Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Rant peşinde koşulacak zaman değil

İktisatçı Yaşar Süngü, önemli bir gıda ürünü olan un alanında Türkiye’nin dünya birincisi olduğunu; bu konuda tüm tarafların hep birlikte hareket etmelerini ve işi rant açısından düşünmemeleri gerektiğini belirtiyor.

Rant peşinde koşulacak zaman değil

Dünya tahıl sektörünün en önemli buluşması, Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği (IAOM) Avrasya Bölge Başkanlığı organizasyonuyla 19-22 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşiyor.

Son 8 yıldır dünyanın un ihracat şampiyonu olan Türkiye, ABD içinde 10 ve global ölçekte 4 direktörlük olmak üzere toplam 14 bölgeden oluşan, 127 yıllık IAOM Avrasya Bölge Başkanlığı’nı 3 yıldır üstlenmiş durumda.

Avrasya Bölgesi, toplam nüfusu 2 milyarı aşan ve toplam 7,1 trilyon dolar ekonomik büyüklüğü bulunan, 32 ülkeden oluşuyor.

Dünya buğday üretiminin yüzde 30’u, dünya un ihracatının yüzde 55’i bu bölgeden yapılıyor.

Un ve makarna, dünyanın iki önemli mamul ihracat ürünü.

Biz de un ihracatında dünyada 1’nci, makarna ihracatında ise 2’nci sıradayız.

Son 19 yılda toplam 22 milyar dolar tutarında 79 milyon ton buğday ithalatına karşılık, 35 milyar dolar tutarında 89 milyon ton buğday ve mamulleri ihraç ederek, yaklaşık 14 milyar dolar dış ticaret fazlası verdik.

İki yıl süren salgın ve sonrası küresel ekonomiyi ve bizi fena sallayan yüksek enflasyonla en stratejik alana dönüşen tarım sektörü için İstanbul’daki kongre yol gösterici olacak.

**

Anadolu dünyada buğdayın ilk yetiştirildiği topraklar ve tahıl üretimimizin yüzde 60’ını buğday oluşturuyor.

Bugün tam 164 ülkeye un ihracatı gerçekleştiren ve ülkenin kasasına 1 milyar doların üzerinde gelir girmesini sağlayan un sektörümüz var.

Dünya nüfusunun yüzde 90’ı, Anadolu unu tüketiyor.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği verilerine göre, ülkemizde 529 adet faal un fabrikası bulunuyor.

27,5 milyon ton/yıl un üretim kapasitesine sahip olan bu tesislerin yüzde 23’ü Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, yüzde 22’si İç Anadolu Bölgesi, yüzde 18’i Marmara Bölgesi ve yüzde 13’ü Karadeniz Bölgesi’nde.

Toplamda Güneydoğu Anadolu Bölgesi yıllık 7 milyon ton, İç Anadolu Bölgesi 5,9 milyon ton, Marmara Bölgesi 5,6 milyon ton, Karadeniz Bölgesi 3,9 milyon ton, Akdeniz Bölgesi 2,3 milyon ton, Ege Bölgesi 2 milyon ton ve Doğu Anadolu Bölgesi 900 bin ton üretim kapasitesine sahip.

68 ilde toplam 13 bin 500 çalışana istihdam sağlanıyor.

2022 yılı için üretimde yüzde 2 büyüme, ihracatta 3 milyon tonun aşılması hedeflenirken, ham madde üretimindeki her artış, bizi dış piyasada ekonomik ya da siyasi her anlamda daha güçlü konuma getirecek.

Bunun için lisanslı depoculuk sektörünün gelişmesi gerekiyor.

Dünyanın birçok ülkesinde bu sektör oldukça gelişmiş.

Türkiye sektöre geç girse de sektörde yer alan şirketlere göre şu anki gelişim hızı tatmin edici düzeyde.

Lisanslı depoculuk, ürünlerin fiyat dalgalanmasını kontrol altına almada önemli bir rol oynuyor, üretimi ve depolamayı izlenebilir hale getiriyor.

Lisanslı depolar kurmak için yapılan başvurular 16 milyon tona ulaşmış. Bugün lisans alan kapasite 7 milyon tonu buluyor.

**

Dünyada 2 yıl süren pandemi ve sonrası artan kuraklık ile Rusya’nın Ukrayna işgali ile başlayan sürpriz savaş nedeniyle gıda krizleri ve kıtlık dünyayı ciddi şekilde tehdit ediyor.

Birçok ülke, Çin başta olmak üzere gıda ürünlerini stoklamaya ve ihracatına sınırlamalar getirmeye başladı.

Dünyanın ikinci büyük buğday üreticisi Hindistan’ın gıda güvenliğini riske attığı gerekçesiyle buğday ihracatını yasaklamasının ardından fiyatlar rekor seviyeye ulaştı.

Birçok ülkenin buğday açığını kapatmak için gözünü çevirdiği Hindistan hem gıda güvenliği hem de aşırı sıcaklar gerekçesiyle buğday ihracatını yasaklayınca, Avrupa borsalarının açılmasıyla birlikte hafta başında buğday fiyatları ton başına 435 euro’yu gördü.

**

Tarımsal hâsıla yönünden Avrupa’da birinci, dünyada ilk 7 arasında olan bu ülkenin tarımsal potansiyeline, bu gıda fiyatları yakışmıyor.

Gıda fiyatlarındaki bu zincirleme anormal artış ne üreticiyi ne tüketiciyi ne de yöneticileri memnun ediyor.

Ne yapmalıyız?

Tarımsal potansiyelimizi harekete geçirmek için bir şeyler yapmalıyız.

Bu ekonomik savaşta siyasetçisi, işvereni, işçisi, çiftçisi, akademisyeni birlikte hareket etmezsek çok zor duruma düşeriz.

Bu ekonomik afetten kimse kendine siyasi rant çıkarmaya kalkmasın.

Bu savaşın kaybedeni hepimiz oluruz.



Anahtar Kelimeler: peşinde koşulacak zaman değil

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER