Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İ´lây-I Kelimetullah Davası Ve Şehadet Arzusunun Zaferi Malazgirt

Mustafa KASADAR

İ´lây-I Kelimetullah Davası Ve Şehadet Arzusunun Zaferi Malazgirt

Müslümanların tarihinin dönüm noktalarından birisi de Malazgirt Zaferi´dir. Bu zafer Yüce Allah´ın ?Nice az sayıda bir topluluk Allah´ın izniyle çok sayıdaki topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir? (Bakara, 249) İlahi fermanının bir kez daha gerçekleştiği çok büyük bir zaferdir.

Sultan Alparslan rahmetullahi aleyh, Buharalı imam ve fakih Ebû Nasr Muhammed´in tavsiyesi ve zafer için Cuma gününü müjdelemesi üzerine bütün Müslümanların İslâm´ın zaferi için dua ettikleri cuma günü namazdan sonra düşmana saldırmayı kararlaştırdı.

Sultan Alparslan: ?Ben mükâfatımı Allah´tan bekliyorum. Eğer şehâdet mutluluğuna eriştirilirsem yeşil kuşların kursaklarında olacağım. Eğer muzaffer olursam akşama, günüm dünden daha hayırlı olarak çıkacağım.? diyerek Malazgirt Ovası´nda askerlerine Cuma namazını kıldırdı. Allah Teâla´ya ağlayarak dua etti, yalvarıp yakardı. Sonra da askerlerine de şu tarihi konuşmayı yaptı:

 

 ?Biz bu kalabalığın karşısında azın azıyız. Minberlerde biz ve Müslümanlar için dua edilen şu vakitte kendimi onlar üzerine atmak istiyorum. Ya hedefime ulaşırım veya şehid olarak Cennet´e giderim. Sizden kim peşimden gelmek istiyorsa gelsin. Kim de gitmek istiyorsa gitsin. Burada ne emreden bir sultan ne de emredilen bir asker vardır. Ben bugün ancak sizden biriyim, sizinle savaşan bir askerim. Kim bana uyar ve canını Allah için feda ederse ona Cennet veya ganimet vardır. Kim çekip giderse ona da Cehennem ve zillet vardır.?

Askerler, ?Sen ne yaparsan yap, onda peşinden gelecek ve onda sana yardım edeceğiz.? dediler.

Sultan Alparslan askerlerini heyecanlandıran bu konuşmasının ardından kalktı ve ölüme hazırlık olarak beyaz elbisesini giydi ve ?Ölürsem bu benim kefenimdir.? dedi.

Sonra atını düşman üzerine sürdü. Düşmanları görünce atından indi, yüzünü toprağa sürdü. Büyük bir tevazu ile ve ağlayarak Allah Teâla´ya tekrar uzun uzun dua etti. Sonra yeniden atına binip düşman üzerine atıldı.

 

 

Müslümanlar sadakatle, sabır ve sebatla savaştılar. Neticede kendi sayılarından beş kat daha büyük ve çok iyi donatılmış düşman kuvvetlerine karşı parlak bir zafer kazandılar.

Malazgirt Zaferi tarihte bir dönüm noktası sayılır. Bazı tarihçiler buna ?Melhame-i Kübra / Büyük Savaş? derler. Malazgirt yenilgisi Bizans İmparatorluğu açısından da en büyük felaket ve bir dönüm noktasıdır. Zira Bizans tarihinde ilk defa bir imparator Müslümanların elinde esir düşmüştür.

Bundan itibaren Bizans toprakları Selçukluların merhametine kaldı. Türkler önemli bir direnişle karşılaşmadan Anadolu içlerine akarak kısa zamanda Ege ve Marmara kıyılarına kadar ilerlediler ve fethettikleri bu toprakları vatan edindiler.

Malazgirt  Zaferi, önem ve sonuçları bakımından  Hz. Ömer (r.a.)´ın hilafeti döneminde Bizans´a karşı kazanılan Yermük Zaferi´nden az değildir. Yermük,  Şam / Suriye bölgesinin geleceğini belirlerken, Malazgirt Zaferi de Anadolu´nun geleceğini belirleyici olmuştur.

 Malazgirt´le birlikte Bizans Devleti´nin temelleri sarsılmış ve çöküşü için zemin hazırlanmıştır. İmparatorluk Anadolu´daki güçlü taraftarlığını kaybedince bedeninden koparılmış bir baş haline gelmiştir. Sınır savunma sistemi çökmüştür. Böylece baştan sona Anadolu Selçukluların önüne açıldı. Bu zafer aynı zamanda Bizans´ın Avrupa´nın doğu kapısını Müslümanlardan gelecek akınlara karşı koruma rolünün sona erme sürecini başlattı. Haçlılar bundan sonra Bizanslıların kendilerine taktıkları ?Hıristiyan Dünyasının koruyucuları? lakabına liyakatlerini savaş meydanında kaybetmiş olarak görmeye başladılar.

Malazgirt Zaferi´nin bir sonucu da Bizans-Şii Fatımi ittifakının ortadan kaldırılmış olmasıdır.

Malazgirt Zaferi; davasına inanmış az sayıdaki bir gücün yenilmez sanılan nice devleri iman, ihlas ve sabırla devirdiğinin bir kez daha ispatıdır. Müslümanlarda her zaman bu güç vardır ve bugün de bizi sahil-i selamete çıkaracak olan güç budur. Yani iman, ihlas ve sebat üçlüsüdür. Kâfirlerle stratejik ortaklık kurup Müslümanlara karşı işlenen kıyımları önlemeye kalkışmak abesle iştigaldir. Hani bilmem kaç devletle geçtiğimiz yıllarda sözde bir İslam ordusu kurulmuş ve hatta gâvurların verdiği silahlarla Arabistan çölünde şaşaalı bir tatbikat da yapmıştılar. Nerede bu ordu? Gavurun ekmeğini yiyen, gavurun kılıcını çalar.

 

 

 



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER