Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Seçimle gelen seçimle ya da mahkeme kararı ile gitmeli

Milli Gaete´den Abdülkadir Özkan´ın "konu ile ilgili" analizi....

Seçimle gelen seçimle ya da mahkeme kararı ile gitmeli

Birbirimizi dinlemeyi bir kenara ittikçe bir sağırlar diyaloğu oluşuyor. Herkes konuşuyor ama kimse kimseyi duymuyor. Böyle bir ortamda insanların fikri bir katkıda bulunması da mümkün olmuyor. Giderek herkes sesini biraz daha yükseltiyor. İş düşünce açıklamaktan çıkarak bağırmaya dönüşüyor. Bu da inatlaşmayı ve kırgınlıkları gündeme getiriyor, farklılıklara tahammül kalmıyor. Ve güç kimin ya da kimlerin elindeyse onların istediği oluyor. Bunlar olurken tüm kesimler demokrasi şarkısını da dillerinden düşürmüyor. Halbuki, gelinen noktayı demokratik olarak nitelendirmek güçleşiyor. Bunu sadece bugüne bakarak söylüyor değilim. Bu ülkede uzun yıllar halkın seçtiklerinden çok birtakım asker-sivil bürokratların istediği oldu. Ne gariptir ki, bu durum da hep demokrasi olarak nitelendirildi.

Demokrasi tarifi bir türlü netleştirilememiş, belirsizliğe terk edilmiş, demokrasi gücü ellerinde bulunduranlara hizmet etmiş, geriye kalanlar ise bu seçkinlerin lütfettiği ile yetinmek zorunda kalmışlardır. Bu bakımdan gerçekten demokrasinin yerleşmesi ve uygulanması isteniyorsa tariflerin yeniden yapılması gerekiyor. Bu yapılırken de iktidarı ellerinde bulunduranların anlayışlarını topluma dayatmamaları şart. Çünkü demokrasinin yeniden keşfine gerek yok. Kurallar, yapılan tariflere göre yenilendikten sonra herkesin söz konusu anayasa ve yasalar çerçevesinde haklarına razı olmaları esas olmalıdır. Bunun için öncelikli olarak yasama, yürütme ve yargının yetki ve görevlerinin net bir şekilde belirlenmesi gerekiyor. Bu yapılmadığı, yapılamadığı sürece hep birlikte demokrasi şarkısı söylemeye devam edeceğiz ama bir türlü o sistemi oturtamayacağız, düşünce karmaşası devam edip gidecek.

 

Son olarak üç belediyede başkanların görevden alınarak yerlerine kayyumların atanmasının başlattığı tartışmada da bildik manzaralar sergileniyor. Bir taraf olayı, ?Terör temizliği? ya da ?Kandil´in belediyeleri ?kayyım´a emanet? olarak nitelendirirken bir tarafta ?Seçimle gelen kayyumla gitmesin. Seçimle ya da mahkeme kararı ile gitsin? diyor. İki tarafın da söylediğinde doğruluk payı olabilir. Ama bu karşılıklı tavır alış doğrunun tespitine değil, ?Senin söylediğin yanlış. Çünkü sen terörün safında yer alıyorsun? zıtlaşmasına yol açıyor. Halbuki derdimiz doğruda birleşebilmek. Kayyum atanan belediyelerde yapılan işin bir yasal zemine oturduğu doğru olabilir. Ama ortada halkın oyları ile gelmiş insanlar var. Bu insanların görevden alınmaları ya yeni bir seçimle ya da mahkeme kararına dayanması gerekmez mi? Yeni bir seçime gidildi de yine eski adaylar ya da aynı çizgide olanlar seçilirse ne olacak? Çünkü demokrasilerde ana mekanizma seçimdir. Yargı ise toplumsal düzeni bozan ya da bozmak isteyenlere cezasını vermekle görevlidir.

 

Hiç üzerinde durulmayan ya da durulmak istenmeyen bir başka husus  var, o da bu kişileri o illerin halkı seçmiştir. Bir yargı kararına dayanmadan halkın seçtiklerini görevden uzaklaştırmak seçimleri anlamsız hale getirmez mi? Bu bakımdan birbirimize kulaklarımızı tıkayarak soruna çözüm olmayacak tartışmalarla vakit geçirmek meseleleri içinden çıkılmaz hale getiriyor. Haberlerde görevden alınan belediye başkanları hakkında pek çok terörle bağlantılı olduklarına dair soruşturma olduğu belirtiliyor. Soruşturma sonucunu beklemenin birtakım mahzurları olacağı, hem de soruşturmanın sağlıklı  yürümesi için kayyumların atandığı ifade ediliyor. Tüm bunları tartışacak değilim ama eğer demokrasiyi içselleştirerek uygulayacaksak seçilmişlerin görevden alınmaları için ya seçimin beklenmesi ya da mahkeme kararının beklenmesi gerekir diye düşünüyorum.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz