Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Kürdistanlılar için kara gün: 16 Ekim 2017

İbrahim Güçlü'nün Yazısı; Kürt milletinin, bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi büyük bir serüvene sahiptir. Bu serüven, hem Osmanlı-Fars İmparatorluğu bünyesinde hem de Arap, Türk, Fars milli devletleri bünyesinde yaşanmıştır.

Kürdistanlılar için kara gün: 16 Ekim 2017

Kürt milletinin, bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi büyük bir serüvene sahiptir. Bu serüven, hem Osmanlı-Fars İmparatorluğu bünyesinde hem de Arap, Türk, Fars milli devletleri bünyesinde yaşanmıştır. Kürdistan’ın her parçası, bu büyük serüven tablosu içinde, farklı nitelikler taşıyan ayrı bir mücadele serüvenine sahiptir.

Kürdistan’ın güneyindeki mücadele serüveni, Kürdistan’da hep merkezi ve tayin edici bir nitelikte olmuştur. Günümüzde Kürdistan’ın güneyi bu özelliğini ve öncülük rolünü oynamaya devam ediyor. Bunun yanında Kürtlerin tarihi, hem Kürdistan’ın bütününde hem de Kürdistan’ın her parçasında oldukça dramatik ve sevinçli tarihi olaylarla bezenmiş durumdadır.

Kerkük işgaline yol açan, bağımsız devlet kuruluşunu akamete uğratan 16 Ekim 2017 tarihindeki ihanet, halkımızda büyük bir acıya yol açmıştır. Bu acı dinmeden artarak devam ediyor.

Bilindiği gibi, Kürdistan Otonomisinin yıkılmasından sonra mücadele durmadı. “Mayıs Milli Devrim Hareketi” ile mücadele yeniden başlatıldı. Kürdistan’ın belli alanları “kurtarılmış bölge” ilan edildi. O bölgelerde Kürtlere özgü yaşam biçimi ve yönetim tarzı kuruldu.

Kuveyt’in Irak tarafından işgali ve ABD’nin Kuveyt’in işgaline son verdiği savaşta, Kürt milli mücadelesi yeni bir aşamaya geldi. Kürdistan’ın bir bölümü, Duhok, Hewlêr, Süleymaniye şehirleri ABD ve müttefiklerinin desteğiyle özgürleşti.

KDP ve KYB, bir dönem sonra tek taraflı federalizm ilanı yoluna gittiler. Kürt egemenlik alanında federalizm sistemine uygun bir yapılandırmayı gerçekleştirdiler. Kürdistan Parlamentosu’nu oluşturdular. Özgür ve demokratik seçimler yaptılar. Parlamento, hükümeti oluşturdu.

ABD, 2003 yılında müttefikleriyle birlikte Irak’ta Baas rejimine son vermek için harekete geçti. Bunu da uzun olmayan şiddetli bir mücadele sonrasında sağladı. Baas rejimine son verilmesi, aynı zamanda Irak ordusunun ve bürokrasisinin dağılması sonucunu doğurdu. Bu da Irak devletinin dağılması anlamına geliyordu. Ayakta olan sadece Kürdistan’daki federe mekanizma ve Kürdistan ordusuydu. Kürdistan için, bağımsız devletini ilan etme koşulları ortaya çıkmıştı. Güç dengeleri, Irak’ın devlet olarak yeniden yapılanmasında Kürdistan’ın rolünün önemli olmasından dolayı, bağımsızlık ilan edilmedi. Ama Irak’ta yeni bir devlet kurulacaktı. Bu devlet eski milli bir Arap devleti olamazdı. Bu devlet, Kürtlerin, Arapların, tüm diğer etnik grupların devleti olmak zorundaydı.

Bu bağlamda, devletin coğrafyaya dayalı federal bir devlet mi, eyaletlere dayalı bir devlet mi olacağı önem kazanmaya başladı. Başkan Mesud Barzani’nin özel çabasıyla, Celal Talabani ve ABD arasında 18 eyalete dayalı devlet yapılanması üzerinde anlaşma sağlanmasına rağmen, federal devlet yapılanması konusunda Araplar ve Kürtler anlaşma sağladılar. 2005 yılında referandumla kabul edilen Irak Anayasası ile federal devlet oluşumuna karar verildi.

Ne yazık ki federal devlet bir dönem sonra işlememeye başladı. Devlet, Arap milli devlet formatında sürdürüldü. Devletin bu işleyiş tarzı, hem anayasa ihlallerini getiriyordu, hem de Kürdistan Federe Hükümeti ile Irak merkezi hükümeti arasında büyük sorunlara ve çatışmalara yol açıyordu. Bu durum üzerine, Kürdistan tarafı ve özellikle de Başkan Mesud Barzani devletin konfederal bir şekilde yapılanmasını önerdi. Bunun barışçıl ve demokratik bir şekilde uzlaşma ile yapılmasını talep etti. Bu öneri, Kürdistan ve Arap devletlerinin oluşumunu, bu devletlerin konfederal bir karakter kazanmasını öngörüyordu. Ne yazık ki, bu öneri Arap tarafınca reddedildi.

Başkan Barzani ve KDP bu redden sonra, Kürdistan’da bağımsızlık referandumunun yapılması için çalışma başlattılar. Kürdistan partilerinin, özellikle Kürdistan Bölgesi’nin kurucu iradelerinden biri olan YNK’nin ikna edilmesi gerekirdi. Uzun uğraş ve çalışmalardan sonra YNK ikna edildi. KDP ve YNK bağımsızlık referandumu konusunda birlikte çalışmaya başladılar.

KDP ve YNK, 7 Haziran 2017 tarihinde bağımsızlık referandumunun yapılmasına karar verdiler. 25 Eylül’de de bağımsızlık referandumunun gerçekleşeceğini ilan ettiler.

Bağımsızlık Referandumu kararı, Kürdistan’ın bütün parçalarında ve dünyadaki bütün Kürdistanlılar arasında büyük bir sevince ve heyecana yol açtı. Bütün Kürdistanlıların desteğini kazandı. Çünkü bu karar, Kürdistanlılar için yeni tarihi bir dönem anlamına geliyordu. Bütün karşıt ulusal ve uluslararası çabalara rağmen, alınan bağımsızlık referandumu kararı demokratik bir tarzda, ağır başlılıkla, kararlılıkla, samimiyetle gerçekleşti ve sonuçlandı. Bağımsızlık referandumu, müthiş bir oy oranıyla, %93 oy ile sonuçlandı. Bu sonuç ilan edildiği zaman, Kürdistanlıların yeni bir tarih yazdıkları ve yeni bir tarihi döneme tanıklık ettikleri görülüyordu. Buna karşılık referandum sonucu, Kürt milletine ve Kürdistan’ın bağımsız devlet olmasına düşman olan güçleri çılgına çevirdi.

Referandumun sonucu olan sivil nitelikli “milli demokratik devrimi” kırmak ve ortadan kaldırmak için büyük düşmanlık duygusu ortaya çıktı. Bu duygunun örgütlendirilmesi için örgütlü ve planlı bir çalışma başlatıldı. Irak merkezi hükümeti, içerde ve dışarıda destekleyiciler bulunca Kürdistan’ı sömürge statüsünde tutan dört devletin desteğini de alınca harekete geçti. Özellikle de Kürdistan’da bir ihanet şebekesini örgütlemeden eyleminde başarılı olması olanaklı değildi. Ne yazık ki YNK içinde bir ihanet grubunun desteğini alınca harekete geçti. 16 Ekim 2017’de öncelikle Kerkük ve çevresi işgal edildi. Bu Kürtler için büyük bir darbe ve yıkım oldu.

İç ihanetten dolayı, Kürtler içinde iç savaş çıkmasın diye Başkan Barzani savaş talimatı vermedi. Ama Irak merkezi hükümeti, Haşdi Şabi güçleri, diğer ittifakçıları Hewlêr’e saldırdılar orada büyük bir savaş oldu. Merkezi hükümet kırıldı. Haşdi Şabi’nin büyük komutanlarından biri olan Mihemed Sabri, 16 Ekim ihanetinin 2’nci yıldönümünde Kerkük işgalinde, “YNK’nin desteğini unutamayız. Bu destek Irak’ın bölünmesini engelledi” diye açıklama yaptı. Bu açıklama, Kürdistanlıların yarasını kanattı ve acıyı artırdı. Bu ihanet şebekesinin başını çeken kişi de bu ihaneti tek başına değil, Goran ve PKK ile organize ettiklerini açıklamıştı. Kerkük işgalinde YNK’nin tümünün sorumlu tutulması doğru değildir. Ayrı bir hesabı ve tehlikeyi içinde barındırmaktadır. Bu oyuna gelmemek gerekir.

Bağımsızlık referandumunun sonucu, devletimizin tapusu konumundadır. Gün geldiği zaman bu işgale son verilecek, bağımsız Kürdistan Devleti kurulacaktır. Bununla ilgili hazırlıklar elbette ki Kürdistan Parlamentosu ve Hükümeti tarafından yapılacaktır. Bundan dolayı bağımsızlık referandumunun sonucunu gözümüz gibi, kıskançlıkla koruyalım.

Kürdistan Devleti’nin kuruluşunu akamete uğratan ihanet çetesinin de hukuksal olarak cezalandırılması için çalışalım.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.



Anahtar Kelimeler: Kürdistanlılar :

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz