Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İşte fırsat Müslüman dünya adil bir sistem kursun görelim

Karar Gazetesinden Mehmet Ocaktan'ın Yazısı

İşte fırsat Müslüman dünya adil bir sistem kursun görelim

Artık şunu biliyoruz; bugüne kadar Müslüman dünyada hukukun üstünlüğüne dayalı insan hakları temelinde gerçek anlamda bir demokratik sistem inşa edilemedi, ya da edilmek istenmedi.

Çünkü Müslümanlara göre demokrasi Batı kültürünün bir icadıydı ve üstelik Kur’an’da her şey vardı. Dolayısıyla başka bir sisteme ihtiyaç yoktu.

Ancak 21. Yüzyıla geldiğimizde ortaya çıkan manzara son derece açık ve net; demokrasiye itibar etmeyen, kendisi de adalet temelinde bir sistem kuramayan Müslüman dünyada özgürlük yok, hakka-hukuka riayet yok, liyakat önemsenmiyor ve koyu bir despotizm hakim.

Eğer bu imrenilmesi gereken bir tablo ise, söylenecek bir şey yok demektir, sefalete devam... Ama bu hastalıklı yapılarla artık devam edilemeyeceğinin de herkes farkında.

Şimdi yeni tip Covid-19 musibeti yüzünden bütün dünya ekonomik ve sosyal anlamda derin bir sarsılma yaşıyor. Kimse bu salgın sona erdiğinde bizi nasıl bir dünyanın beklediği konusunda net bir bilgiye de sahip değil. Ama şu kesin; eski yapıların mevcut haliyle devam etmesi mümkün olmayacak. Çünkü salgınla birlikte ortaya çıktı ki, yönetişim ve eşgüdüm esnekliği ile birlikte dayanışma ruhunu kaybeden neo-liberal yapılar güven kaybına uğradı. En gelişmiş ülkelerde bile mali ve sosyal politikalar sınıfta kaldı. İflaslar ve işsizlik korkusu tüm ülkelerin korkulu rüyası haline geldi.

Türkiye’nin önde gelen sosyologlarından Prof. Dr.  Sencer Ayata geçtiğimiz hafta T-24’ten Metin Kaan Kurtuluş’a verdiği röportajda bu konuda şöyle bir tespitte bulunuyor: “Neo-liberalizm yorgun, yıprandı, zayıfladı. Ama yerine ne konacak? Ne kadar kamu ne kadar piyasa? Kültürel kimlik politikaları? Ne kadar farklılık ne kadar ortak özellikler? Ne kadar mavi yakalı işçi sınıfı ne kadar yeni toplumsal güçler? Sorun sömürü, otoriter baskı ve ayrımcılığa birlikte karşı çıkarak yoksulları, otoriter baskı altında ezilenleri ve kimlikleri ötekileştirilenleri birleştiren bir siyaset oluşturmak. Bir büyük senteze ihtiyaç var…”  

Şimdi bütün dünyanın önünde büyük zorluklar, ama aynı zamanda yeni bir siyaset oluşturmak için de fırsatlar var. Evet liberal demokrasi yorgun, otoriter liderlerin vaat ettiği pembe dünya ise iflas etmiş durumda.

Salgın sonrasında oluşması muhtemel yeni dünya tasavvurunda, mevcut sistemin hastalıklarından kurtularak yepyeni bir sentez oluşturabilenlerin daha kazançlı olacağını şimdiden söylemek mümkün.

İşte tam bu noktada, demokrasiyi reddeden, ya da şüpheyle bakan Müslüman dünyanın bugüne kadar hayalini kurduğu o ütopik “İslam devleti”ni inşa etmenin fırsatı önüne gelmiş olabilir. Hiçbir sınır, sistem, din ve ideoloji tanımadan bütün dünyada insanları önüne katıp, sistemleri hallaç pamuğu gibi atan Covid-19 virüsüyle birlikte liberal demokrasinin itibar kaybettiği, otoriter rejimlerin cilasının çoktan dökülmeye başladığı bir dünyada alın size yeni bir imkan...

Madem hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını esas alan, insan hakları ve özgürlükler temelinde bir demokratik sistem insanların sorunlarına çare üretemiyor, madem İslam’da daha mükemmeli var; o zaman bu ideal devlet modelini insanlığa sunun ve yeni bir dünyanın kapısını aralayın herkese.

Hep söylenen, bugünlerde çokça duyduğumuz klişeyi tekrar etmek gerekirse, “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...” Belki her şeye sıfırdan başlamayacağız, ama eski hastalıklı yapılarla yola devam edilemeyeceği de kesin. İşte tam da bu yüzden, eğer özgürlükçü sisteme yan bakan Müslümanların gerçek anlamda yaşanabilir dünya tasavvuru ve de adaleti esas alan bir sistem inşa etme becerileri varsa buyursunlar, meydan onların... Hep birlikte alkışlayalım...

Ancak bugüne kadar ortaya çıkan örneklere bakarak söylemek gerekirse; böyle bir ütopyanın gerçekleşmesi asla mümkün olmayacak. Kabul edelim ki Müslüman dünyanın, özellikle 20. Yüzyılda daha çok ideolojik saiklerle görünür hale gelen “İslam devleti” hayali, “İslam gelecek dertler bitecek” retoriğinden öteye geçememiştir. Unutmayalım, bilimi öncelemeyen, hukukun üstünlüğünü esas almayan hiçbir sistemin yaşanabilir bir dünya oluşturması mümkün değildir.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER