Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Levent Baştürk: Bizim Talibancılar

Levent Baştürk, sağlısolluhaber.com’da “Bizim Talibancılar” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.

Levent Baştürk: Bizim Talibancılar

Ülkemizde gündem olan dış olayların sıklıkla bir iç mesele, hatta siyasî ve sosyal kamplaşma meselesi haline dönüştüğüne tanık oluyoruz. Bu epeydir böyle. Özellikle de iktidarı ‘Ortadoğu’nun başat gücü’ olmaya sevkeden ‘Arap Baharı’ olarak adlandırılan hadiselerden beri durum bu. 

Yaklaşık bir ay önce vuku bulan Tunus’ta Cumhurbaşkanı Kays Said’in ‘anayasal darbe’si de anında Türkiye’nin bir iç meselesi gibi tartışılır hale gelmişti. 

Şimdi de Afganistan’ı bir iç mesele gibi tartışıyoruz, onun üzerinden bir siyasi kamplaşma oluşturuyoruz. Bir yanda Taliban’ın sahip olduğu dünya görüşü ve sivillere karşı şiddeti de içeren icraatları ve yöntemi sebebiyle ona karşı çıkanlar… 

Diğer yanda da bir yandan yabancı işgaline karşı mücadele vermiş ‘İslamî’ bir oluşum olması nedeniyleTaliban’a eleştirel bakmayı neredeyse bir hainlik ve kafirlik alameti sayanlar! Oysa Taliban’ın Kabil’e girmesinden önce bir Afganistan meselesinin bu biçimde tartışılması mevzubahis olmamıştı. 

Üstelik tartışmaya Taliban lehine taraf olanlar arasında hiç umulmadık bir isim de var: Doğu Perinçek! 

O, 28 Şubat döneminde muhafazakâr kesime yönelik cadı avında en aktif rol oynayanlardan biriydi oysa! Vatan Partisi Genel Başkanı Taliban’ın başarısını şu sözlerle değerlendirmiş: “20 yıldır Afgan milleti Taliban’ın önderliğinde ABD’ye karşı savaştı. ABD emperyalizmini Taliban yendi. … Taliban, Mustafa Kemal Paşa’nın Türkiye’de yaptığı gibi Afganistan’ın kurtuluş savaşını başardı. Afganistan’dan Mustafa Kemal çıkmadı da Taliban çıktı.” 

Perinçek’in 15 Temmuz darbe girişiminden bu zamana kadar Yerli ve Millî Reislik Rejimi’ne yakın durmaya çalıştığı hepimizin malumu. Ama yine de Perinçek’ten Taliban’a gelen bu destek oldukça şaşırtıcıydı. 

Perinçek ekolü bununla da yetinmedi. Ona bağlı bir teşekkülü olan Cumhuriyet Kadınları Derneği de topa girdi. Yaptıkları açıklamada Taliban’ı tanımakla ‘Bağımsız Afganistan’ı tanımak bir tutuluyordu. Ayrıca ‘Bağımsız Afganistan’ı tanımayan kadın oluşumları Amerikan işgalinin savunucusu olarak ve ‘tek kıblesi emperyalist Batı olanlar’ şeklinde nitelendiriliyordu. 

İster istemez akla gelen soru şu: Perinçek’i Taliban övgüsüne götüren asıl sebep nedir? Emperyalist ABD’ye karşı kazanılmış ezilen bir ulusun bağımsızlık mücadelesi mi? Benim ikinci soruya cevabım kesinlikle ‘hayır’… 

Eğer Perinçek’in her duruşu anti-Amerikanizm üzerinden belirlenmiş olsaydı 28 Şubat sürecinde ABD-İsrail ittifağını merkeze alan çevrelerle kol kola olmazdı. İlaveten onun emperyalizm karşıtlığı asimetrik güce sahip iki devlet arasındaki ilişkilerde, daha güçlü olanın zayıf olan üzerinde siyasi ve ekonomik nüfus tesis etmesine karşı bir tavır dağil. Öyle olsaydı Çin’e karşı da eleştirel bir tutum sahibi olurdu. Perinçek de bunları göremiyoruz. 

Peki Perinçek ve şürekasının tavrını 15 Temmuz sonrası AK Parti’yle geliştirmiş olduğu ‘özel ilişki’ mi belirledi? Perinçek kültü medyasının da kamu bankalarının reklam rantından pay aldığı hepimizin malumu. Bence özel ilişki de  Perinçek’in Taliban övgüsünün asıl sebebi değil. 

Peki o zaman Perinçek’i Taliban övgüsüne götüren asıl belirleyici faktörü nerede arayacağız? Elbette Perinçek’i Uygurlara yönelik zulmü bile savunmaya iten faktöre bakmak gerekiyor: Çin faktörüne… 

Bu bakımdan Taliban’ın Kabil’e girmesinin ardından Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying’in açıklaması çok önemli. Özellikle de sözcünün ‘Afgan halkının kendi kaderine ve geleceğine bağımsız olarak karar verme hakkına saygı gösterdiklerini, Afganistan’la komşuluk, dostluk ve iş birliğine dayalı ilişkiler geliştireceklerini ve Afganistan’ın barışı ve yeniden yapılanması için rol oynamaya devam edeceklerini’ belirtmesi meselenin püf noktasını oluşturuyor. 

Önümüzdeki manraza şu: Taliban yönetimini tanıma konusunda Çin stratejik ortağı Rusya’nın aksine herhangi bir çekinceye sahip değil. Elbette bazı kırmızı çizgileri var. Lakin Taliban Çin’e istediği tüm garantileri vermiş durumda. Sadece ‘hiç bir güç Çin’e zarar veren eylemlerde bulunmak için Afgan topraklarını kullanamaz’ demekle yetinmiyor, ‘Uygurlar Çin’in iç meselesidir, Çin’in toprak bütünlüğüne saygılıyız’ diye de ekliyor. 

Şimdi gelelim AK Parti yandaşı ve muhafazakâr cephede durumun ne olduğuna. Çok daha katmerli bir manzara çıkıyor karşımıza. Taliban’ı tasdik ve tasvip etmeyi sadece bir vatanseverlik şartı olarak görmekle yetinmeyip bir de neredeyse imanın şartı gibi dayatma durumu gözlerden kaçmıyor. İlk dikkati çekenlerden birisi Ayasofya Camii eski baş imamı Prof. Mehmet Boynukalın’ın Twitter paylaşımı. Şöyle diyor: “Afgan halkının büyük çoğunluğuna göre Taliban işgale karşı duran bir milli mücadele hareketidir. Ülkenin tamamını neredeyse savaşsız teslim almışlardır.” 

Gazeteci Mustafa Özcan da Taliban’ı ‘canlı bir Asr-ı Saadet müzesi’ne benzeterek ‘Taliban düşmanlığı yapanlar’ olarak nitelediklerini ‘öte yakanın dinsizleri’ ve ‘bizim yakanın ahlaksızları’ olarak ikiye ayırıyor! Bir çok AK Parti’ye mütemayil Twitter hesaplarında genel eğilim şu yönde: Türkiye’de Taliban’a eleştirel bakanlar ‘içimizdeki İslam düşmanı mandacılar ve ABD seviciler’! Bunlar ‘Taliban karşıtlığı adına İslam düşmanlığı’ yapmaktalar. Dolayısıyla Müslümanlar ‘Taliban aleyhine yaratılan algılar yüzünden zihinlerine pranga vurulmasına’ izin vermemeliler. 

Bu şartlarda Akit Gazetesi hiç boş durur mu? Kendini bilen her Müslüman’a ‘ben Akit’in dininden değilim’ dedirten bu yayın da Taliban savunucularının en ön safında tabi ki. Muhafazakâr camiada olumlu bir kişi olarak kabul görülen Habertürk programcısı Mehmet Akif Ersoy bile Akit’in şerrinden kendini kurtaramadı. Akit’e göre Kabil’de gelişmeleri yerinden izlemekte olan Ersoy, “Afganistan’dan canlı bağlantılarla Taliban’ı karalayarak hedef almıştı!” 

Yeni Şafak’ın ilahiyatçı köşe yazarı da coşmuştu: Taliban’ın Kabil’e girişini Hz. Muhammed’in Mekke’ye girişinebenzetiyordu. Eski vekil, genel başkan yardımcısı ve de şimdi de genel başkan danışmanı olan ‘sosyolog profesör’ Yasin Aktay da geri kalacak değildi elbette. Pensilvanya’da verilmiş o meşhur pozuyla da bildiğimiz Abant Geceleri’nin udisi Aktay’a göre de Taliban ABD’ye karşı bağımsızlık mücadelesi veren bir güçtü. Taliban’ın Afganistan’ı daha önce de yönetmiş olduğunu söyleyen Aktay, ona terörizm suçlamasında bulunmanın bir iftiradan ibaret olduğunu belirtmekteydi. Taliban’ın Usame bin Laden’i ağırlamak dışında yaptığı bir yanlışı olmamıştı! “Belli ki herkesin Taliban hakkında duyduğu ve bildiği her şeyi unutmak gereken bir noktadayız,” diyen danışman mı dalkavuk mu olduğunu pek anlayamadığımız ‘sosyolog’umuz şöyle devam ediyordu: “Taliban’ı hayretle izlemeye devam edeceğiz. Muhtemelen bu esnada ya Taliban çok değişmiş diyeceğiz veya belki de Taliban hakkında üretilmiş bir çok algı operasyonunun nasıl kurbanı olduğumuzu her seferinde hayretle göreceğiz.” 

Aktay’ın yeni bir Taliban kurgusu ve pozitif algısı üretmakle meşgul olduğu sırada Habertürk programcısı Ersoy’un Kabil’de bir kadınla röportaj yaparken bir Taliban muhafızının müdahalesine maruz kaldığı haberi geliyordu. 

Görülen o ki, ‘Saddam’ı kafirler astığı için o bir şehittir’ diyen bir kafa yapısı Taliban’ı eleştirilemez yapma derdinde! Bu sağlıklı bir düşünce tarzı değil. Şunu unutmamak gerekiyor: ABD’ye/Batı’ya karşı istiklal mücadelesi verme hiç bir hareketi tek başına her yönden müspet yapmaz; hiç bir doğru, bütün yanlışları temize çıkarmaz. Müslümanların tek derdi yabancı tahakkümünden kurtulmak değil. Her türlü totaliter ve otoriter rejimlerin boyunduruğundan da kurtulması gerekir İslam dünyasının. Ayrıca totaliter ve otoriter zihniyetin de esaretinden kurtulması gerekiyor. Bu açıdan bakınca Taliban zihniyeti Müslümanlar için bir alternatif sunmuyor

2012-2013 yıllarında, AK Parti destekçisi muhafazakâr çevrelerde Suriye’de Esad rejimine karşı çarpışan Nusra’yı övmek pek popülerdi. Dün Nusra’yı övenler bugün Taliban’ı övmeye başladılar. 

Şu konuda şüpheye mahal yok: Taliban yabancı güçlerin askerî işgaline karşı mücadele etti ve bugün Afganistan’ın kontrolünü ele geçirmiş durumda. Bunun inkâr edilecek bir yanı yok. Lakin ben bu Taliban’a yönelik muhabbetin samimiyetinin sorgulanması gerektiğine inanıyorum. 

Eğer AK Partili Cumhurbaşkanı  Erdoğan “Türkiye’nin Taliban inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Daha iyi anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum” dememiş olsaydı ne gazete olma iddiasındaki Akit bugün Talibancı olurdu ne de Yeni Şafak yazarı (aynı zamanda Fethullah Gülen Hocaefendi Fıkhı isimli eserin sahibi) ilahiyat profesörü Taliban’ın Kabil’e girişini İslam Peygamberi’nin Mekke’ye girişine benzetirdi. 

Bunların Taliban övgüsünün temelinde önce NATO misyonunun uzantısı olarak Afganistan’da kalmak isteyen iktidarın şimdi de Taliban’la anlaşarak Afganistan’da Türkiye’nin askeri varlığını devam ettirme arzusu var. Taliban’ın Müslüman bir hareket oluşu ve işgale karşı mücadeleyi kazanmış olması aslında işin teferruat tarafı. 

Aleni bir biçimde ‘işgale karşı mücadele’ hususunu öne çıkararak Taliban seviciliği meşrulaştırma gayreti içindeler. Yalnız AK Partili muhafazakar zürmrenin atladığı bir husus var: Türkiye’nin, o işgal dedikleri şeyde ortak olduğu! Nedense 20 yıllık işgalin sürdürülmesinde Türkiye’nin de misyon üstlenmiş olmasını hiç hatırlamak ve görmek istemiyorlar. 

Oysa, Akif Beki’nin de 18 Ağustos’ta Karar Gazetesi’ndeki köşesinde değindiği gibi, “Türkiye 20 yıldır bu mücadelede Taliban’ın karşısındaki tarafta yer alıyordu.” BM ve NATO görevleri çerçevesinde ve ABD’nin öncülüğünde Türkiye, Afganistan’daki yabancı askeri güçlerin bir parçası olarak yer aldı ve onların misyonlarına aktif katkıda bulundu. 

“Reis Taliban’a sıcak bakıyor” diyerek Talibancılık yaparken ve Taliban’ı sevmeyi ve saymayı adeta vatanseverliğin ölçütü ve imanın şartı olarak ele alırken Türkiye’nin 20 yıldır Afganistan’da üstlenmiş olduğu misyonu da hatırlamak gerekiyor. Türkiye askerlerinin çatışmacı misyon yüklenmemesi ve hiç saldırıya uğramaması bu durumu değiştirmiyor. 

Kısaca, sırf önce NATO misyonuyla, baktı olmadı bu sefer Taliban’la anlaşarak, Erdoğan’ın Afganistan’da kalmak istemesini bu topluma hoş gelecek gerekçeler üretip Taliban güzellemesi yapmanın halkı aldatmaya çalışmaktan öte gitmediğini ve hiç de dürüst bir tutum olmadığını belirtmek isterim. 

Not: Bu yazının devamı niteliğinde, ‘Taliban Nedir, Taliban Kimdir, Terörist midir değil midir?’ gibi hususların üzerinde duran bir başka yazım daha olacak. 

 

Kaynak:Farklı Bakış



Anahtar Kelimeler: Levent Baştürk: Bizim Talibancılar

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz