Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

İktisadi yoğunlaşma teorisi ve deprem ekonomisi

Neden Türkiye’de iktisadi yoğunlaşma, coğrafi olarak deprem ivmesinin yüksek olduğu hatlardadır? Bu sorunun cevabını bulmak için 1960’lara gitmemiz gerekmektedir. O yıllarda ekonomi politikaları enerji kapasitesini yükseltmek amacını gütmekteydi.

İktisadi yoğunlaşma teorisi ve deprem ekonomisi

Doç. Dr. Ata Özklaya'ın Star Gazetesi Açık Görüş sayfasında yayımlanan analizi...

Son olarak 1996 yılında tamamlanarak yürürlüğe giren Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi Başkanlığı tarafından gözden geçirilerek yenilenmiştir ve 18 Mart 2018 tarih ve 30364 sayılı (mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Şu an kullanımda olan yeni harita ise 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. AFAD’ın bu yeni haritasında bir önceki haritadan farklı olarak “deprem bölgesi” kavramı ortadan kaldırılarak deprem bölgeleri yerine en büyük yer ivmesi değerleri temel alınarak belirlenmiştir. Bu harita bize göstermektedir ki deprem ivmesinin yıkıcı seviyede olduğu coğrafi bölgelerimiz ile ekonomik sınıflandırma itibarı ile iktisadi hayatın üretken olduğu alt bölgelerimiz ve demografik yoğunluk taşıyan yerleşim birimlerimiz çakışmaktadır.

Yıkıcı ivme

Bu çakışma bize şunu söylemektedir: Depremi yıkıcı ivme ile periyodik olarak yaşayacağını bildiğimiz coğrafi bölge ve alt bölgelerde; sanayii sektörlerinin yoğunlaşması, bununla birlikte sanayii-tarım ortak sektörlerinin yoğunlaşması, ayrıca ilgili ehil-işgücünü de beraberinde getirerek en kaba ifadesi ile “nüfus yoğunlaşması”nın gerçekleştiğini görmekteyiz.

Ülkemizin yukarıda genel hatları ile ifade ettiğim gerçekliği ve ona ilişkin gözlemlerimiz birçok soruyu beraberinde getirmektedir. Bu yazımda amacım, birçok bilim dalının bünyesinde yer alabilecek soruları rafine ederek bunların arasından bizlere sosyo-ekonomik açıdan en çok enformasyonu sağlayabilecek daha az sayıda soru elde etmek ve iktisat biliminin iktisadi yoğunlaşma kavramını temel alarak bu sorulara yanıtlar aramak olacaktır.

İktisadi yoğunlaşma kavramı ilk olarak Alfred Marshall1 tarafından 1920 tarihinde iktisat bilimi literatürüne teorik bir çerçeve olarak dahil edilmiştir. Bu yöndeki çalışmalar, iktisadi hayatın coğrafi hatlar üzerinde söz konusu teorik çerçeveyi doğrular nitelikte bir süreç izlemesi ve biriken gözlemlerin de teorinin daha da geliştirilmesine, açıklayıcılığının artmasına ve ekonomi-politik çerçevesine yerleşerek politika yapıcıların ve hükümetlerin strateji kümesinde yer bulmasına imkan sağlamıştır. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak, iktisadi faaliyetlerin bölgesel yoğunlaşmaları ve bunun ticarete etkileri üzerine yapılmış çalışmalar ödüllendirilmiştir2 -2008 yılında Nobel Ekonomi Ödülü, Krugman, P.’ ye verilmiştir-. İktisadi yoğunlaşmanın tersi ise, ülkemizde de yaklaşık yarım asır önceye kadar gördüğümüz iktisadi faaliyetlerin çeşitli yerleşim yerlerinde ve o yerlerin geçmişten gelen yapısal özelliklerine – tarım ve ticaret yolları, zanaatkarlık- özgü olarak gelişiyor olması idi. Bu bir yerleşim yerinin üretmekte uzmanlaştığı “tarım” ve/veya “zanaat” ürünlerinin başka bölgede olmaması, ülke genelinde bakıldığında ise çok çeşitli ve “ayrık” bir görünüm sergilemesi idi. Halıcılık, ahşap üretimi ve ustalığı, yemeni vs. gibi çok çeşitli örnekleri hemen sıralamak mümkündür.

İktisadi yoğunlaşma

Son yarım asırda ise hem dünyada hem de ülkemizde bu iktisadi coğrafya yapısı değişime uğramıştır. Örneğin, ABD’de araba üretimi sanayii ve firmalar Detroit’te (kuzeydoğu) yoğunlaşırken; bilgisayarların temel yapıtaşı olan mikroişlemcilerin üretimi için gerekli sanayi ve firmalar Silikon Vadisi, California’da (batı) öbeklenmiştir. Ülkemizde ise otomotiv sanayii ve bu sektörün firmaları Doğu Marmara iktisadi alt bölgesinde yoğunlaşmıştır. Katma değeri yüksek üretim yapan sanayi kolları ve firmalar belirli birkaç bölgede öbeklenirken, bunların dışında kalan daha düşük katma değerli-hantal üretim kolları ve tarımsal sektörler diğer bölgelerde, “çevrede” kendine yer edinmektedirler. O halde yoğunlaşmayı iki ana başlık altında sınıflandırabiliriz:

i)-Birincisi, yukarıda sözünü ettiğimiz katma değeri yüksek üretim sanayii ve o sektöre ait firmalarının belirli birkaç coğrafi bölgede yoğunlaşması,

ii)-İkincisi ise birinciden farklı olarak birçok farklı hatta “bağımsız” sektöre ait firmaların belirli bir coğrafi alanda öbeklenmesidir. Ülkemizin büyükşehirlerinde son on yılda gözlemlediğimiz Alışveriş Merkezleri (AVM) göz önüne aldığımızda, bunun da yukarıda sözünü ettiğimiz yoğunlaşmanın sanayii ve firmaların yoğunlaşmasından farklı olsa da, aslında bir yoğunlaşma tipi olduğu kolaylıkla görülebilir.

Devamı >>>



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz