Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Referans İslâm mı?

Ahmet Taşgetiren yazdı;

Referans İslâm mı?

Referans İslam mı? Yani, ülkeyi yönetirken bütün kararları, düzenlemeleri, İslam’a müracaat ederek mi alıyorsunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Nass var nass” diye zihinlere kazınan ifadesi en azından ekonomi alanında referans olarak Kur’an’a başvurulduğu izlenimini veriyor.

Buradan yola çıkarak sorulacaktır, iktidarın ekonomi alanındaki tüm kararları İslam ve onun ana Kitabı olan Kur’an hükümleri referans alınarak mı belirlenmektedir?

Aynı şekilde ülkenin tüm yönetim ilkeleri anayasal planda “laiklik” öngörülse bile “fiilen” islâmî referanslarla mı belirlenmektedir?

Böyle bir değerlendirmenin laikliği anayasanın değiştirilemez ilkesi olarak gören çevreler için bambaşka bir anlam taşıdığını biliyorum ama ben olaya başka yönden bakıyorum.

Başka yönden, yani İslam’ın bir siyasi iktidarın bir zaman ve ülke vasatına indirgendiği durumda ortaya çıkabilecek problem ve İslâm’ın ödeyebileceği bedel açısından bakıyorum.

Soru açık:

İktidarın şu andaki bütün icraatı “Nass çerçevesi”ne oturuyorsa, tüm yönetim bozuklukları da “Nass” yani İslam tarafından onaylanmış mı oluyor?

Yok mu hiçbir yanlışlık? Hukuk alanında mesela, yolsuzluklar alanında mesela?

Kışta kıyamette emekli insanların, ev hanımlarının ucuz ekmek kuyruğunda beklemeleri de “Nass”la mı ilgili?” diye sormaz mı insanlar?

İş “faiz” meselesinde odaklaştığı için ve son operasyonda tartışma yine faiz etrafında yoğunlaştığı ve bu da “Olanlar Nass’ın içinde mi gerçekleşiyor dışında mı?” sorularına yol açtığı için gelin oraya bakalım.

Son düzenleme şöyle:

Merkez Bankasının belirlediği bir faiz var. Yüzde 14.

Vatandaş bankalara yüzde 14 faizle parasını yatırır, vade sonunda döviz fiyatında vade başındakinden daha yüksek bir kur oluşursa ortaya çıkan farkı Hazine ya da Merkez Bankası yani kamu ödeyecek.

Manzara ne?

Bir, peşin faiz var. Sonra da kur ile faiz arasındaki farkın ödenmesi var. İktidar bu farkın faiz olmadığını iddia ediyor, eleştirenler ise bunun “bal gibi faiz” olduğunda ve “nass’ın etrafından dolaşmak” için böyle bir formül üretildiğinde ısrar ediyor.

Her iki yaklaşımı “günlük siyaset” içindeki tartışmaların uzantısı olarak görürsek, o zaman, “Bu işlerin neresi faizdir, neresi değildir? Neresi İslam’a uygundur neresi değildir?” sorusunun cevabını aramak için bir İslam hukukçusunun görüşüne başvurmak gerekir.

İhtilafın bir tarafında siyasi otoritenin bulunduğu ortamlarda hakkı söylemek her zaman kolay olmaz; bütün bir İslam tarihi bunun hem dini iktidara göre yamultmak hem hakkı seslendirmek ve bedelini ödemek noktasında trajik örnekleri ile doludur.

İki güncel soru var ortada:

Bir: Faizin farklı alanlarda yüzde 25-30’larda olması bir yana, MB’nin belirlediği mevcut yüzde 14’lük faiz İslâm’ın - Nass’ın faiz yasağı kapsamına giriyor mu girmiyor mu? Sorunun devamı da şöyledir? İslâm’ın faiz yasağına hangi orandaki faiz girmektedir?

İki: Bankaya faiz almak için para yatıran kişiye, döviz farkından dolayı kamu kasasından yani islâmi ıstılahla söylersek, milyonlarca insandan toplanan vergilerle oluşan “Beytülmal”den kaynak aktarmak meşru mudur? Yani şeriata, nass’a, İslâm’a uygun mudur?

Şu ana kadar MB’nin belirlediği faizin nass’a uygun olup olmadığına dair taze bir fetvaya rastlamadım. Geçmişte verilen, “enflasyon oranında faizin İslam’ın faiz yasağı kapsamına girmediği” tarzındaki fetvalar ise, nass’a getirilen yorum niteliğindedir. Buradaki “yorum” ifadesinin de altını çizmenizi isterim. Eğer, mesela sayın Cumhurbaşkanı bu yoruma katıldığı için yüzde 14’lük faize ses çıkarmıyorsa, o zaman enflasyon en azından TÜİK rakamlarına göre yüzde 21 olduğuna göre neden faizin o oranda yükselmesini nass’a aykırı bulmuştur? Ya da yüzde 14’lük faizin nass gerekçesi nedir?

Beytülmal”den faizi yeterli gelmeyenlere yönelik kaynak transferi konusuna gelince, bir “Hoca”nın bunu bir whatsapp grubunda “problem” anlamında “bir mesele” olarak gördüğüne “lakin” diye başlayarak onu da “kamu yararı”na, “maslahat”“zaruret”e bağladığına rastladım. Ayrıca Hazinenin vereceği döviz artısı’nı da “faiz” değil “Hibe” olarak görüyordu. 84 milyonun Beytülmalinden 1 milyon küsur mevduat sahibine kamu yararımaslahat ve zaruret adına hibeler…Öyle mi?

Kamu yararı, maslahat, zaruret… Evet bunlar problemli alanlarda devreye girecek anahtar yorum unsurları…

Elverir ki “İslam adına” yapıldığı farzedilen bu anahtar unsurlar iktidarla ilişkiye göre devreye giriyor ve başkalaşım geçiriyor olmasın ve bu geniş kitlelerin dine yönelik bakışını olumsuz etkilemesin…



Anahtar Kelimeler: Referans İslâm ?

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz