Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Özgün İrade Dergisi Temmuz 2019 (183.) sayısı çıktı!

Özgün İrade Dergisi Temmuz 2019 (183.) sayısında yayımlanan ?Editör´den? başlıklı yazı?

Özgün İrade Dergisi Temmuz 2019 (183.) sayısı çıktı!

Özgün İrade Dergisi Temmuz 2019 (183.) sayısında yayımlanan ?Editör´den? başlıklı yazı?

"Sarsıcı ilk tokadı, ilk uyarıyı 7 Haziran 2015 seçimlerinde yapmıştı bu halk. O gün ders almak yerine değişik atraksiyonlarla 1 Kasım 2015´te yine hükümette kaldı tek başına AK Parti. Son seçimde büyük kayba uğradı, önemli belediyeleri kaybetti. Ama İstanbul başka yere benzemezdi. İstanbul Türkiye´nin özeti, Türkiye bir yana İstanbul bir yana idi. Olabilecek en iyi adayla ortaya çıkmasına rağmen kaybetti. İyi-kötü bir gerekçe bulup seçimi tekrar yenilemek lazımdı. Bir şekilde o da oldu. Nasıl olsa yaşanmış ve sonuç alınmış 2015 Haziran-Kasım seçim örneği vardı. Benzer bir sonucu yine almak mümkündü. Ama olmadı. 23 Haziran, 31 Mart´a rahmet okuttu.  Eğer bir başarıdan bahsedilirse, o da tek pusula, tek zarf içinde yer alan dört ayrı alandan sadece birisinin iptali cihetine gitmeleri oldu.

Sonuçlar, sadece İBB´nin kaybı değil, 31 Mart´ta kaybedilen bazı ilçe belediyelerine yenilerinin eklenmesini de gösteriyordu. Verilmiş sadakamız vardı doğrusu!..

31 Mart´a yapılan itiraza halk ikna olmadı. Ne medyanın manipülasyonları ne iktidarın 17 yıllık hizmeti, ne de Erdoğan´ın ismi ve karizması yüz binlerce farkın önüne geçemedi. Aslında bu fark olandan o kadar çok ki, hatırına AK Partiye verilen oylarla sekiz yüz binler sınırında kaldı. Kimseye eyvallahı olmayan, özgür, gemileri yakmış, objektif o kadar çok insan var ki, kritik durumlarda milyonlarca oy içerisinde ?belki özgül ağırlığı olan oylarıyla- belirleyici olabiliyorlar. 15 Temmuz´da darbe girişiminde yollara çıkan kimlerdi; şehit olan, yaralanan binlerce insanın bilinen hangi özelliği vardı. Sadece içten, samimi, yiğit, pervasız ve arkasına bakmayan insanlardı onlar. Her kritik durumda sağduyusu özgürleşen, ?yakınınız, akrabanız olsa bile adaletten ayrılmayın´ ilkesine, anlayışına sahip nice isimsiz kahramanlar var ki, onlar bazen tarih yazarlar?

Hayatta yasaların değişmez özellikleri vardır. Kişisel kusurların ötesinde biriken yanlışlar gün gelir ayağımıza dolanır. Kardeşlik ve dostluk adına, parçalanmama-bölünmeme adına, maslahat ve büyük fotoğraf adına susanlar, sabredenler, görmezden gelenler, tevil edenler? Bunlar yapıldı, fazlasıyla yapıldı.  Belki kimisi kişisel çıkarları için, kimi değer yargıları için, bunca tekraren yapılan yanlışlara rağmen destekledi?  Kişiler de kurumlar da yanlış yapar, günah işler? Kim buna eyvallah demez. Ama hiç kimse halkın gözünün içine baka baka, tekrar tekrar yapılan yanlışlara eyvallah demez, dememeli, demedi de?

Biz ne dersek diyelim, her canlı organizmanın bir ömrü var. İnsanın, partinin, cemaatin, devletin, ümmetin de bir ömrü var. Fiziki ve sosyolojik olarak insan toplulukları hayatiyetine devam eder? Biri gider, diğeri gelir. Ömürleri, varlığı, mevcudiyeti Müslüman oluşlarına bağlı değildir. Hakkaniyet ve adalet ölçüleri içerisinde hareket etmelerine bağlıdır.

Kuru ve ilkesiz bir Müslümanlık, istismar ve değerlerimiz, kullanılmaya elverişli bir aparata dönüştürülürse bunun geri dönüşü ağır olur. Tükenişin önüne geçilemez, durdurulamaz bir hal alır gidişat. Sağdan-soldan desteklerde fayda vermez. Her şeyin bir milat(d)ı bir de miat(d) ı vardır. Birinin sonu diğerinin başlangıcıdır. Miladımızı değilse de miadımızı, sonumuzu kendi ellerimizle hazırlarız. Tarihte ne saltanatlar, ne imparatorluklar son buldu. Hükümetler, iktidar ve partiler de öyle. İnsan ömrü gibi bir süreç yaşar; doğar, gelişir ve ölürler. Toplumsal mekanizmaları ayakta tutan ise ona ömür katan ?adalet´ tir. Sağlıksız bir hayat nasıl insanın ömrünü kısaltıyorsa, adaletten mahrum bir toplumsallığın da ömrü kısadır. Şöyle düşünebiliriz; Allah bize bir nimet verdi; toplumsal destek ve iktidar ve bizi onunla denedi, imtihan etti. Ve biz kısa bir zaman içinde gerisin geriye, erimeye doğru gittik. Kadir-kıymet bilmedik. Paraya-pula, eşe-dosta, hısım-akrabaya, şatafata, lükse teslim olduk. Şu iktidar imkânlarını, büyük toplumsal desteği insanın ve İslam´ın değerlerinin ikamesi için kullanamadık.

 Dünya hayatı ve içindekiler nasıl cezp edici bir şey ki, değerlerimizin önüne geçebiliyor. Şu iktidar aşkı nasıl bir aşk ki, gözümüzü kör, kulağımızı sağır edebiliyor da, ?doğrucu davut´ların sözü diken gibi batıyor da sözler kâr etmiyor?

İktidar nimetleri Allah ile olan bağımızı zayıflattı. Her yanlışımız bizi pamuk ipliği misali kopma noktasına getirdi. Ders alacağımıza, derin bir tefekküre dalacağımıza, ehli ile istişare edeceğimize, yürüdüğümüz yola ve yoldakilere bakacağımıza, yanlışlarımıza tevbe edeceğimize, hâlâ-erdemli bir tutummuş gibi-  hiç bir şey olmamış gibi hareket etmek, aç gezip tok sallanmak değildir.

O halde iktidara, temennimiz, parayla pulla işi olmayanlar gelmeli. Paranın, sermayenin, lüksün, gösterişin sınavından geçmemiş insanların iktidarla işi olmaz. Hastanelerimiz örneğinde olduğu gibi, iktidar koltukları da tüccarların eline geçerse orada ölümden, orada zulümden geriye ne kalır?

Her şeye rağmen insanız, kuluz, hatalar, yanlışlar ve günahlar bizim için. Halkın ve dostların bildiği sayılı birkaç yanlışı yapma, hadi yaptınız vazgeçin, gerekirse özür dileyin bir şekilde? Siyaset bir yönüyle gönül alma sanatıdır. Bu alçak gönüllülüğü gösterirseniz, bu halk sizi sırtında taşır sırtında?

Bunu isteme hakkımız var!..

Yoksa çok şey mi istiyoruz"

Kaynak: Özgün İrade Dergisi



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz