İkinci dünya savaşından sonra ülke yerle bir oldu. Emperyal ideallerden ödün verme değil konu.

Konu: Çalışmak, iş ahlakı, tutumluluk, işine önem verme, yaptığı işi kaliteli yapma ve israfa imkan tanımama. Burada da yanlışsınız muhafazakar kesim.

Almanlar için yapılan bir işin ekonomik olması demek, sağlamlıktır. Sürekli kontrol ederek ayakta tutmaktır. Köprülerin, demiryollarının, otobanların sık aralıklarla kontrol edilmesi ve kullanım kalitesinde olmasını sağlamak önemlidir.

Bir örnek vereyim.

İtalya´daki köprü faciasını okumuşsunuzdur.

Üzerinde araçlar olan köprü çöktü ve birçok kişi can verdi. İşte o olaydan sonra, Almanya´daki otobanların kontrollerinin raporları sorgulandı, programlar yapıldı ve haberleri medyada yer aldı.

Beş yıllık yol, köprü yapalım. Açılışını da şatafatlı şekilde gösterelim, gerisi ne olursa olsun demiyor Almanlar.

Güzel bir sözlerini de aktarayım.

?Vertrauen ist gut, Kontrolle ist besser!´.

Anlamı da şöyle: ?Güvenmek iyidir, kontrol daha iyidir´.

Evet, çok uzattığımın farkındayım. Ama daha diyeceklerimin yarısına gelebildim.

Mardin Artuklu Üniversite´sindeki ?İslam Medeniyeti´nin geleceği´ konulu çalıştaydan bahsedecektim.

 

Yazının devamı için tıklayın...



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz