Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Papatya falı sanki: Faiz artacak.. Hayır, faiz artmayacak.. Paramızı altın değerine kavuşturmanın yolu var…

Fehmi Koru yazdı;

Papatya falı sanki: Faiz artacak.. Hayır, faiz artmayacak.. Paramızı altın değerine kavuşturmanın yolu var…

Ülkemiz ekonomisi yıllardır iki toplantıdan etkilenir. 

Toplantıların ilkinin bizimle ve ekonomimizle doğrudan bir ilgisi yoktur. Yoktur, ama ABD Merkez Bankası’nın (FED) açık piyasa komitesi toplantısından çıkan faiz kararı Türk lirasının (TL) aşağı-yukarı hareketlerinde rol oynar.

Neden böyledir, Amerika’da uygulanan faiz oranı TL’nin değerini neden etkiler? 

Bu sorunun cevabını tam bildiğimi söyleyemem.

Uzmanlar “Etkiler” diyor, gerçekten de etkiliyor.

İkinci toplantı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın para politikası kurulunun toplantısıdır ve her toplantıda alınan faiz kararı doğrudan piyasaları etkiler. Politika faizini beklentiler istikametinde artırırsa kurul, TL dolar karşısında değer kazanır; kurul üyeleri beklentileri umursamayarak politika faizini artırmaz veya artırsa da beklentilerin altında tutarsa bunun tersi olur, doların değeri TL karşısında yeniden artar.

[‘Politika faizi’ kavramı ile murat edilenin ne olduğunu öğrendiğim için bilirim de, o kavrama neden ‘politika faizi’ adı verildiğini yine de anlayamam. Herhalde oranı politikacılar etkilediği içindir.]

Merkez Bankası para politikası kurulu yeni başkan Naci Ağbal ile bugün ilk toplantısını yapacak. Beklenti yüksek. Beklentinin yüksekliği TL’ye toplantı öncesinde güç kazandırdı. Eski başkan göreve devam ederken değeri 9 TL’ye yaklaşmış iken, yeni dönemle birlikte dolar dün itibariyle 7.70’e indi. Bugünkü toplantıdan yüksek oranda faiz artışı çıkarsa doların değerinde ciddi bir düşüş daha yaşanmasına mutlak gözüyle bakılıyor.

Reklam

Kurul kararını bugün saat 12.00’da açıklayacak.

Anadolu Ajansı, ekonomi alanı uzmanlarına, “Toplantıdan nasıl bir karar çıkmasını bekliyorsunuz?” sorusunu yönelttiğinde, 27 uzmanın ortak beklentisinin 475 baz puan olduğu görüldü. Bu da faiz oranının yüzde 15 olarak belirlenmesi anlamına geliyor. 

Yüzde 12 olarak ilan edilen yıllık enflasyon oranının üstüne çıkılmış oluyor böylece… 

Piyasanın kafası karışık

Ekonomi alanında en çok kullanılan deyimin “Piyasalar satın aldı” olduğunu yaşayarak öğrendik. Deyime göre, ‘piyasa’ denilen mekanizma -ya da o mekanizma içerisinde yer alanlar- geleceği önceden tahmin ederek işlem yapıyorlar.

Piyasaların bugün yapılacak toplantıdan nasıl bir karar çıkacağı konusunda kafası karışık. Merkez Bankası başkanı değişince ve ‘ekonomide reform yapılacağı’ duyurulunca heyecanlanan piyasalar doları hayli geriletti; ancak yeterince değil. 

Gazetelerde -özellikle de iktidarla içli dışlı bilinen gazeteler ve köşelerde- piyasaları rahatlatacak umut verici haber ve yorumlar çıktığı halde… 

Bugün bir gazetede çıkan “Dolara kötü haber!” başlıklı yazının son bölümünü aktarayım:

Reklam

“Beklenmedik gelişmeler yaşadık..

Berat Bey’i, yani istifa etmiş birini hâlâ acımasızca eleştiriyorlar..

Zor zamanlarda ağır yükler taşıdı..

Bunlar unutulmamalı..

Lütfi Elvan önemli bir isim..

Çözüm odaklı çalışır..

Hem iyi bir siyasetçi hem de iyi bir teknokrat..

Naci Ağbal için de aynı şeyler geçerli..

Yeni ekonomin önceliği yapısal reformlar..

Önemli gelişmelerin arifesindeyiz..

Hızla bazı adımların atılacağına şahitlik edeceğiz..

Bu ülkede 50 milyon dolarla 5 milyar dolarlık işlemler yapıldı..

Londra ve Türkiyedeki bankalar faiz istiyor..

Dövizin yukarı yönlü hareketi çok hoşlarına gidiyor..

Döviz bürolarına da çok dikkat edilmeli..

Bazı kısıtlamalar getirildi ama pek yeterli olduğu söylenemez..

Gizemli işlemler bir türlü sonlandırılamadı..

Dört ay içinde yani Şubat 2021e kadar su akacak yolunu bulacaktır..

Şimdi geriye yaslanıp biraz bekleme zamanı…  (Siyahlar yazara, italik bana ait.)    

Yazar, yazısının bir yerinde, açıklanacak karardan sonra doların 6.80’lere gerileyeceği öngörüsünü de paylaşıyor.

“Acaba muhalifler ne diyor?” merakıyla göz attığım yazılar ise merakımı tam gideremedi.

Cumhuriyet gazetesi yazarı ekonomi profesörü Erinç Yeldan’ın beklentisini dünkü yazısından aktarayım:

“Vurgulayalım: Türkiye ekonomisinin içine sürüklendiği makroekonomik ve sosyal kriz, ne Merkez Bankası’nın teknik para politikası manevralarıyla ne de ekonomi kadrolarındaki bürokratik atamalar ile aşılabilir niteliktedir. Yarınki toplantıda ‘piyasaların beklentilerine uygun’ bir faiz kararı ile belki kısa dönemde olumlu bir hava yaratılabilir ve döviz piyasalarında coşkulu bir ivme sağlanabilir. Ancak finans piyasalarının gelip geçici dalgalanmalarına dayalı bu tür coşku dönemleri Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına kalıcı bir çözüm sağlamayacaktır.”

T24 yazarı Barış Soydan’ın konuyu anlamada hayli yararlı bugünkü yazısı da benzer bir sonucu yansıtıyor:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faizin bütün kötülüklerin anası olduğu konusundaki görüşü ortadayken Merkez Bankası sıkı para politikasını çok uzun süre sürdüremez. Çünkü yüksek faiz, ekonominin fren yapması demek. Ekonomik yavaşlama da AKP’nin seçmen tabanındaki erimenin sürmesi demek. Bence orta vadede Merkez Bankası düşük faiz politikasına geri döner. Dolar da yine yükselir.”

Muhalif yazarlar, toplantıdan beklenen istikamette faizi yükseltme kararı çıkacağını, bunun TL’nin dolar karşısındaki değerini güçlendireceğini düşünüyorlar; ancak orta ve uzun vadede bu durumun değişeceğini öngörüyorlar.

TL’ye altın değeri kazandırmanın yolu

Dün TOBB’un ekonomi şurasına katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmasının faize ilişkin bölümünü de aktarayım:

“Yüksek faizin nelere mal olduğu ortada. Yüksek faizle üretim yapabilir miyiz, mümkün değil. Yüksek faize yatırımcımızı ezdirmememiz gerekiyor. (..) Birçok iş insanımızla konuştuğumda beni faiz batırdı diyorlar. İnşallah bunları da tersine çevireceğiz.”

Cumhurbaşkanı toplantıdan faiz oranında büyük bir artış çıkmasını beklemiyor gibi.

Türkiye’nin ekonomik durumunu ABD’den -fakat yakından- takip eden Prof. Steve H. Hanke bana da gönderdiği 9 Kasım tarihli National Review yazısında, TL’nin faizde oynamalarla değer kazanamayacağı görüşünü savunuyor. Onun hesaplarına göre, Türkiye’nin gerçek yıllık enflasyonu yüzde 49.60; dolayısıyla faiz oranı ne kadar yükseltilirse yükseltilsin, enflasyonun tahribatını karşılayamaz.  [Hanke’yle ilgili daha önce de yazmıştım. Okuyabilirsiniz.]

Prof. Hanke’ye göre yapılması gereken, Merkez Bankası’nın TL’ye altın değeri kazandıracak yapısal bir değişikliğe gitmesi… Bir para kurulu oluşturularak TL’yi ülkenin altın rezervlerine bağlı bir değere kavuşturmayı tavsiye ediyor. 

Bugün kendilerinden faiz artırımına gitmeleri beklenen para politikaları kurulu üyelerine, toplantıdan önce, Prof. Hanke’nin Türkçesi de bulunan ‘para kurulları’ konulu kitabının yayınlandığı 1980’lerden beri işlediği tezine dair -kısaca özetlediğim- son yazısını okumalarını tavsiye ederim.

Tabii bunu yapabilmeleri için benim bu yazımı sabahın köründe okumuş olmaları gerekecek.

Galiba boşuna beklenti benimki.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz