Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Merkel’in Türkiye üniversiteleri ‘şaşkınlığı’ ve Türkiye’nin üniversite hakikati

Alper Görmüş yazdı;

Merkel’in Türkiye üniversiteleri ‘şaşkınlığı’ ve Türkiye’nin üniversite hakikati

Hakkı Devrim bazı kelimeleri kendi kelimeleriyle ne güzel izah ederdi. ‘Nobran insan’ tarifini mesela hiç unutamıyorum: “Yanaşacak limanı olmayan…” derdi.

Yani öyle bir insan ki, öyle bir aurası var ki yanına yaklaşamazsınız, bir şey söylemeye çekinirsiniz…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllar içindeki büyük dönüşümünün bir veçhesini de dinlemekten, saatlerce dinleyip not almaktan haz duyan bir insanın artık sadece kendi sesini, sadece kendi sözünü duymaya tahammülü olan bir insan haline gelmesi oluşturuyor.

Ona yanaşıp bir şey söylemenin zorluğunun derecesinin ne kadar yüksek olduğunu ilk fark edişim bir kelimenin telaffuzu üzerinden oldu. Erdoğan YPG’yi İngilizce ‘vaypici’, PYD’yi de ‘pivaydi’ şeklinde okuyordu. Oysa Dışişleri Bakanı dahil Türkiye’de herkes bunları ‘yepege’ ve ‘peyede’ diye telaffuz ediyordu. Cumhurbaşkanının bu telaffuzlarının gülümseme ile karşılandığı apaçıktı ama işte, demek yakınlarından hiç kimse onu uyarmıyordu ki, hep böyle söylemeye devam ediyordu.

Merkel’e üniversite propagandası

Erdoğan’ın Almanya Başbakanı Merkel’e her fırsatta Türkiye’deki üniversite ve üniversiteli sayısını hatırlatıp övünmesini de ben bu kategoriden görüyorum. Belli ki hiç kimse “Sayın cumhurbaşkanım, üniversite söz konusu olduğunda nicelikle övünmek, hele ki bunu Merkel’e karşı yapmak pek münasip değil” demiyor, diyemiyor.

Erdoğan, geçtiğimiz 12 Şubat’ta Rize’de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ndeki fakülte ek bina açılışında yaptığı konuşmada bir kez daha Merkel’e Türkiye’deki üniversite sayısıyla nasıl övündüğünü ve Merkel’in rakamı duyunca nasıl ‘şaşırdığını’ anlattı. “Bir kez daha” diyorum, çünkü bunun öncesi de var. Erdoğan nedense Merkel’i görünce kendini tutamıyor üniversite meselesinde:

“Üniversite sayımızı 77’den 207’ye, öğrenci sayımızı bir milyondan, Almanya’dan çok çok ilerdeyiz onu söyleyeyim, Merkel’e 8 milyon 400 bin üniversite gençliğimiz var deyince öyle bir şaşırdı. Öğrenci sayısı itibariyle Avrupa’da üniversiteye erişim sayısında ilk sıraya çıktık.”

Merkel bu rakamı duyunca şaşırmıştır muhakkak, fakat olumlu anlamda değil: Üniversitede niceliğin değil niteliğin önemli olduğuna inanan, bu sayılarla kaliteli bir yüksek öğretim ihtimalinin olmadığını bilen bir ülkenin başbakanı olarak mutlaka şaşırmıştır bu rakamlara.

Merkel, geçtiğimiz yıl Erdoğan’la birlikte İstanbul’daki Türk-Alman Üniversitesi’nin yeni binalarının açılışında yaptığı konuşmada, söz konusu olan üniversiteyse, niteliğin yanı sıra övünülebilecek ikinci bir unsura daha işaret etmişti:

“Bilimsel özgürlük ne kadar büyük olursa, bilimsel verim de o kadar büyük olur. Eski Doğu Almanya’da eksik kalan özgürlüğün, bilimi nasıl engellediğini bizzat yaşayarak görmüş biri olarak söylüyorum bunu.”

Tabii bir de araştırmalar var… Merkel gibi biriyle ülkenizdeki üniversiteleri övmeye kalkışırken onun elinin altında bazı araştırmaların olduğunu da hesaba katmanız lazım.

Bunlardan birini Karar gazetesi yazarı Taha Akyol geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı bir yazısında şöyle hatırlattı:

“GPPI (Global Public Policy Istitute) adlı kuruluşun Mart 2020 araştırmasına göre, Türkiye, akademik özgürlükler değerlendirmesinde, 4 puan üzerinden, 2010 yılında 2.75 puanla kabul edilebilir bir düzeydeydi. Daha yukarısı artık dünya sıralamasına girmek demekti… Fakat 2019 yılında Türk üniversitelerinin ‘akademik özgürlük’ puanı kaça düştü, biliyor musunuz? 1’in bile altında, 0.097 puan! Iran 0.116 puan!”

Bunları Cumhurbaşkanına anlatmak lazım. Fakat nerede o cesur danışmanlar? Ve nerede o eski ‘dinleyen’ Erdoğan?



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz