Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Özgürlük, İrade ve Anlam

Nihat GÜR'ün yazısı;

Özgürlük, İrade ve Anlam

 

Kadim düşünce geleneklerinin geniş şekilde ele almış olduğu bu kavramlar; evren ve varlık tasavvuruna göre sübjektif değerlendirmeler ile süregelmiş bir tartışmanın devamlılığında değişken tanımlar ile farklılıklar barındırmaktadır. İnanç, ideoloji, maslahat ve edinimler bu kavramların kendi arasındaki ilişki ve örüntüyü evrensel bir ilkeden çok, yerel ve aidiyet merkezli bir tanımlama ile sonuçlandırmaktadır.

Bu değerleri yaratılış hakikati ile uyum içinde adalet üzere anlamlı kılanlar hikmete tekabül etmiş olurlar. Özgürlük ve irade arasındaki anlam örüntüsünü ve ünsiyet ilişkisini doğru ilkeler üzerinden anlamlı kılanlar, ilahi mesajı da doğru kavramış olanlardır. Allah, insanı sorumluluklarının ifası mucibince değerli kılacağını söylemektedir.

İrade sahibi olunmadan özgürlük olmaz, özgürlük olmadan iradenin anlamı olmaz.

“Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (günahı ve sevabı seçme yeteneği) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.” (Şems Suresi/7-9. Ayetler)

İrade, tercih demektir. Tercihlerimizin bize ait olup olmadığı sorusunun cevabı, insanlık tarihi boyunca tüm uygarlık ve medeniyetlerde ve Müslümanlar arasında da ilk mezhep ayrılıklarından birine sebep olan konulardan biridir.

Batı uygarlığı ve filozoflarının büyük çoğunluğu, özgürlük ve iradeyi tamamen kişinin kendi kararı ve maslahatına indirgeyerek bir sınırsızlık alanı yaratmaya çalışmışlardır. Etiksel içeriği ile ilgilenmekten çok tatmin, haz ve maslahat kazanımının şekilselliğini daha çok önemsemişlerdir. Özgürlüğü bireysel tercihler üzerinden tanımlayarak hiçbir sınırlamaya tabi tutmadan bir düzen, alan ile karşımıza çıkmaktadırlar.

Çağdaş, modern birey, tercihlerinin içeriği ile ilgili hükümler belirlemiyor, sadece tercih yapabilme iradesinin özgürlüğü ile ilgili alan yaratıyor. Serdedilen tercihlerin içeriğinin sorgulanmasını özgürlük ve irade ile çelişiyor diye de yadsıyor. Modernlik, çağdaşlık, ilericilik ve hümanizm diye de, her türlü anlam ve değerden soyutlanmış olan tercihlerini de irade beyanının özgürlük hakkı olarak kabul edilmesi gerektiğini söylüyor. Modernite, anlamı dışarıda bırakıp sadece bireyin tercih yapma özgürlüğünü ön plana çıkarıp sınırsız ve kayıtsız bir yaşam tarzı ile insanlığı ve toplumu ifsada götürmektedir.

Müslümanlar arasında da, kaderiye ve cebriye gibi anlayışlar aşırı ve yanlış bir itikat ile irade ve özgürlük arasında ki anlam örüntüsünü yozlaştırıp saptırmıştır. Bu mesele sadece ilk dönem Müslümanları arasında yaşanmış değildir, günümüzde de devam edegelen bir ifrat-tefrit fitnesi olarak devam etmektedir. Müslümanlar bu meselenin sebep olduğu pek çok fitneyi ve acıyı yaşamış ve yaşamaya devam etmektedirler.

İnsan, davranışlarında nasıl zaman ve mekan ile sınırlıysa, özgürlük ve irade/tercih hakkı da bu zaviyeden idrak edilmelidir.

Özgürlük ve irade beyanımız hem insanları hem de yaşamı ilgilendiren tüm varlıkları gözetecek etik ve evrensel değerler ile anlam kazanmalıdır. Evren ve tabiatın tüm varlıkları ile kurulan doğru ilişkilerin, aslında insanlar olarak sosyal düzenimizin adalet üzere olmasına da temel oluşturduğunu bilmemiz gerekir. Tabiatın düzenini bozduğumuzda aslında kendi sosyal düzenimizi bozduğumuzu bu son virüs sürecinde ameli olarak yaşadık.

İnsanlık kendi arasında da sistemini yaratılış düzenine uyumlu bir adalet ve hikmet ile oluşturamadığı için; yıkımın, kaosun ve fesadın tüm acıları ile düçar olmaktadır. Yeryüzünde adaletin erdem ve güzel ahlak ile yaşanılabilir kılınması tüm insanlığın ve hatta cihanın hakikat güzelliğini ortaya çıkaracaktır. Bunun için de, insanlık şuan ki sömürgeci elitler sistemini resetleyebilmelidir. Ve inanın ki, biz nefislerimizde olanı değiştirmedikçe her şey zalimlerin lehine bir düzen içinde akmaya devam edecektir. Yeryüzünün erdemlileri bu kan emici elitlere karşı birlik içinde inanç ve cesaret ile birbirlerinden haberdar olmalı ve değişim ufkuna azim ile yürümelidirler.

“ İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” (Ra`d Suresi/11)

Her insan özgür doğar ve yaşamını özgürce ikameye devam etmesi için doğru zemin ve ilişkiler ağı güçlü kılınmalıdır. İnsanı insana kul eden, doğayı hükmedilecek alan olarak görüp yaratılış dengesini bozan, toplumsal ifsad ve fitne kaosu üzerine sistemini inşa eden tüm düzenlere karşı, iyi ve erdem sahibi insanlar da kendi sitemlerini ve ilişki ağını kurarak güçlendirmelidir.

Zaman ve mekandan münezzeh olan Allah’ın ilahi hükümleri, biz sınırlı olan insanın özgürlük ve irade beyanının anlamı ve hakikatidir. Bu hakikat minvalinde sınırlarımızı bilip özgürlük ve irade beyanımızı temellendirmeliyiz. Kula kul olmaktan, mala veya herhangi bir edinimimize kul olmaktan kurtulmanın yegane yolu, Alemlerin Rabbi olan Allah’a tüm benliğimiz ile teslim olmaktadır.

"Allah seni özgür yaratmışken, başkasının kölesi olma." Hz. Ali ( r.a )

Özgürlüğün sınırsız olmadığını, belirli ilkeler muvacehesinde sınırlı olması gerektiğini ifade ettik. Peki bu sınırlar tüm insanlar için aynı ve kesin olabilir mi, imkan dahilinde olmadığını hepimiz biliyor ve kabul ediyoruz. O zaman ne yapılabilir? Yapılacak şey, her insan bir diğerini kendi değerleri ve inancı ile kabul edecek ve kimse kimseye kendi inancını, ideolojisini dayatmayacak. İnsan insana kendi inanç ve düşüncelerini açıklama, anlatma ve münazara etme hakkına sahiptir ama dayatma olmadan ve özellikle güçlü olanın zayıf olana kendini dayatma zulmü olmadan paylaşım gerçekleştirilebilir.

“(Resulüm!) Eğer Rabbin dileseydi; yeryüzündeki insanların hepsi iman ederdi. Öyleyse sen mi insanları Mümin olmaları için zorlayacaksın.” (Yunus Suresi/99)

Anlamdan ve irade beyanından yoksun bir özgürlük olmaz, olursa da özgürlük değil ancak dayatılan ve maruz kalınan bir yaşam olur. İrade beyanımızın özgürce olabilmesi için anlamlı bir yaşamımızın olması şarttır. Özgürlük olmadan da anlamlı bir yaşamımız olamaz, anlam özgürleştirir. Özgür olmak demek de her istediğini yapabilmeyi değil, anlamlı ve insanlığın ortak değerleri ile uyumlu eylemsellikler ifa etmeyi gerektirir.

Bireylerinin toplumsal ortak paydaya bir anlam katmasını, insanlığın ortak değerler sistemine katkı ve öncülük yapmasını isteyen her düzen ve sistem, özgürlük alanlarını ahlak ve erdem değerleri ile güçlü ve kıymetli kılmalıdır. Özgürlüklerimizden vazgeçmeden, toplumsal ve evrensel anlam bütünlüğüne düşman olmadan da bir bütünlük fikriyatını var edebiliriz.

İrade ve tercihlerimizi doğru kullanarak anlamlı ve ahlaklı davranışlar ile iyi olana kıymetli katkılar sunabiliriz, sunmalıyız. Yaratılış hakikati ile temaşa ettiğimizde, adaletin yaratılış ve toplumsal düzeninin temel unsuru olduğunu görmekteyiz. Adalet, iyilik ve hikmet olmadan huzur, barış ve refaha ulaşılamaz. İyinin güçlü ve sürekli olması için erdem ve güzel ahlak sahibi olanların müşterek sorumluluklarını samimiyet ve özveri ile yerine getirmesi gerekir.

Biz insanlar, varlık düzenimizin selameti için kendi irademizi ve özgürlüğümüzü alemlerin yaratıcısı olan Allah’ın emirleri ile anlamlı kılmalıyız. Beşeri irademizi ilahi irade ile terbiye edip ihsan ve tevazunun zaruretini dikkate almalıyız. İçtimai düzenin teminatının adalet ve tahammül olduğunu ilkesel bir değer olarak daima dikkate almalıyız.

Dinimiz varlık tasavvurunu bir bütün olarak ele alır ve bütünlük içerisinde mesuliyet sahibi olduğumuzu söyler. İrade beyanı ve tasarruf sahibi olduğumuz her konuda mesuliyet üstlenmiş olduğumuzu bilmeliyiz. Bu bilinç ile varlık ve sosyal düzendeki sorumluluklarımızı hüsrana uğrayanlardan olmamak için samimiyet ile yerine getirmeliyiz.

Büyük bir bütünün ve fizikötesi bir devamlılığın parçası olduğumuzun tasavvur ve idrakı ile tefekkür ve amel etmeliyiz. Ben idrakını yadsımadan, biz idrakını ve varoluş idrakını bilinçli bir sistem ile evrensel hale getirebilmeliyiz.

“Kendini bilen Rabbini bilir.” Rabbini bilen varoluşun denge ve anlamını bilir. Rabbim bizleri kendini bilenlerden eylesin, Rabbini bilip sadece O’na kul olacak özgürlük ve irade ile yaşamını anlamlı kılanlardan eylesin.

Tevfik Allah’tandır. Doğruyu en iyi Allah bilir.

UFKUMUZ HABER SİTESİ



Anahtar Kelimeler: Özgürlük İrade Anlam

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz