Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Kulis: Beklenen oldu ve Merkez Bankası faizi artırma kararı verdi.. Şaşırmayın bu dediğim gerçekten oldu…

Fehmi Koru, mesleği itbarıyla maliyeci, konu açısından uzman yazar olarak bilinen muhafazakâr bir iktisatçın, “nass var!” denilip değerlendirilen faizlerin artırımı-azaltımı konusunda reel olmayan görüşlerine işaret ediyor.

Kulis: Beklenen oldu ve Merkez Bankası faizi artırma kararı verdi.. Şaşırmayın bu dediğim gerçekten oldu…

AK Parti ve hükümetin en itibar ettiği ve bu sebeple yazılarıyla yorumları ilgi gören ‘uzman yazar’ın beklediği oldu; Merkez Bankası 50 baz puanlık faiz artırımına gidilmesi yönünde karar aldı.

Tek sorun şu: Uzman yazarımız o tür bir kararı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan bekliyordu, bizim Merkez Bankası aylardır sürdürdüğü rutinini bozmadı ve faizi bu ay da eski seviyesinde tuttu; buna karşılık, Avrupa Merkez Bankası yıllardan beri ilk kez faiz artırma kararı açıkladı.

Bütün Avrupa ülkelerinde enflasyon tarihi rekorlar kırıyor ve enflasyonla mücadelede en etkili silah bu da ondan…

‘Nass’ deniyor ya, aslında ‘nass’ ile yasaklanan, günümüzde paranın değerinin düşmesine ve hayatın pahalılanmasına yol açan ‘enflasyon’un tahribatı; bütün ülkeler Covid salgını ile birlikte başını gösteren enflasyon belasına karşı hayatı yeniden ucuzlatacak ve paralarına yeniden değer kazandıracak tedbirler almaktalar.

‘Uzman yazar’ galiba aldığı istihbaratı yanlış değerlendirmiş…

Konuyu bir dostumla konuşurken uyarıldım. Dostuma göre, uzman yazar ve ona esin kaynağı kim idiyse o kişi, ölümüne destekledikleri hükümete ve ekonomi konusunda kararları verene, ne yapılması gerektiğini bu yolla anlatmaya, yani yol göstermeye çalışmış…

“Yazıyı bir daha oku, sen de aynı sonuca varacaksın” dedi dostum…

Haklıymış. 

Okuyalım:

“Beklentinin aksine 2 puanlık bir faiz artışına gidilebilir. Böylece hem bankaların kazançları sınırlanır, hem de Türk lirasındaki kazanımlar büyür, enflasyonla mücadelede önemli bir adım atılmış olur. Hem de 900 puanı aşan CDS’lerimiz (yurt dışına sattığımız tahvillerin sigorta primi) düşer, yabancı yatırımcı akını başlar. Merkez Bankasının faizi yükseltmesi ticari kredi faizlerinin artmasına yol açmaz. Tam aksine piyasada bankanın gerektiğinde böyle bir karar alabileceği beklentisi oluşturacağı için çok olumlu algılanır.”

Zaten yazarımız, bir yazı önce de, faiz artışına zorlanmayı ‘dış mihraklar’ ile özdeşleştirmekteydi.

Hatırlatayım:

“CDS’ler yani Türkiye’nin yurt dışına sattığı tahvillerin ödenmeme riskine karşı ödenen prim 900’ü aştı. Niye? Bizi faiz artışına zorlamak için… ABD faiz arttırdı ne oldu, yıkılıyor. Geçin bunu…”

Dostumun ‘esin kaynağı’ dediği kişi, o ilk yazıyı okuyunca, uzman yazarın aklını karıştırmış olmalı.

Evet, kafa karışmış…

Ne yani, TC Merkez Bankası tavrını değiştirmedi diye, sürekli aldığı kararlar sayesinde kârlarına kâr katan bankaların kazançları sınırlanamayacak, Türk lirasındaki kayıplar büyüyecek, enflasyonla mücadelede önemli bir adım atılamamış mı olacak? Türkiye’nin yurtdışından borçlanmada ödeyeceği dolar cinsinden faizi yüzde 12’lerin de üzerine çıkarması anlamına gelen CDS’ler artacak ve bu yüzden yabancı yatırımcı ülkemize yatırımdan uzak durmaya devam mı edecek?  

Faizin yükseltilmemesi ticari kredi faizlerini artıracak ve piyasalar gerektirdiği halde yazarımızın beklediği kararı alamadığı için Merkez Bankası ve ülkemiz hakkında olumsuz bir algı mı doğacak?

Yazı Merkez Bankası’nın aldığı -veya almadığı- karar sonrasında yeniden okunduğunda bu sorular kendiliğinden akla geliyor.

Ülkemizin önemli maliye profesörlerinden 2017 yılında kaybettiğimiz Ömer Faruk Batırel’in kardeşi Necmettin Bey. Bir ara tartışmaya açılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sonunda bulunan üniversite diplomasının altında fakülte dekanı olarak Prof. Batırel’in imzası var.

Vikipedi’de Ömer Faruk Batırel ile ilgili şu bilgi yer alıyor:

Ömer Faruk Batırel (d. 13 Ekim 1944, Gaziantep- 5 Temmuz 2017), Türk maliyeci akademisyen. Liseyi 1963 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nde, yüksek öğrenimini 1967 yılında İstanbul İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi’nde (İİTİA) tamamlamıştır. 1973 yılında Maliye bilim dalında doktorasını yapmış, 1973-1974 eğitim ve öğretim yılında İngiltere’nin York Üniversitesi’nde doktora sonrası eğitim görmüş, 1976 yılında Maliye doçenti olmuş ve 1981 yılında profesörlüğe yükseltilmiştir.1982-1992 yılları arasında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı yapmıştır. 1992 ve 1996 yıllarında iki dönem üst üste seçildiği Marmara Üniversitesi Rektörlüğünden 1999 yılında istifa etmek zorunda kalmıştır. 1993-2007 yılları arasında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü Başkanı olarak görev yapmıştır. 2003-2007 yılları arasında Bakanlar Kurulu kontenjanından YÖK üyeliği görevini yürütmüştür. 2005-2007 yılları arasında YÖK Üyesi sıfatıyla Kırgızistan – Türkiye Manas Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği görevinde bulunmuştur. 5 Temmuz 2017 tarihinde hayatını kaybetti.” 

Kemal Gürüz, 28 Şubat döneminde, YÖK başkanı olarak, kendisinden önceki dönemlerde atanmış  muhafazakar kimlikli rektörleri istifaya zorluyordu; Prof. Batırel onlardan biriydi.

Necmettin Batırel’i şahsen tanımıyorum. Ekonomiyle ilgilenen neredeyse herkes yazılarını dikkatle okuyor, tabii ben de…

Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu her ay yenilediği kararından bu kez de vazgeçmedi ve son yazısında beklediği türden bir karar almadı diye Necmettin Batırel’in yazılarını takibi bırakacak değilim.

Sonuçta, tahminleri -veya beklentileri- gerçekleşse de gerçekleşmese de, ekonominin nereye gideceği yönünde kanaat belirlemek için en az onun şiddetle karşı çıktığı ve öngörüleri hemen her defasında doğru çıkan başka yorumcular kadar onun yazılarından da bilgi sahibi olunabiliyor.

İki tarafın yazdıkları, Necmettin Batırel farklı görünsün diye çaba gösterse de, birbirinden pek farklı değil.

Karşı çıktığı yorumcular, son günlerde giderek daha yoğun biçimde hep aynı soruyu sormaya başladılar. 

Soru şu: “Faize ‘nass’ var diye karşı çıkılıyor ve Merkez Bankası’nın artırma kararını o yüzden vermediği biliniyor; iyi de değiştirilmeyen ve bankaların kârlarına kâr katmalarıyla sonuçlanan yüzde 14 oranı da sonuçta faiz değil mi?”

Ben şahsen Necmettin Bey’den, şiddetle karşı çıktığı başka yorumcuların sorageldiği bu soruya cevap vererek, biz okurlarını aydınlatmasını bekliyorum. 



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz