Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Rakiplere anlayış ve 20 yıllık iktidarla ilgili can alıcı bir itiraf üzerine…

Fehmi Koru Yazdı;

Rakiplere anlayış ve 20 yıllık iktidarla ilgili can alıcı bir itiraf üzerine…

Bu sabah gazetelere şöyle bir göz atarken iki kişinin açıklamalarıyla ilgili haberler dikkatimi çekti.

Her iki haber de beni derin düşüncelere sevk etti.

İlki, kaliteli bir futbol kariyerini tamamladıktan sonra Karagümrük takımınına teknik direktör atanarak ülkemize gelen Andrea Pirlo’nun 5-4 kaybettikleri Fenerbahçe maçı sonrası yaptığı açıklama. 

Açıklamasında, omuz omuza mücadele ettiklerini, göğüs göğüse çarpıştıklarını ama sonucu planladıkları gibi getiremediklerini söylüyor Pirlo ve ardından şu cümleyi ekliyor“Ben hayatımda dört gol atıp da kaybeden takım hatırlamıyorum.”

Hayır, “Ben hatırlıyorum” deyip örnekler verecek değilim. Biz futbolseverlere zevkli bir karşılaşma izlettikleri için iki takımın teknik direktörlerine teşekkür etme fırsatı vermiş oldu o açıklamasıyla Pirlo.

Süper Lig’te sahaya çıkıyor takımlar ve herbiri sıradan insanların hayal edemeyecekleri meblağlarla transfer edilmiş profesyonel oyuncular futbol adına amatörlük sergiliyorlar.

Karagümrük ve Fenerbahçe ise, dün, taraftarlarını fazlasıyla tatmin eden bir seviyeyi sahaya yansıttılar.

Toplam tam dokuz gollü bir maç oldu.

Geçen hafta, İngiltere liginde, Manchester kentinin iki takımı karşılaşmış, orada da yine dokuz gollü bir maç izlenmişti. Manchester CityManchester United’ı 6-3 yenmişti o maçta.

City’nin teknik direktörü Pep Guardiola isteseydi, rakibine 6-0’lık bir hezimet de yaşatabilirdi. Skor tabelasında 6-0 yazar ve maçın bitmesine daha yaklaşık yarım saat varken, golcülerini kenara çekip tıfıl oyuncuları sahaya sürdü ve sonuç öyle 6-3 oldu.

Yıllar önce, yine İngiltere liginde ve yine bir Manchester City maçında, bu defa Manuel Pellegrini teknik direktör iken, rakip takıma 15 dakikada dört gol atarak skoru 6’ya ulaştıran golcü Kun Agüero, o hızla pekala başka goller de atabilecekken kenara çekilmişti. 

Rakibini rezillendirmemek de sportmenlik içerisinde sayılabilir.

Lafı futboldan siyasi hayata getireceğim ama bu yazıda şimdiye kadar anlatmaya çalıştığım sportmenlik anlayışını siyasi hayatımıza uyguladığımda kendi kuralıma aykırı davranır mıyım endişesine sahibim.

Şu kadarını söyleyip ikinci habere geçeyim: Siyasi hayatta da rakipler hakkında anlayışlı ve saygılı davranmak gerekiyor. Çünkü iktidar-muhalefet dengesi hep aynı kalmıyor demokrasilerde; bugün iktidar olan yarın muhalefete düşebiliyor; anlayışlı olmak bundan dolayı gerekli. Bizde siyaseti izleme yaşı bayağı aşağılarda, gençler hatta çocuklar bile siyasi hayatı yakından izliyorlar; saygılı dil de bunun için gerekli.

Beklenmeden gelen itiraf

Dikkatimi çeken ikinci haber, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir açıklamasıyla ilgili. 

Kendisinin “Ülkemizin en büyük gençlik hareketidir” diye tanımladığı ve en son New York / Manhattan’da dev bir bina inşa ettirdiği haberiyle gündeme gelen TÜGVA örgütünün genel kurulunda konuşmuş Erdoğan ve katılanlara yaptığı konuşmanın bir yerinde “Yolsuzluğun olmadığı, yoksulluğun olamayacağı Türkiye’yi biz yaparız; şu an itibarıyla da onun hazırlığı içindeyiz” cümlesini kullanmış.

Okuduğumda, “Acaba dinleyiciler bu cümleyi işittiklerinde ne düşünmüşlerdir?” sorusu zihnime takılıverdi. 

Cümleyi size de aktardım, sizler ne düşünürsünüz?

AK Parti 20 yıldır iktidarda.

İlk bunu düşündüm.

Hemen ardından da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, cumhurbaşkanı olarak başında bulunduğu ülkede yolsuzluk ve yoksulluğun varlığını kabullendiğini…

Parti kurulmuş ve iktidara yürürken, Tayyip Erdoğan ve kurucu arkadaşları, ‘3 Y’ adını verdikleri yanlışlıklarla -yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar ile- mücadele edeceklerini seçim kampanyalarında ısrarla kullanmışlardı.

O dönemde, seçimi kazanıp iktidara gelmeye hazırlandıkları ülkede, kitleler, ‘yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar’ ile mücadele edecek bir siyasi kadro bekleyişi içerisindeydiler.

Kampanya o bekleyişe cevap vermekteydi.

Aradan koskoca bir 20 yıl geçmiş, AK Parti’nin lideri şimdi de Tayyip Erdoğan ve gençlerin önünde o üç konudan ikisinin -yoksulluk ve yolsuzluğun- halen varlığını ülkede sürdürdüğü itiraf ediliyor…

“Şu an itibariyle” onlarla mücadeleye hazırlanıyorlarmış…

Üçüncü konu olan ‘Y’ -yasaklar- ne durumda?

An itibariyle o da gündemde varlığını koruyor.

Gün geçmiyor ki, AK Partili il-ilçe belediyelerinin birinden, her yıl yapılmasına alışılmış festivallerin veya çeşitli örgütlerin davetiyle verilmek istenen konserlerin iptal edildiği haberi gelmesin…

Daha önemlisi de, Meclis’e AK Parti tarafından sunulmuş ve sunulduğu haliyle yasalaşırsa haberler ve yorumların anayasada öngörüldüğü serbestlik içerisinde insanlara ulaşmasını engelleyecek bir tasarının varlığı…

‘Dezenformasyon yasası’ adıyla reklamı yapılan, ancak meslek örgütlerinin ‘sansür yasası’ saydığı düzenleme ile ülkeye ‘yeni yasaklar’ gelmiş olacak.

Şunu bilelim: Yasa tasarıdaki haliyle daha önceleri olsaydı bir yıl içerisinde kamuoyunun bilgisi dahiline girmiş pek çok olaydan habersiz kalınacaktı.

Yolsuzluk ve yoksullukla ilgili haberlerden…

İyi mi olacaktı? Yasa çıkıyor, sonrasında o tür haberler hakkında malumat sahibi olmayacak hale gelmemiz iyi bir şey mi?

Ne dersiniz, iyi mi?



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz