Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

'Medine Sözleşmesi' ne getiriyor?

Arslan TEKİN'in yazısı;

 

"Medine Vesikası", İslâmî sapmalara karşı bir "miyar", diyebiliriz.

Ali Bulaç "Medine Vesikası""Medine Sözleşmesi" başlığı altında ayrıntılı bir şekilde ele alıyor. İslâm dünyasında böyle bir inceleme olduğunu düşünmüyorum. Ali Bulaç'ın "Medine Vesikası"ını ele almasının bir önemi de onun daha önce tek ciltte, "Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı"nı, daha sonra yedi ciltte "Kur'an Dersleri/Tefsir"i yayınlamış olmasıdır. Kur'ân-ı Kerîm'e derinliğine vukufiyeti, "Medine Vesikası" değerlendirmesinin kıymetini artırdığı şüphesizdir.

Yazar, "Kitaba 'Medine Sözleşmesi' adını vermem, Vesika diye şöh­ret bulan metnin hem somut bir referans çerçevesi hem bugün ve gelecek için bir ilham kaynağı olması dolayısıyladır... Vesika, bilinen yazılı tarihin tek örneği sayılır. Medine'de farklı dinî ve etnik sosyal blokları (sosyolojiler) ara­sında imzalanan Vesika, zamanın aktüel şartlarında dönemsel, ancak ruhu ve kurucu ilkeleri yönüyle evrensel norm ve kurallara sahiptir." diyor. Bir sözü daha var:

"Dayanağım şudur: Bir şey tarihte başarılmışsa, bir daha ba­şarılabilir. Bizim yol gösterici (hâdi) diye kendisini örnek aldığımız Hz. Peygamber (s.a.) böyle bir model geliştirip uygulayabilmişse, 'O bizim örneğimiz ve rol modelimiz' (33/Ahzab, 21), olması hasebiyle onun Sünneti ve Sireti bugün bizim için de hem referanstır hem yol göstericidir. / Medine Vesikası, Asr-ı Saadet'in en mucizevî işlerinden bi­ridir."

Ne kadar meseleye vâkıf olursanız olun, ne kadar derinlikli araştırırsanız araştırın, fark edemediğiniz noktalar olabilir. Her araştırıcı bir diğerinin eksiğini tamamlar. Bu eserden sonra yapılacak araştırmalar ve değerlendirmeler, bize yeni ufuklar açacaktır.

"Vesika"yı ilim dünyasına ilk tanıtan, Alman oryantalist Welhaisen. İslâm dünyasında aktüel hâle getiren ise ünlü İslâm bilgini Muhammed Hamidullah. Hamidullah, 52 madde tespit eder. Ali Bulaç ise 53 madde gösterir.

Hamidullah, "Vesika"yı bir anayasa sayar:

"Bu anayasa ilk 'İslam devletinin anayasası' olmasından başka, aynı zamanda yeryüzünde bir devletin vaz'ettiği ilk yazılı anayasa olma özellik ve ayrıcalığına sahiptir." (s. 139).

Ali Bulaç, "Vesika" hakkında şu bilgileri verir:

"Vesika'nın çözmeyi hedeflediği iki sorundan söz edilebilir: İlki, farklı din ve etnik grupların bir arada yaşamasını sağlamak; diğeri, bununla bağlantılı parçalı halde ortak coğrafi mekânı kul­lanan bir parçanın diğerleri üzerinde askeri ve ekonomik haki­miyet kurmasının önüne geçecek hukuki çerçeveyi oluşturmak. Vesika, hem parçaları çatışmadan vazgeçirip bir araya toplaya­cak hem bu sayede onları dış tehditlere karşı da koruyacak. Bu ancak kendi içinde anlaşmış bir siyasi birlikle mümkün olacaktır."(s. 255)

Eserde "Medine Vesikası"nın maddeleri tek tek sıralanıyor. İki maddeyi alacağım:

"13- Hiçbir mü'min diğer bir mü'minin mevlası (müttefiki) ile onun aleyhinde olmak üzere (veya ondan habersiz ve izni ol­madan) ittifak kuramaz.

17- Yahudilerden bize tabi olanlar, zulme uğramaksızın ve düşmanlarıyla yardımlaşılmaksızın, yardımlarımıza ve desteği­mize hak kazanırlar."(s. 132, 133)

Hz. Peygamber, "Din seçiminde baskı ve zorlama yoktur." (2/Bakara, 256) ilkesinden hareketle, din ve vicdan hürriyetini hukukî bir sözleşmenin teminatı altına almaktadır.

Zamanımızda, biz de dâhil, İslâm ülkelerinde, bir icraata bakıyorsunuz, bir de Kur'ân-ı Kerîm hükümlerine ve Sünnet-i Seniyye'ye... Hiç uyuşuyor mu?

1. Yazı

'MEDİNE SÖZLEŞMESİ'

25.07.2020 07:52:00

Arslan TEKİN'in yazısı;

 

"Ayasofya Müzesi""Ayasofya-i Kebir Câmi-i Şerifi" oldu. İlk cuma namazı alâ u vâlâ ile kılındı! Yeni tabela asıldı. Adı, birinci sırada Osmanlı yazısıyla işlenmiş. (Bir hatırlatma: Madem "câmi" yazdın, a'ya şapka koydun; "kebir" ve "şerif"i de bir üsteki istife göre yazsaydın; i'lerine şapka koysaydın!)

Ayasofya, Hristiyanların kutsadıkları bir mabetti. Fatih, camiye (Dikkat! "camie" yazmadım!) çevirdi. Ama Patrikhane'yi bıraktı ve Hristiyanları da "ümmet"e dâhil etti.(Prof. Dr. Mehmet S. Hatiboğlu'nun "İslam'da İlk Siyasi Kavmiyetçilik: Hilafetin Kureyşliliği" makalesi okunmalı.)

Ayasofya tartışmalarında, "Medine Vesikası"na ayrı bir sayfa açmak gerekiyor!

Geçmişte, birçok görüşüne itiraz ettiğim Ali Bulaç, çok ama çok önemli bir esere imza attı: "Medine Sözleşmesi". (Çıra Yayınları, 703 s.). 

Yeri geldikçe "Medine Vesikası"nı ben de hatırlattım. Bir yazımda Gannûşî'den bahsettim:

"Tunus'ta Nahda Hareketi'ni başlatan... Gannûşî, Türkiye'de verdiği bir konferansında Medine Vesikası'ndan söz açmış ve "İslam'daki ilk devlet örneği Müslüman olan olmayan herkesi kucaklayan çoğulcu anlayışa sahipti." demişti. Sonrası için üzüntülü:

"Ancak zaman içinde bu anlayıştan uzaklaşıldı. Şûra, danışma meclisi terk edilip, diktacı anlayış hâkim oldu. İslam toplumu açık toplum olma özelliğini kaybetti. / Dinde zorlama yoktur. Din kişisel tercih meselesidir. İnanıp inanmamak Allah'la insan arasındaki bir meseledir. İslam devletinin görevi, İslam'ı insanlara zorla kabul ettirmek değildir. Devletin görevi insanların güvenliğini sağlamak, adaleti gerçekleştirmek, en iyi şekilde onlara sağlık ve eğitim hizmetleri sunmaktır. / Toplumların ve devletin özgürlüğü, devletin vatandaşlık ilkesine dayanması gibi laikliğin Batı'da gerçekleştirdiğini, İslam daha önce gerçekleştirmiştir. Çünkü İslam, 'Dinde zorlama yoktur' ilkesini esas alır. İslam'da kilise türü bir dini otorite yoktur. Yeryüzünde Allah'ı temsil ettiğini iddia eden bir otorite yoktur. Dinin resmi sözcüsü Kur'an, Hz. Peygamber ve sünnetidir."

Yazımı şu cümleyle bağlamıştım:

"İslâmcılarımızın hâl-i pür melâli: Derinliksizlik, çapsızlık, mantık yürütememe, sevdirme yerine korkutma, kişiyi ilâhlaştırma..." ("Müslüman Demokrasisi?", 7 Haziran 2018).

"Medine Sözleşmesi"ni, bence, Gannûşî'nin yukarıdaki sözleri ışığında okumalıyız.

Ali Bulaç, eserin "Önsöz"ünde kitabı nasıl "yoğurduğunu" şöyle anlatıyor:

"1990'dan başlamak üzerine, çeşitli yazar ve akademisyenlerin katıldığı açık oturum ve panellerde test edici mahiyette bu konuyu gündeme getiriyor ve şunu gözlüyordum ki, bu türden düşünce ve yaklaşımlar hemen kabul görmese bile, en azından üzerinde durulmaya değer bulunuyordu. Bu da, bu konuda daha çok çalışmam için teşvik edici bir vesileydi. Entelektüel evrendeki dolaşım hızına bakıldığında Medine Sözleşmesi gündemdeki yerini almakta gecikmedi. Konunun Türkiye ölçeğinde tartışmaya, konuşmaya açılmasından sonra ABD, Almanya, İngiltere, Rusya, Fransa ve Finlandiya'da çeşitli siyaset ve bilim çevrelerinde üzerinde durulan bir konu hâline geldi, bu ülkelerde vesika ile ilgili tebliğler sundum. Yüce Allah bana Stalin'in nutuk attığı kürsüden 'bütün insanlara rahmet olarak gönderilen' (21/Enbiya, 107) Son Peygamber'in yol göstericiliğinde ve liderliğinde tarihin en muhteşem sözleşmesini anlatmayı nasip etti."

Daha konuya giremedik. Yazacağız.



Anahtar Kelimeler: 'Medine Sözleşmesi' getiriyor?

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz