Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Moskova'nın Karabağ siyaseti

27 Eylül sabahı Ermenistan’ın saldırısıyla başlayan Dağlık Karabağ’daki çatışmalar ikinci haftasını geride bırakıyor

Bora Bayraktar Analiz Etti(*)

27 Eylül sabahı Ermenistan’ın saldırısıyla başlayan Dağlık Karabağ’daki çatışmalar ikinci haftasını geride bırakıyor. Azerbaycan ordusu güçlü bir yanıt vererek yaklaşık 30 yıldır işgal altında tutulan köy ve kasabaları tek tek kurtarmaya başladı. Ermenistan yönetimi Azerbaycan ordusunun hızlı ilerleyişi karşısında şaşkına döndü ve sahada direnemedi. Başbakan Nikol Paşinyan başta Moskova olmak üzere destek bulacağı başkentleri arayarak ateşkes sağlanması için yardım istedi. Ancak şu ana kadar beklediği desteği alamadı. Üstelik Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı bir söylem üzerine kurduğu stratejisi, sahada karşılığı olmadığı için havada kaldı ve umduğu etkiyi sağlayamadı; sonuçta hızlı bir biçimde gerilemeye başladı.

Rusya’nın -alışılmışın dışında bir tavırla- operasyona güçlü bir itiraz ortaya koymaması, adeta Azerbaycan’ın ilerleyişine göz yumması, Erivan kadar bölge ülkelerini de şaşırtmışa benziyor. Peki, Ermenistan’ın imdat çağrılarına ciddi destek gelmemesi, özellikle Rusya’nın sükuneti, bölge siyaseti ve gelecek için bize ne anlatıyor? İran’ın Ermenistan’a destek vermesi, İsrail’in Azerbaycan’la dirsek temasında olması bize ne söylüyor?

- Rusya neden ağırdan alıyor?

27 Eylül’de çatışmaların şiddetlenmesiyle birlikte, başta dışişleri bakanlığı aracılığıyla taraflara ateşkes çağrısında bulunan Moskova’nın sonraki günlerde işi ağırdan aldığı, iki tarafın liderleriyle temas etmekle yetindiği ve geçmişte yaptığının aksine, hızlı ve güçlü bir biçimde Ermenistan’ın yanında yer almadığı görüldü. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Azerbaycanlı ve Ermenistanlı muhataplarıyla görüştü, kaygı duyduğunu belirtti ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) kapsamındaki ortaklarla arabuluculuk için çaba göstereceğini söyledi. Rusya’nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenzya ülkesinin Dağlık Karabağ krizinin çözümünden yana olduğunu ve hiçbir tarafı diğerine karşı desteklemediğini belirtti.

Kuşkusuz Rusya’nın bu tavrında ince bir diplomatik hesap yatıyor. Karabağ meselesinin ortaya çıktığı 1990’lı yılların aksine, bugün Batı ile entegre olmaya çalışan bir Rusya yönetimi yok. Hatta daha da ötesi, Rusya bugün Batı tarafından dışlanan, rakip olarak görülen ve yaptırımlarla baskı altına alınmaya çalışılan bir ülke. Kafkas 2020 tatbikatı sırasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Valeriy Gerasimov’un açıkladığı gibi, Rusya NATO’nun ve Batı’nın sınırına yakın mesafede askeri varlık bulundurmasına da tepkili.

Dolayısıyla bugün ABD, Rusya ve Fransa’nın Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi için Minsk Grubu’nu kurduğu günlerden farklı bir ortam var. Rusya belki de bu yüzden, Fransa ve ABD’yi bölgeye çekecek, onlara söz söyleme ve manevra yapma imkânı verecek Karabağ meselesini bir kambur olarak görüyor olabilir. Moskova son krizi, bu sorundan kendine çalışacak bir çözümle çıkabileceği bir fırsat olarak değerlendiriyor olabilir. Rusya Karabağ meselesini çözerek ABD’nin ve Fransa’nın bölgeden uzaklaşmasını sağlayabilir.

Geriye dönüp bakıldığında, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan işgali altında tutulmasının, Erivan ve Bakü’ye karşı bir koz olarak kullanılmasının Rusya’ya kazandırdığı arabuluculuk rolünden daha fazla maliyeti olduğu açık. Sorun devam ettikçe Azerbaycan Moskova’ya olan mesafesini koruyacaktır. Rusya açısından bakıldığında, bir yanda ekonomik ve askerî açıdan kendisine yük olan, Batı ile ilişkilerini güçlü tutmaya çalışan bir Ermenistan var. Diğer tarafta ise son yıllarda ekonomik olarak kalkınan, askerî olarak gücünü konsolide eden, tamamen Batı’nın güdümüne girmemiş, NATO üyesi olmayı dillendirmemiş bir Azerbaycan var. Rusya’nın Ermenistan’a arka çıkmaması ve işi ağırdan alması, bir anlamda Azerbaycan’a uluslararası hukuka göre işgal altında tutulan topraklarını kurtarması için zaman tanıması, yeşil ışık yakması anlamına geliyor. Rusya böylece bir yandan Karabağ meselesinden kurtulurken bir yandan da Azerbaycan’ın gönlünü kazanıyor ve Bakü’yle ilişkilerini de güçlendirmiş oluyor. Üstelik Fransa, ABD gibi Rusya’ya karşı tavır koyan ülkeleri de Güney Kafkasya’dan uzak tutmuş oluyor.

Bu politikanın Moskova için dördüncü bir avantajı daha var. O da popülerliği ile uzun yıllar iktidarda ve Ermeni siyasetinde etkin kalması muhtemel olan, Batı ile de iyi ilişkiler kurma peşindeki Nikol Paşinyan’ın Ermenistan siyasetinden silinmesi. Paşinyan Rusya ile arasına mesafe koyarak, Rusya’nın desteklediği Ermenistan rejiminin güçlü isimlerini devirerek, iki yıl önce iktidara gelmişti. Ne Batı’nın ne de Rusya’nın adamı olduğunun altını çizse de, geçmişte ülkedeki Rus varlığı aleyhinde sözler sarf etmişti. Paşinyan Karabağ meselesini öne çıkararak sertlik yanlısı, iddialı bir tavır içine girdi. Eğer bu sürecin sonunda Karabağ’ı kaybederse, Paşinyan Ermeniler için tarihe kara bir leke olarak geçecek ve siyaset sahnesinden silinecektir. Şüphesiz yerine gelecek isim de Rusya’nın desteklediği bir lider olacaktır. Böylece Rusya hem Azerbaycan’ı mutlu ederek yanına çekmiş hem de Paşinyan gibi bir liderden kurtularak Ermenistan’ı kontrol altında tutmuş olacaktır.

Son olarak Rusya, Karabağ’daki ağırdan alma politikasıyla sadece Ermenistan’ı ve Paşinyan’ı değil aynı zamanda “Rusya ile artık çalışılmaz” ifadesini sıkça kullanan, Ermenistan’ı destekleyen Batılı ülkeleri de bir nevi cezalandırmış olacaktır. Böylece Rusya Batı’ya “Benimle çalışmak istemiyorsanız Kafkaslarda da etkiniz olmayacaktır” demektedir.

(*). Bora Bayraktar İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi ve TRT World Programlar Müdürüdür.

Devamı >>>



Anahtar Kelimeler: Moskova' Karabağ siyaseti

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz