Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Onu kapat, bunu böl, dikensiz gül bahçesi özlemi yerine gelsin.. Oysa gül dikeniyle güzel…

Gazeteci yazar Fehmi Koru Analiz Etti...

Onu kapat, bunu böl, dikensiz gül bahçesi özlemi yerine gelsin.. Oysa gül dikeniyle güzel…

Korona virüsü kimi öldüreceğini biliyor; zaten bu sebeple bütün ülkelerde yaşı ileri olanlar riskli grubu teşkil ettikleri için daha fazla koruma altına alınıyorlar.

Yaşı ileri olanlardanım, ben de kendime göre gençlerden daha fazla tedbir alma ihtiyacı hissediyorum.

Bir de kendisiyle mücadelede ön safta yer alan sağlık personelinin canını hedef alıyor korona; dünyada salgın yüzünden hayatını kaybeden hekim ve hemşire sayısı binlerle ifade ediliyor.

Dün bizde de rakamlar açıklandı. Sağlık bakanının verdiği bilgiye göre, koronaya yakalanan sağlık çalışanı sayısı 29 bin 865, bu yüzden hayatını kaybedenlerin sayısı da 52 imiş… Konuyu yakından izleyen Ankara Ticaret Odası’na göre bu rakam daha yüksek; ATO 39’u hekim olmak üzere 90 sağlık çalışanının korona yüzünden öldüğünü bildiriyor. Eczacılardan da korona kaybı 12 olmuş…

Türk Tabipleri Birliği (TTB), sağlık çalışanları başta olmak üzere koronadan ölenlere dikkat çekmek üzere siyah kurdele takma eylemi başlatma hazırlığında. Saygı duruşu ve yürüyüş eylemleri de düşünülüyor. 

Saygı beklenirken…

Salgın mücadelesinde ön safta yer alan ve hayatlarını feda eden bir meslek kesiminin en azından saygıyı hak ettiği düşünülmeli değil mi?

Nitekim, dünyanın her tarafında, sağlık personelini kutlama alışkanlığı yerleşti. Toplu bulunulan her yerde onlara duyulan saygı en yüksek perdeden ifade ediliyor.

Bizde tuhaf bir gelişme yaşanıyor.

TTB’nin salgının ciddiliğini vurgulamak ve bu arada kendilerinin fedakarlıklarını da hatırlatmak amaçlı programına tepki gelmekte gecikmedi. İktidar cephesinin –‘Cumhur İttifakı’nın- küçük ortağı partinin genel başkanı TTB’yi ‘ihanet oluşumu’, siyah kurdele takma niyetini ise ‘zehirli ve zillet bir komplo’ olarak tanımlayıp TTB’nin kapatılmasını istedi.

Yeni moda bu: Siyaseten beğenilmeyen kişiler için cezaevleri, kurumlar için ise kapatma veya bölünme düşünülüyor.

Şehir Üniversitesi kapatıldı, barolar da bölündü.

“Elinde çekiç olan her şeyi çivi olarak görür” diye bir söz var. Bu deyimdeki ‘çekiç’ sözcüğünü ‘güç sahibi’ olarak, ‘çivi’ sözcüğünü de ‘beğenilmeyen kişi ve kurum’ olarak düşünebiliriz. 

Çekici olan illa gördüğü her çiviyi çakacak.

Bu son gelişme tekil bir yaklaşım da değil. 

Hak arama, bunu yapmak üzere yollara düşme de uygun görülmüyor.  

Anayasa Mahkemesi de hedefte

Anayasa Mahkemesi şehirler arası yollarda gösteri yürüyüşünü yasaklayan kanunu iptal etti geçen hafta. Yasağı anayasanın uygun gördüğü bir hak arama yönteminin engellenmesi olarak gördüğü için… 

Ne oldu sonrasında?

Bir bakan kararı beğenmediğini Anayasa Mahkemesi başkanını hedef alan şu sözlerle ifade etti: “Sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na söylüyorum, kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?” 

Akıl alır gibi değil.

Ülkede can güvenliğinin bulunmadığını, devleti temsil edenlerin ancak zırhlı araçlarda ve yanlarına polis eskortu alarak bir yerden diğerine gidebileceklerini düşünmemizi sağlayan bu cümlelerin sahibi herhangi bir bakan da değil; insanların can güvenliğini de sağlamakla sorumlu olan bakan…

Gündeminde nicedir anayasaya aykırılık iddiasıyla açılmış bireysel davalar yanında özgürlükleri kısıtlayıcı yasalarla ilgili başvurular bulunduğu bilinen Anayasa Mahkemesi’nin karar vermede fazla acele etmediği fark ediliyordu. 

Sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Mahkemenin eski performansından uzaklığı görevlerinden bir bölümünü üstlendiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) de dikkatini çekmiş olmalı ki, AİHM başkanı Strasburg’tan kalkıp Ankara’ya kadar gelerek Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası kurumlar ve anlaşmalardan doğan mükellefiyetlerini hatırlatma ihtiyacı duydu.

Korkarım, Anayasa Mahkemesi anayasayı özgürlükler açısından doğru yorumlayan birkaç karar daha alırsa, birileri onun da kapatılmasını gündeme getirebilir.

Aşırı bir beklenti gibi mi geliyor, gelmesin, dikensiz gül bahçesi isteniyorsa, iktidarlar onun da bir yolunu bulurlar.

Bulmasına bulurlar fakat o tür sapmalar başka alanlarda -hatta haklı davalarda bile- güç sahiplerinin yolunu tıkar. 

Son zamanlarda uluslararası arenada talep edilen hak aramalarda karşılaşılan zorluklar, kendisini anlatamama ve ittifak ilişkisi içerisinde bulunulan başka ülkeleri yanında görememe durumunun sebebini biraz da bu anlayışın dıştan da görünür hale gelmesinde aramak gerekir.

Türk Tabipleri Birliği’nin korona günlerinde sağlık personelinin üstlendiği fedakarlık gerektiren görev eşliğinde toplumdan ve iktidar sahiplerinden beklediği saygıyı hatırlatmaya yönelik eylemini ‘zelil bir kumpas’, örgütün kendisini de ‘ihanet oluşumu’ olarak görüp kapatılmasını istemenin ülkeye ve iktidara kazandıracağı bir şey yok.

Kaybettireceği ise çok.

Anayasa Mahkemesi’ni hedef alan sözlerin de öyle.

Titreyip kendine gelme zamanıdır.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER