Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Nefret aklı tutsak alır, gözü kör eder.. Siyasi alandan nefreti def etmezsek ülkeye yazık olur…

Partiler birbirlerinin rakibidirler, düşmanları değil. HDP de diğer partiler gibi demokratik sistemin bir unsurudur, onu ‘terör odağı’ olarak yansıtmanın, eli silahlı bir örgütle eş değerde sunmanın hiçbir anlamı yoktur.

Nefret aklı tutsak alır, gözü kör eder.. Siyasi alandan nefreti def etmezsek ülkeye yazık olur…

Fehmi Koru yazdı;

Karşısına çıkan herkesi öldürmek üzere HDP’nin İzmir il binasına girip orada tesadüfen bulunan bir genç kızın canını alan saldırganın yakalandıktan sonra verdiği ifadesinde “HDP’den nefret ettiğim için bunu yaptım” demesi aklımı başımdan aldı. 

Hayatımda ‘nefret’ sözcüğünün hiç yeri olmadı. Kendim için uygun ve hoş bulmadığım bir şeyi başkaları için istemem, hayatım boyunca da istemedim. Kişiliğini beğenmediğim, icraatlarından rahatsız olduğum kişiler ve varsa kurumlar hakkında hüküm verirken bile nefretin aklımı esir almasına gözümü kör etmesine izin vermem, her durumda adaletli olmaya çalışırım.

‘Nefret’ en nefret edilesi duygudur.

HDP binasında canını aldığı kızı tanımıyor bile adam. Kişi olarak o genç kız onun için bir hedef değil; o genç kızı saldırgan için hedef haline getiren bastığı yerin HDP binası olması, o genç kızın da orada bulunması…

O kadar.

Nefreti HDP’ye veya onun kafasında HDP ne ifade ediyorsa ona…

Genç kız nefretin üzerine yöneldiği tesadüfi bir kişilik…

Belli ki, binaya, orada daha çok sayıda HDP’li bulma ve ‘nefretini’ orada karşısına çıkmalarını umduğu çok sayıda HDP’liye yöneltme niyetiyle girmiş… 

Reklam

[Anlaşılan o sabah binada çok sayıda HDP’linin katılımıyla bir toplantı düzenlenecekmiş, toplantı son anda iptal edilmiş. Saldırganın toplantıdan haberdar olduğunu, iptal edildiğini ise bilmediğini düşünebiliriz. Bireysel gibi görünse bile eylemin ardında örgütsel bir yapı bulunduğunu düşündüren bir ayrıntı bu.]

Saldırgan neden HDP’den veya HDP’lilerden nefret ediyor olabilir?

HDP bir siyasi parti. Bir kurum. 

Öldürülen ise bir kişi. Saldırgan hayatını elinden almadan önce canlı-kanlı bir kişilik, hayatının baharında öldürülene kadar önünde uzun yıllar olduğu düşünülecek genç bir kadın. Hayalleri, umutları olan bir birey.

Tanımadığı genç bir kızın canını alabilecek kadar bir kuruma nefretle dolu olmak nasıl bir şey?

O nefretin nereden beslendiğine bakmak şart.

Son zamanlarda HDP aleyhinde siyasilerin ağzına yerleşen suçlayıcı ifadeler mi?

Hoş olmayan hisleri HDP ve HDP’liler üzerine yağdıran kalemler mi?

Reklam

Öyle bile olsa, HDP aleyhine hava onun kapatılmasına yol açabilecek bir davayı getirdi. Ne kadar nefretle dolu olursa olsun bir insan, o nefretini eyleme dönüştürme aşamasında, kapatılması mümkün bir partiye ve orada karşısına çıkacaklara ölüm yağdırmanın anlamsızlığını nasıl olur da düşünmez?

Eylemci de genç biri; eline silah aldığı andan itibaren uzun yıllarını cezaevinde geçirmeyi de göze almış olması gerekir.

Nefret aklı da ortadan kaldıran vahşi bir duygudur, tamam ama yine de bu olayda bir anlamsızlık var.

[‘Mançuryalı aday’ adıyla biri eski (Frank Sinatra’lı, 1962 yapımı) diğeri daha yeni (Denzel Washington’lu, 2004 yapımı) iki filme dönüştürülmüş bir eseri hatırladım. CIA’nin sürdürdüğü beyin yıkama araştırmalarını konu alan eserde, savaş dönüşü beyni bir hedefi yok etmek üzere yıkanmış birinin şifreli sözcükle harekete geçirilmesi anlatılır. Varlıkları inkar edilse bile gerçek hayatta ancak Mançuryalı adaylar tarafından işlenebileceğini düşündüren eylemler az değil.]

İster kişisel hayvani duyguların hakim gelmesiyle ister şartlandırılarak bu eylemi işlemiş kişiyi harekete geçiren motifi mercek altına almakta yarar var.

Benzer nefret eylemleriyle harekete geçmeye hazır başkaları da var mı acaba?

Yoksa tek olması amaçlanmış bir intihar eylemi miydi İzmir’de yaşanan? 

Sebebi katil eylemcinin yakalandıktan sonra verdiği ifadede kullandığı ‘nefret’ sözcüğünde mi gizli?

O sözcüğün ülkenin dört bir tarafında uyandıracağı hisler mi önemsenmiştir?

HDP çatısı altında buluşmuş insanların ‘nefret objesi’ olarak takdimi ve HDP’lilerin de karşılarında öylesine -rastgele- kendilerini öldürecek kadar şartlandırılmış ‘nefret edilmesi gereken’ kişiler bulunduğu hissine kapılmaları mı sağlanmak isteniyor?

Ülke son zamanlarda gündeme taşınmış “Kötü şeyler olacak” beklentisi istikametinde bir hazırlığa mı muhatap? Beklenti gerçekçi mi?

Bir yerlerde özel eğitilmiş kıtalar var ve onlar içerisinden biri, daha sonra için planlanmış kalabalık bir çıkışı, diğerlerinden daha fazla nefretle dolduğu için, erkenden mi gerçekleştirdi?

Eğer bu varsayım doğruysa, kimlerden oluşuyor o kıtalar, nerede eğitim görmüş, silahlarını nereden sağlamış olabilirler?

[İzmir’deki eylemi gerçekleştiren saldırganın sosyal medya hesapları kendisinin Suriye’de çatışmacı ortamlarda bulunduğunu gösteren görüntülerle dolu. Onu Suriye’ye kim götürdü, orada edindiği silahları ülke içerisine nasıl soktu? Yabancı gözlerden nasıl saklayabildi?]

Örgüt ilişkisi bu yönüyle de araştırılacaktır sanırım.

HDP’yi hedef alan saldırı iktidar cephesi partileri dahil diğer bütün partilerin sözcüleri tarafından kınandı. Bu olumlu ve önemli bir gelişme.    

Partiler birbirlerinin rakibidirler, düşmanları değil. HDP de diğer partiler gibi demokratik sistemin bir unsurudur, onu ‘terör odağı’ olarak yansıtmanın, eli silahlı bir örgütle eş değerde sunmanın hiçbir anlamı yoktur. 

İzmir’deki kanlı eylem sonrasında partilerin tek cephe halinde olayı kınamalarını, bu olumlu gelişmeyi, ‘nefret’ duygusunu siyasi alandan def edecek yeni bir söylem izlemezse yazık olur.

Bir yerden başlamak gerekiyordu, neden şimdi olmasın?



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER