Milli Gazete’den Muhammed Esiroğlu yazdı;
Siyaset insanların bir arada yaşayabilmelerine imkân sağlayan temel kurumların başında gelir. Nasıl ki hukuk olmadan toplumsal ahengin sağlanması mümkün değilse siyaset olmadan da bu birlikteliğin işlemesi mümkün değildir. Onun için siyaseti insanlık tarihinin bir parçası olarak kabul edebiliriz. Dün siyaset yapma biçimleri farklı bir zeminde olurken günümüzde ise daha farklı bir zeminde olabiliyor. Bugün seçimler, siyasi partiler ve temsil mekanizmaları siyasetin yürütüldüğü zeminlerdir.
Bu açıdan değerlendirdiğimizde günümüzde siyasi partilerin önemi büyüktür. O zaman günümüz siyasetini anlamak ve yarın için anlamlandırmak adına siyasi partiler üzerine biraz konuşmamız gerekiyor. Bu köşede çok defa siyasi partileri kitle partileri, ideoloji merkezli partiler ve ilke merkezli partiler şeklinde sınıflandırarak açıklamaya çalıştık. Kitle partileri için öncelik sayısal üstünlüğün sağlanması olduğundan ilkeli bir duruşa ihtiyacı yoktur. İdeoloji merkezli partilerse mutlak doğrularını halka dayattıkları için çoğunluğun ne düşündüğünün onlar açısından bir önemi yoktur.
İlke merkezli siyasi partilerin hem önemi hem de zorluğu burada yatmaktadır. Hem kendi doğrularının peşine düşmek hem de bunu halkın ekseriyetine ulaştırmak zorundadır. Bunu gerçekleştirebilmek ne kadar zor ve çetin olsa da her zaman mümkündür. Bunun için ilkeli siyaseti şiar edinmiş partilerin bu süreci belirli aşamalardan geçerek yürütmesi gerekir. Ancak bu şekilde ilkeli siyasetin kapısı toplumsal tabana açılabilir.
Öncelikli olarak yaşadıkları toplumsal zeminin hastalıklarını iyi teşhis edip bu noktadan hareketle çözüm üretmelidir. Hastalıkların doğru bir şekilde tedavi edilmesi isabetli bir teşhise ihtiyaç duyar. Hasta bir insanın tedaviye cevap verebilmesi tüm uzuvların bu hastalıkla mücadele etmesiyle mümkündür. Nasıl ki bir hastalık karşısında vücut bütünüyle tepki veriyorsa toplumsal bir soruna karşı da tüm toplum kesimleri birlikte hareket etmelidir. Bu amaçla ilkeli duruşu esas alan bir siyasi parti, olumsuzluklarla mücadele konusunda her masaya oturmayı ve herkesle konuşmayı başarabilmelidir.
Bunun yanında ilkeli ve tutarlı bir siyaset yürütülmek isteniyorsa toplumsal tabanın tümüne dönük bir duruş sergilenmelidir. Bunun için tüm toplumsal kesimlerle birlikte hareket edebilecek bir vasatın yakalanması önemlidir. Bu amaçla ortak değerlerin öncelenmesi bu birlikteliğin sağlanmasına büyük katkı sunacaktır. Kendisini ilkeli siyasetle açıklayan partiler doğru bir zeminde siyaset yapıyorsa zaten ortak değerlerle ilkelerinin paralel olması gerekir. Bu paralelliğe vurgu yapılarak toplumsal ahengin inşa edilmesi sağlanabilir.
Son olarak bu siyasi partiler, ortaya koydukları doğrularını kitleselleştirmelidir ki, ilkelerini iktidara taşıyabilsin. İşte burada devreye siyasi partilerin iletişim becerisi girmektedir. Siyasi partiler doğru bir dil ve üslupla kitlelere yaklaştığında kendi ilkelerini onlara anlatma fırsatını daha fazla yakalar. Herkesin mevziileştiği bir toplumsal yapıda bir kesimin diğer kesime kendisini ifade edebilmesi çok zordur. Bunu aşmak için her partinin kullandığı dilin kavramsal haritasını genişletmesi gerekir. Mevziisinden çıkmayan hiçbir siyasi partinin toplumun bütününe dönük idealinin olması beklenilemez.
