Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Şam rejiminin Türkiye’yle normalleşmesi nasıl sağlanacak?

Son yıllarda bazı Arap ülkeleri Şam ile diplomatik ilişkilerini çeşitli seviyelerde yeniden düzenleme yoluna giderken, Türkiye’den de Esad rejimiyle normalleşme sinyali geldi.

Şam rejiminin Türkiye’yle normalleşmesi nasıl sağlanacak?

K24 Türkçe’den Adem Özgür, “konu ile ilgili olarak” uzmanların görüşüne başvurdu.

Şam’la iletişimini koparmayan Kuzey Afrika ülkelerinin çoğu; Umman, Irak ve Mısır gibi ülkeler Suriye iç savaşında tarafsız kalmayı tercih ederek rejimle iletişim kapısını açık bıraktı. Bahreyn ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), 2018’in sonunda Şam'daki büyükelçiliklerini maslahatgüzar seviyesinde yeniden açtı. Ekim 2020'de ise Umman, Şam Büyükelçisi'ni yeniden yollayarak, diplomatik temsilini büyükelçi düzeyine çıkaran ilk Körfez ülkesi oldu.

ESAD’IN BAE ZİYARETİ

Öte yandan Suriye iç savaşının ardından yapılan ilk önemli temas Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın 18 Mart’ta BAE’ye gerçekleştirdiği ziyaretti. Çünkü Esad iç savaşın ardından sadece kendisini destekleyen Rusya ve İran'ı ziyaret etmişti.

Esad ile görüşen BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed al Nahyan, Suriye'nin Arapların güvenliği için kilit bir role sahip olduğunu ve BAE'nin işbirliğini güçlendirmekte istekli olduğunu söyledi.

Suriye Turizm Bakanı Muhammed Rami Rıdvan Martini geçen yılın mayıs ayında Riyad'da bir konferansa katılarak, 2011’den bu yana Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ilk Suriyeli üst düzey yetkili oldu. Suudi Arabistan, Ağustos 2011'de Şam'daki büyükelçisini çekerek, Suriye ile diplomatik ilişkileri askıya almıştı.

İç savaşın başlamasının ardından Arap ülkelerinin çoğu Suriye ile ilişkileri kesmiş ve Esad'a karşı savaşan silahlı muhalifleri desteklemişti.

ABD ise iç savaş bitmeden Suriye lideriyle ilişkilerin normalleştirilmesine karşı.

ORHAN: ESAD REJİMİ SURİYE’DE KALICI

Şam rejiminin Arap dünyasıyla temasını K24’e değerlendiren Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan, Suriye yönetiminin uluslararası meşruiyet kazanmak istediğini ve son iki yıldır bu anlamda önemli kazanımlar elde ettiğini belirtti.

Baas ve Esad rejiminin Suriye’de artık kalıcı olduğunu ve bunun herkes tarafından kabul gördüğünü söyleyen Orhan, “Dolayısıyla birçok ülke bu yeni duruma göre pozisyonlarını revize etti” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE’YLE YENİDEN TEMAS MÜMKÜN MÜ?

Bu arada, Arap ülkeleriyle Esad rejimi arasında normalleşme adımları atılırken, benzeri bir açıklama da Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan geldi.

Ankara’da düzenlenen 13. Büyükelçiler Konferansı’nın kapanışı dolayısıyla düzenlediği basın toplantısında Suriye Dışişleri Bakanı ile ayak üstü sohbet etme fırsatı çıktığını aktaran Çavuşoğlu, "Muhalif olan Suriyelilerle rejim arasında bir barışın olması gerektiğini, Türkiye olarak da böyle bir durumda buna destek olabileceğimizi de söyledik" dedi.

Çavuşoğlu, Türkiye'nin Suriye'de sahada “terörle mücadelesini sürdürdüğünü” ancak Suriye'de diplomasi ve siyaset yoluyla çözüm için Astana Formatı’nın devrede olduğunu belirterek, "Muhalefetle Suriye'deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı bir barış olmaz, bunu hep söylüyoruz" diye konuştu.

Oytun Orhan, Şam yönetimi gibi Türkiye’nin de bölgede normalleşme sürecine girdiğini hatırlatarak, Ankara-Şam temaslarının bu sürecin bir parçası olarak görülebileceğini söyledi.

Türkiye’de birçok kesimin Şam ile ilişkilerin normalleştirilmesi ve iki taraf arasındaki irtibatın sağlanması için hükümete baskı kurduğunu kaydeden Orhan, Astana sürecinde Ankara-Şam arasında Rusya üzerinden dolaylı irtibatın sağlandığını anımsattı.

Orhan, bu görüşmelerde rejim ile muhaliflerin uzlaştırılmaya çalışıldığını söyledi.

Nitekim, Çavuşoğlu’nun açıklamalarının ardından Şam rejimi karşıtı gruplar pek çok kentte protesto gösterileri düzenleyerek, Ankara aleyhine sloganlar attı, Türk bayrakları yaktı.

Suriye Milli Ordusu (eski adıyla Özgür Suriye Ordusu) mensuplarının da yer aldığı protestoların İdlib, Cerablus, Azez ve Bab kentlerinin yanı sıra Rojava’nın Afrin, Girêsipî ve Serêkaniyê kentlerinde de başladığı bildirilmişti.(*)

SEZER: CİHATÇI GRUPLAR TEHDİT OLUŞTURABİLİR

K24’e konuşan Dış Politika Uzmanı Aydın Sezer ise, cihatçı grupların ileriki günlerde Türkiye’ye tehdit oluşturup oluşturmayacağını ve Ankara’nın bu konuda B planının olup olmadığını merak ettiğini söyledi.

Beşar Esad yönetiminin Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye’den çıkmasını istediğini anımsatan Sezer, Şam’ın İdlib’deki cihatçı gruplar üzerinden Türkiye’yi ‘terör destekçisi’ ülke olarak gördüğünü dile getirdi.

Şam-Ankara arasındaki temasların artmasının Suriye’deki farklı gruplarla ilişkileri sıkıntıya sokabileceğini kaydeden ORSAM araştırmacısı Orhan, “Bunların dışında Türkiye’nin Suriyeli muhaliflerle ve Esad rejiminden kaçan sivil insanlarla kurmuş olduğu ilişki de engelleyici bir faktör. Türkiye bu unsurların garantörü ve koruyucusu konumundadır. Esad rejimiyle girişilecek bir normalleşme adımı bu kesimlerle ciddi bir sıkıntıya neden olacaktır” ifadelerini kullandı.

Suriye’de rejimle muhalifleri buluşturma konusunun 2015’teki 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında açıkça belirtildiğini hatırlatan Sezer ise, şunları belirtti:

“Bu karar çerçevesinde oluşturulacak kapsayıcı bir hükümetten de söz ediliyor, hatta bu konuda süreler de vardı. Fakat Türkiye uçak krizi nedeniyle o sıralarda sahada değildi. Türkiye oyun dışı olunca Ankara’nın destek verdiği ‘ılımlı muhalifler’ de oyun dışıydı. Muhalifler Ocak 2017’deki Astana sürecinden itibaren oyuna dahil oldu. Dolayısıyla Astana sürecinin temel esprisi muhaliflerle Esad’ı buluşturmaktı zaten. Aynı dönemde devam eden Cenevre’deki Anayasa görüşmelerinin amacı da buydu”

RUSYA’NIN ROLÜ NEDİR?

Oytun Orhan, söz konusu temaslarda Rusya’nın önemli bir rolü olduğunu şu sözlerle değerlendirdi:

“Son olarak Erdoğan ve Putin Soçi’de bir araya geldi. Putin Tel Rifat konusunda veya YPG’yle mücadelede (Ankara’nın) Şam’la sorunu çözmesi yönünde bir telkinde bulundu. Dolayısıyla Rusya’nın baskısı da etkili bir faktör olmuş gibi görünüyor. Türkiye-Rusya ilişkileri de önemli bir seviyeye ulaştı. Enerji ve ekonomi alanında ciddi işbirlikleri var ve bu artarak devam ediyor. Buna bağlı olarak Rusya’nın da telkinleri Türkiye açısından önemlidir. O görüşme sonrasında bu açıklamalar gündeme geldi. Ankara-Şam diyaloglarında kurumlar seviyesinde irtibatın biraz daha sıklaşması, ama en nihayetinde çok fazla sonuç alınamaması daha olasılık gibi gözüküyor.”

Aydın Sezer de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında İran’ın başkenti Tahran’da gerçekleşen görüşmede, Rojava’ya yönelik olası operasyona ışık yakılmadığını, Şam-Ankara arasındaki temasın ise Soçi’de ele alındığını söyledi.

Sezer, Putin’in Türkiye’yle Esad arasında bir yakınlaşmanın önünü açacak şekilde telkinde bulunmuş olabileceğini şu sözlerle değerlendirdi:

“Rusya, çok uzun süredir net bir pozisyon devam ettiriyor. Hatırlarsanız Barış Pınarı harekatını sona erdiren 22 Ekim 2019 tarihli Soçi Mutabakatının 4. maddesinde ‘Rusya kolaylaştırıcı olacaktır’ deniyor.”

Sezer aynı zamanda Çavuşoğlu’nun açıklamaları için “Çavuşoğlu’nun açıklaması U dönüşünden öte bir malumun ilanı, durum tespitiydi. Çavuşoğlu, anlaşmalarda belirtilen hususu açığa vurdu, itiraf etti. Zaten istihbarat teşkilatları bir buçuk yıldır görüşüyor, karşılıklı temaslar var” dedi.

“ÖZERK YÖNETİM VE SURİYE REJİMİ ARASINDAKİ MÜZAKERELERDE 5 KONUDA İHTİLAF YAŞANDI”

Bu arada Londra merkezli Asharq al-Awsat gazetesinde yer alan habere göre Rojava’daki Özerk Yönetim yetkilileri ile Şam rejimi yetkilileri Rusya’nın talebi doğrultusunda temmuz ayında toplantı gerçekleştirdi.

Söz konusu toplantıda Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile Suriye ordusunun sınır güvenliğine yönelik ortak savunma geliştirmesi Suriye ordusunun Rakka-Halep kırsalındaki temas hatlarında konumlandırılması konuları ele alındı.

İki tarafın iç siyasi diyalog konusunu da gündeme getirdiği belirtildi.

DSG’li yetkililerin aktardığına göre Rusya tarafı, ‘müzakerelerin sürdürülmesi ve iki tarafı da tatmin edecek bir uzlaşı formülüne ulaşılmasında’ ısrarcı oldu.

Öte yandan Özerk Yönetim ile Şam rejimi arasında ilk müzakere turlarında ‘askeri yapı’, ‘yönetim yapısı’, ‘petrol gelirlerinin dağılımı’, ‘eğitim sorunu’ ve ‘dış ilişkiler’ olmak üzere 5 konuda görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Askeri yapılarla ilgili Rus tarafı Haseke, Rakka, Deyr ez-Zor’un doğu kırsalı ve Halep'in doğu ve kuzey kırsalındaki DSG güçlerinin ‘bazı hususiyetlerini’ muhafaza ederek Suriye ordusuna entegre edilmesini önerdi. Ancak Şam hükümeti bu güçlerin tamamen dağıtılmasını ve Suriye ordusu saflarına ‘bireysel karar’ doğrultusunda katılımlar olmasını teklif etti.

SERHUN AL: ROJAVA’NIN EN BÜYÜK GARANTÖRÜ ABD’DİR

Ankara-Şam arasındaki diyalogu ve Rojava’da Özerk Yönetim’in alacağı pozisyonu K24’e değerlendiren İzmir Ekonomi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Serhun Al, Suriye’de eskisi kadar savaş ortamının kalmadığını söyledi.

Türkiye’nin insansız hava araçlarıyla Rojava’ya yönelik saldırılarını sürdürdüğüne işaret eden Öğr. Üyesi Serhun Al, “Rojava’nın en büyük garantörü Amerika gibi görünüyor” diyerek, Trump yönetiminin aldığı çekilme kararına değindi:

“Trump yönetimi 2018’de ‘Biz Suriye’den çıkıyoruz’ dediğinde Amerika’da çok büyük bir tepki oluşmuştu. ‘Kürtleri yalnız bırakmayalım, Kürtler IŞİD’e karşı savaştı’ tepkileriydi. Böylece Trump, kararından vazgeçmişti. Sınırlı da olsa bir Amerikan askeri gücü Kuzey Suriye’de konuşlanmış durumda ve genellikle DSG’lilerle koordinasyon halindeler. Rojava yönetiminin en büyük garantörlerinden ve şanslarından biri Amerika’dır. Amerika Rojavalı Kürtleri yalnız bırakmazsa ne Şam’dan ne de Türkiye’den Kürtlere karşı topyekûn bir savaş durumunun olacağını düşünmüyorum.”

“SEKÜLERLİK ŞAM VE ROJAVA YÖNETİMLERİNİ BİRBİRİNE YAKINLAŞTIRABİLİR”

Şam yönetiminin seküler bir rejim olduğunu ve Arap milliyetçiliğini sürdürdüğünü kaydeden Serhun Al, yönetimin selefi bir ideolojiye sahip olmadığını ya da Mısır’daki Müslüman Kardeşler çizgisini gütmediğini belirtti.

Sekülerleşme anlamında Rojava yönetimiyle ilişkilerin sürdürülebileceğini ve bunun avantajlı olabileceğini söyleyen Al, iki taraf için de selefi/cihatçı grupların tehdit olduğunu vurguladı.

“ÖZERKLİK YA DA FEDERASYON ÇÖZÜM OLABİLİR”

Şam-Rojava yönetimleri arasındaki görüşmelerde Rusya’nın önemli bir faktör olduğunu dile getiren Al, olası bir Suriye Anayasası’nda Kürtler için özerklik ya da federasyonun çözüm olabileceğini şu sözlerle ifade etti:

“Tıpkı Irak Kürdistan’ı gibi. ABD işgalinden sonra yeni anayasa yapıldı ve Kürdistan Bölgesi yasal olarak federal bir statüye sahip oldu. Belki Rusya böyle bir şeyi destekleyebilir. Öte yandan rejimin eski Baas ve muhaberat dönemindeki gibi Suriye’nin bütün topraklarını kontrol edebilecek, güvenliğini sağlayabilecek bir kapasitesi de kalmadı gibi.”

Bu arada Rojava’daki Özerk Yönetim’in Şam-Ankara diyaloğuna karşı çıkacağını düşünmediğini dile getiren Serhun Al, Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamalarına karşı çıkan silahlı grupları örnek göstererek, “Rojava yönetiminden böyle bir tepki gelmedi” dedi.

Rojava yönetiminin de Ankara’yla diyalog niyetinde olabileceğini vurgulayan Öğr. Üyesi Al, “Sonuçta bir komşuluk söz konusu, ama saldırgan taraf Türkiye. Bu açıdan Rusya ve ABD’nin tutumu; Türkiye ile Esad’ın birbirinden ne isteyeceği önemlidir. Şu bir gerçek ki Esad’ın siyasi anlamda Türkiye karşısında eli çok güçlü değil. Şam yönetimi hem Rusya’nın hem İran’ın yardımıyla ayakta durmayı başardı” dedi.

“TÜRKİYE İÇİN KÜRT SORUNU ÖNEMLİ BİR KONU”

Rojava meselesinde de görüşüne başvurduğumuz Sezer, Türkiye için Suriye’deki önemli meselelerden birinin “Kürt sorunu” ya da “PKK, YPG tehdidi” olduğunu kaydederek, Rojava’ya yönelik askeri operasyonların da bu zemine oturtulmaya çalışıldığını, ancak Putin’in bu konuda şu tavsiyede bulunduğunu söyledi:

“Putin, bize ‘Sizin karşı olduğunuz konulara Esad da karşı zaten’ diyor. Suriye’de PKK sorununun yaratıcısı bu kez Esad değil. Bunu net olarak ortaya koymamız gerekir; eskiden Hafız Esad’ı sorumlu tutuyorduk, ama Beşar Esad ‘Amerika ile iş tuttukları için’ Kürtleri ayrılıkçı olarak görüyor.”

Öte yandan Türkiye’de iç politikada puan kazandıracak hamlelere de ihtiyaç olduğundan söz eden Sezer, “‘Madem müdahale olmuyor, PKK’ya karşı milli birlik-beraberlik gibi şeyler gündeme gelemiyor, o zaman barış konusunu gündeme getirelim’ deniyor olabilir, bu bir öncelik de olabilir” dedi.

______________

(*)Metinde geçen ve Suriye’ni Rojava özrk bölgesinde bulunan yerlerin Kürtçe adlarının Arapça ve Türkçe katşılıkları bunlar; Girêsipî(Tel Abyad/Akçakale) ve Serêkaniyê(Ras-El-Ayn/Ceylanpınar, (editör, haberdurus.com )



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz