Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Müzisyen Gönültaş: Bir dilin varlığı, o dilde icra edilen sanatla doğru orantılı değil

Gönültaş, “Önce teknik bir düzeltme yapmamı< gerekir. Herhangi bir etnik kimlik üzerinden müzik tanımı yapmak doğru değil. En azından yeni dünyada bir karşılığı yok."

Müzisyen Gönültaş: Bir dilin varlığı, o dilde icra edilen sanatla doğru orantılı değil

Ali Doğan Gönültaş, profesyonel müzik yaşantısına kurucularından olduğu Ze Tijê müzik grubuyla başladı.

1985 doğumlu müzisyen; postrock, kolaj ve deneyimsel türlerde üretim yapan grubun yayımladığı “Yanlışımız Var!” (2015) ve “Ur” (2019) stüdyo albümlerinde besteci, aranjör ve icracı olarak yer aldı.

Müzisyen Gönültaş, 2018’den bu yana müzik üretimini “Xo Bi Xo” adlı solo konser çalışmasıyla devam ettiriyor.

SOLO ALBÜM: KİĞI

Bu arada Ali Doğan Gönültaş, ilk solo albümü "Kiğı" ile dinleyenleriyle buluştu.

Zazaki, Kurmanci ve Türkçe şarkıların bulunduğu albümün, single’lar olarak Nisan ayı içerisinde yayımlandıktan sonra plak formatında basılması ön görülüyor.

Kiğı albümünün ilk şarkısı “Bostano” ise birkaç gün önce tüm dijital müzik platformlarında yayımlandı.

K24’e konuşan Gönültaş, “Kiğı albümü bir sürecin toplamı olarak değerlendirilebilir” diyerek, şunları dile getirdi:

“Alan araştırması, derleme, deşifre, düzenleme ve kayıt süreçlerini içine alan bir çalışma. Bu maddeleri ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor tabii. Ayrıca bu maddeleri metodoloji üzerinden de tarifleyebiliriz. Ama öncesinde meselenin muhteviyatına, derdine yönelecek olursak, bir anlam teşebbüsü denebilir. Kendi kişisel yolculuğumu anlama ve anlamlandırma teşebbüsü. Dedenizden bir tekerleme duyarsınız ya da annenizin söylediği bir banyo duası. Bu seslere, sözlere merak duyuyorsanız bakmışsınız ki peşine düşmüşsünüz. Bu motivasyon kişisel merakın işe dönüşmesiyle anlamını buldu.”

BOSTANO ŞARKISININ HİKAYESİ

30 Mart’ta yayımlanan ‘Bostano’nun hikayesinden bahseden Ali Doğan Gönültaş, şarkının Kiğı/Karer yöresine ait, kaynağının ise Rizoyê Birokî olduğunu söyledi.

“Tuhaf gelebilir ama Karer’de insanlar kendi bostanına inanılmaz bir değer veriyor” diyen Gönültaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hatta tatlı bir rekabet bile var. Eğer misafir olarak gittiyseniz bir eve, sizi bostanına sokmadan bırakmıyor ev sahibi. Rizoyê Birokî de bostanına ve sevdiği kadına ithafen bu şarkıyı söylermiş. Özellikle düğünlerde halay başına geçip muzip bir dille söylermiş. Görenler bunun adeta filmden bir sahne gibi olduğunu söylüyorlar. O söylediğinde herkesin istemsizce eşlik ettiğini ve kahkahalar attığını aktardılar. Ben bu gibi hikayelerin Kiğı albümünde olmasını özellikle istedim. Çünkü eğlence, mizah ve kışkırtıcı yaratıcılık da bizim yaşantımızda güçlü bir olgu. Gündelik yaşamımıza dair küçük hikayelerin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Gerçeğin kendisi sadece keskin ifadelerle, derin travmalarımızla açıklanamaz. Ben bu olguyu klişe bir görsel estetikle aktarmak istemedim. Denemekten ve anlamaktan korkmadan anlatmak istedim.”

“BİR DİLİN VARLIĞI, O DİLDE İCRA EDİLEN SANATLA DOĞRU ORANTILI DEĞİL”

Müziğin bir dili veya kültürü canlı tutmasındaki rolüyle ilgili sorumuza yanıt veren Gönültaş, şunları ifade etti:

“Müzik özelinde sanat güçlü bir ifade aracı muhakkak ki. Ama bir dilin varlığı, o dilde icra edilen sanatla doğru orantılı değil. Gündelik yaşamda karşılığı olmayan bir mefhumla ilişki kurmak zordur. Kişisel bir deneyimden öteye geçmesi de o denli zor. Dağ başında bir çiçek düşünün siz su vermeseniz ölecek. Siz öldüğünüz de o da solup gidecek. O çiçeğe su taşımak sorunu çözmese de vicdanınızı, aklınızı zorlayan bir meseleye dönüyor durum. İşin içinden çıkamayıp suyla beraber dağ yoluna düşüyorsunuz. Durum maalesef buna benziyor. O çiçeğin kendi rengiyle açabileceği bir atmosfere ihtiyaç var öncelikle. Müziği bu bakımdan su taşımaya benzetebiliriz. Yeterli değil maalesef.”

“MESELE GÜNDELİK SİYASETTEN ÖTE BİR NOKTAYA VARDIRILAMIYOR”

Müzisyen Ali Doğan Gönültaş, Zazaki müziğin geleceği içinse “Dil nefes alan bir şeydir ve eğer o dil fikir ve sanatta bir araç görevi görüyorsa, o aracın niceliğine bakmamız gerekiyor” diyerek, sözlerine şöyle devam etti:

“(Dilin) Gündelik yaşamda ne kadar yer kapladığına bakmamız gerekiyor. Sonrasında o dille üst bir ifade biçimi geliştirebilir. Bu sebeple kişisel olarak dili konuşup konuşturmaya gösterdiğimiz çabadan daha öte o dilin eğitimin dili olmasına yönelik güçlü adımlar gerekiyor. Mesele gündelik siyasetten öteye bir noktaya vardırılamıyor maalesef. Bu da tıkanmaları beraberinde getiriyor. Sistematik bir asimilasyonla beraber kendi ortak bir fikirde buluşmakta dahi zorlanıyor insanlar. Bu konuda çözümleme yapmak kolay tabii ama çözüm noktasında sizi de aşan berbat gündelik siyaset bariyeri var. Bu bariyerler aşıldığında eminim ki sanatta ve fikir alanında çok daha nitelikli bir ifade gücü var olacaktır.”

Kürt müziği ve değişen dinleyici algısıyla ilgili de sorumuza cevap veren Gönültaş, “Önce teknik bir düzeltme yapmalıyım. Herhangi bir etnik kimlik üzerinden müzik tanımı yapmak doğru değil. En azından yeni dünyada bir karşılığı yok. Nasıl ki ‘İngilizce müzik’, ‘Japonca müzik’ demek anlamsızsa aynı durum ‘Kürtçe müzik’ ya da ‘Zazaca müzik’ söylemi için de geçerli” dedi.

“TEK TİPLEŞTİRİLMİŞ ŞEYLERE MAHKUMMUŞUZ GİBİ BİR ATMOSFER VAR”

Dilin türü belirleyemeyeceğini vurgulayan müzisyen, “Ama Zazaki özelinde icra edilen müzik türleri üzerine konuşup tartışabiliriz tabii” diyerek şunları kaydetti:

“Genel kanının ötesinde Kırmançki ya da Kurmanci özelinde nitelikli üretimler yapan birçok müzisyen olduğunu düşünüyorum. Fakat bu nitelik, nicelikle buluşmakta zorluk yaşıyor. Bu durumun da onlarca sebebi var. Sadece müzisyen özelinde bir sorunsal değil bu. Dinleyiciden yapımcıya, medya ayağından işletmecisine kadar uzanan bir sorunsal. Ezberletilmiş, tek tipleştirilmiş şeylere mahkummuşuz gibi bir atmosfer var. Müzik dinleme pratiğinden, müzik yapma pratiğine kadar basmakalıp hazır şablonlarla oluşturulan bir atmosferde nitelikli, başka dertleri olan üretimler geri planda kalıyor. Sizden sonsuz bir üretim ve müthiş bir hız isteniyor.  Yapılan işin niteliği de bu hıza mukabil düşüyor doğalında.”

Gönültaş, “Diğer yandan piyasa ya da dinleyici baskısı olmadan üretimlerine yönelmiş sanatçılardan bahsedebiliriz” diyerek, “Ki bu sanatçılar her şeye rağmen dinleyene çok daha saygın bir noktadan bakıyor. Ortaya koyduğu üretimlerle ‘Nasıl olsa dinleyici bunu anlamaz, o yüzden basit olsun’ kolaycılığında değiller. Onların üretimlerinde dinleyeni aptal yerine koyan şarkıları, sözleri ya da imajları görmüyoruz. Bu gibi sanatçıların üretimlerini alımlamak daha çok enerji ve zaman gerektiriyor. İnsanın kendisiyle bir bağ kurmasını gerektiriyor. Bugünün insanlarının böyle bir talebi olduğundan bahsetmek zor maalesef” ifadelerini kullandı.

“ARTIK KENDİ İMKANLARINIZLA BİR ŞARKI KAYDEDİP O ŞARKIYI İNSANLARLA PAYLAŞABİLİYORSUNUZ”

Değişen teknolojinin müziğe etkisi ve değişen dinleyici algısına değinen Gönültaş, şunları dile getirdi:

“Meselenin teknik yanına bakacak olursak da bir avantajdan bahsedebiliriz. O da dijital mecraların, dijital dağıtıcılığın varlığıdır. Bundan 15 sene önce üretimlerinizin vücut bulması için bir yapımcıya ihtiyacınız vardı. Bugünün koşullarında ise kendi imkanlarınızla bir şarkı kaydedip o şarkıyı insanlarla paylaşabiliyorsunuz. Bu paylaşılan üretimlerin arasında nitelikli çalışmalar da bulmak mümkün.”

ALİ DOĞAN GÖNÜLTAŞ KİMDİR?

1985 doğumlu müzisyen, Kocaeli Üniversitesi Arkeoloji ile Radyo, Televizyon ve Sinema bölümlerinden mezun oldu.

Ali Doğan Gönültaş, profesyonel müzik yaşantısına kurucularından olduğu Ze Tijê müzik grubu ile başladı. Postrock, kolaj ve deneyimsel türlerde üretim yapan grubun yayımladığı “Yanlışımız Var!” (2015) ve “Ur” (2019) stüdyo albümlerinde besteci, aranjör ve icracı olarak yer aldı.

2018 yılından beri müzik üretimini “Xo Bi Xo” adlı solo konser çalışması ile devam ettiriyor. Zazakinin yanında Kurmanci ve Türkçe şarkılara yer verdiği bu çalışmada, geleneksel tür ve temaların yanında deneysel bir duyum da yer buluyor.

Ayrıca 2007’de başladığı sözlü tarih ve alan araştırması çalışmaları 2022 yılında çıkardığı “Kiğı” adlı albümle devam etmekte. Aynı zamanda müzisyenin doğduğu yer olan Kiğı, bir Anadolu/Mezopotamya yerleşim yerinin spesifik müzikal dilini ve üslubunu anlatmakta. Albümde yer alan şarkılar, coğrafyanın 150 yıllık müzikal geçmişine bir bakış sunmakta.

“Benim Kendi Hayatım” (2014), “Şeng” (2021) gibi filmlerin müziklerine katkı sundu.  “Somut Olmayan Kültürel Miras Örneği Olarak Kentin Sesi (Diyarbakır)” adlı projede besteci olarak yer aldı.

2020 Yılında Can TV için “Sesler ve İzler” adlı programı hazırlayıp sundu.

Fikir ve sanat üzerine arayışını hala sürdürüyor.

 

Kaynak: K24 Türkçe



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER