Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Politikacılar ve devlet görevlileri kamu yararını düşünerek hareket etmeli

Fehmi Koru yazdı;

Politikacılar ve devlet görevlileri kamu yararını düşünerek hareket etmeli

Bizde halen iktidarda kalma rekorunu kıran bir partinin yönetimi bulunduğu için gözlerden kaçan bir gerçek var: Demokrasilerde yönetimde ilanihaye aynı parti/ler iktidarda kalmıyor; en uzun süreli iktidarın ömrü 15 yılı pek aşmıyor.

Yakın zamanlarda yaşanan siyasi tabloya yakından bakalım:

Almanya’da Helmut Kohl 16 yıl (1982-1998) başbakanlık yaptı, Angela Merkel de başbakanlıkta 16. yılını (2005-2021) tamamlamak üzere ve görevi kendisi bırakıyor. 

İngiltere’de Margaret Thatcher (1979-1990) 11 yıl ile başbakanlıkta en uzun süre kalan politikacı olarak ülkesinin rekorunu hala elinde bulunduruyor. 

Thatcher’in Muhafazakar Partisi, partinin iktidardaki ömrünü, onun yerine John Major’la (1990-1997) yola devam ederek uzatmayı başardı. Ondan sonra seçim başarısı İşçi Partisi’ne geçti. Tony Blair (1997-2007) 10 yıl, yerine geçen aynı partiden Gordon Brown (2007-2010) 3 yıl başbakanlık yaptı.

Muhafazakarlar 17, İşçi Partisi 13 yıl iktidarda ancak yarı yolda lider değiştirerek kalabildiler İngiltere’de…

Ülkenin ismiyle özdeşlemiş politikacısı Winston Churchill başbakanlıkta sanıldığından az süre geçirdi. İlki (1940-1945), ikincisi (1951-1955) olmak üzere toplam 9 yıl. İkinci Dünya Savaşı’nı kazandıran Churchill’i savaştan hemen sonra yerinden etti İngiliz halkı.

AK Parti 2015’te iktidardan gitti geldi

Demokrasilerde istikrar iktidarda kalış süresiyle oluşmuyor. İstikrarın çok ve anlamlı sebepleri var.

Bizde demokrasiye geçildikten sonra sistem tam dört kez askeri müdahalelerle kesildiği için daha önceleri uzun tek parti iktidarları hiç görülmedi. AK Parti bu anlamda bir istisna. Tayyip Erdoğan başbakan ve cumhurbaşkanı olarak Avrupa demokrasileri içerisinde en uzun süreyle bir devleti yöneten politikacı olma rekorunun sahibi (2003-ve halen devam ediyor).

Daha uzun yıllar sürebilir AK Parti iktidarı, yapılacak ilk seçimde yerini farklı bir iktidara bırakabilir de…

Erken veya zamanında yapılacak bir seçimin mevcut iktidarı yerinden etme ihtimali var. 

Türkiye 2015 yılında iki genel seçim yaşadı ve ilkinde (7 Haziran 2015) AK Parti sandıktan TBMM’deki çoğunluğunu kaybederek çıktı. Altı ay sonra yenilenen seçimde (1 Kasım 2015), araya giren güvenlikle ilgili mülahazaların ağır basması sonucu, sandık tablosu AK Parti lehine değişti. 

AK Parti ve MHP oyları yapılacak ilk seçimde Meclis çoğunluğunu elde etmeyi sağlamayabilir, cumhurbaşkanlığı seçiminde sandıktan karşı ittifakın adayı çıkabilir.

Tersi de elbette mümkün. Kamuoyu yoklamaları ve elle tutulur bütün göstergeler ihtimali düşük gösterse bile, AK Parti’yi bir dört yıl daha yönetimde görebiliriz.

İster ilk seçimde ister daha sonrakilerde olsun, demokrasilerin kanunu çalışacak ve iktidar bizde de bir gün değişecek. 

Benim ve eminim benim gibi pek çok gözlemcinin zihnini bir soru bu gerçek üzerine kurcalıyor: İktidarın siyasi ayağında yer alan politikacılar ile bürokrasisi neden iktidar sanki hiç değişmeyecekmiş gibi bir tavır sergiliyor?

Politikacıların tavrına günümüzden pek çok örnek verilebilir; ancak politikacıların iştigal alanları içerisinde öyle davranmalarının mazereti bulunabilir. Bürokrasinin, özellikle devletin önemli kurumlarında görevli olanların, dengelerin değişeceği gerçeğini de gözeterek farklı davranmaları beklenir.

RTÜK diye bir kurum

Dün burada radyolar ve televizyonları denetleme görevinin sahibi olan RTÜK’ün, üyelerinden birinin duyurusu üzerine bilgimiz dahiline giren, bazı kanalları yangınları haber verdikleri için cezalandırma niyetinden söz etmiştim.

RTÜK başkanı baş gösteren ilk yangından sonra kanallara ‘yangın haberlerini vermeyin’ talimatı vermiş…

Haber veren kanalları cezalandırmanın gerekçesi o talimata uymamaları.

Cezalandırma toplantısı haberi doğru çıktı. Dün toplanan RTÜK üst kurulu, önce toplantı haberini duyuran üyesinin konunun görüşüldüğü oturuma katılmasını oylayarak engelledi; ‘ihsas-ı reyde bulunduğu’ gerekçesiyle…

O üye olmaksızın yapılan görüşmelerin sonunda yangınları haberleştiren kanalları cezalandırdı RTÜK.

Yanlış ve bir o kadar da tehlikeli bir karar bu.

Anayasa başka hiçbir anlama çekilmeyecek açıklıkta basına sansür uygulanamayacağını belirtiyor (m. 28). Yayın öncesi talimatı ise ancak ‘sansür’ sözcüğüyle tanımlanabilir. RTÜK bu kararıyla anayasanın uzak durulması gerektiğini hükme bağladığı ‘sansürü’ uygulamış oldu.

Meslek örgütleri karara karşı çıktılar. Bir muhalefet partisi milletvekili, RTÜK başkanı hakkında, ‘haberleşme ve basın hürriyetini engellediği’ gerekçesiyle yargıya suç duyurusunda bulundu.  

Haklarında para cezası verilen kanallar da kararı yargı yoluyla iptal ettirmeye çalışacaklardır.

Yargı devrede.

Konuya demokrasilerin ‘iktidarların bir gün mutlaka değişeceği’ özelliği açısından baktığımda bazı RTÜK üyelerinin konuya yanlış yönden yaklaştıklarını görüyorum. Kendilerini Meclis’teki AK Parti + MHP çoğunluğu üye seçti, ancak seçildikten sonra artık devletin önemli bir kurumunun ilgi konularına tarafsız davranması gereken üyeleri haline geldiler. 

Vicdanların da devreye girmesi beklenir böyle durumlarda, ancak ondan önce de kurum üyelerinin kendi yasaları ve anayasa ile belirlenmiş sınırlar içerisinde kalarak karar vermeleri beklenir. En son düşünecekleri -hatta hiç düşünmemeleri gereken- güncel siyasi dengeler olmalıdır.

RTÜK bir örnek; aynı türden yanlışlıklar pek çok başka kurumda da kendini belli ediyor.

Genel ilkelere pek aldırılmıyor, yarın düşünülmüyor, bugünün dengeleri önemseniyor.

Yanlış, hem de çok yanlış.

Devlet görevleri politikacılara da bürokratlara da emanettir. Kendilerini seçenleri veya o göreve getirenleri gözetmekten çok daha fazla kamu yararını düşünerek hareket etmeleri gerekir.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz