Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Hilafet.. Arap harflerine dönmek.. Başkenti İstanbul’a taşımak.. “Bunlar olmaz, olamaz” diyorum…

Fehmi Koru Analiz Etti...

Hilafet.. Arap harflerine dönmek.. Başkenti İstanbul’a taşımak.. “Bunlar olmaz, olamaz” diyorum…

Televizyon mülakatında sorulduğunda açık bir cevap yerine gülümsemeyle yetinmiştim; ancak sonradan da sıkça aynı soruya muhatap oluyorum ve galiba benden dört köşeli bir  cevap bekleniyor…

Ben cevap vermeyince tartışma kesilmiyor, tersine TV programlarından veya dergi kapaklarından sesler yükseliyor.

Soru şu: “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın zihninde gerçekleştirilmesi mutlaka gereken bir hedefler listesi var, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması onlardan biriydi ve gerçekleştirdi diye yazdınız; başka hangi hedefleri var?”

Yerinde bir soru.

Bilen biliyor, Morgan Freeman’ın başrolünde oynadığı aynı isimli bir film de var: Amerikalılar günlük hayatın yoğunluğu içerisinde ıskaladıkları güzelliklerin bir listesini yapar ve o listede yer alan görmedikleri yerleri, izleyemedikleri filmleri, okuyamadıkları kitapları sonunda görmeye, izlemeye ve okumaya çalışırlar; buna ‘bucket list’ deniyor…

Galiba Erdoğan’ın da öyle bir listesi var.

Hilafet.. Arap harfleri.. Başkent İstanbul..

AK Parti’ye yakın bir medya grubunun dergisi “Şimdi değilse ne zaman, sen değilsen kim? Hilafet için toparlanın” manşetiyle çıkmış…

Kimi, “Senin vermediğin cevabı dergiden aldık” demekte.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesinden biri de, önceki gün çıktığı bir televizyon programında, Türkçeyi Arap harfleriyle yazmaktan vazgeçilmesini anlamsız bulduğunu söylemiş; Çinliler, Ruslar, Yunanlar’ın Latin olmayan harfleri kullanmaya devam etmelerini de doğru tavra örnek olarak göstermiş…

Tabii bu değiniden de derhal, “Demek ki, hedeflerden biri bu, yeniden Arap harflerine dönülecek” sonucunu çıkaranlar oldu.

İlk hangisi? Önce hilafet mi ilan edilecek, yoksa yeniden Arap harflerine mi geçeceğiz?

Bunlarla değilse ilk hangi uygulamayla başlanacak?

Ciddi ciddi tartışılan bir konu bu ve sorular da birbiri ardına geliyor.

Gazetelerde bugün konuya değişik açılardan yaklaşan pek çok yazı var. 

Doğruyu söylemem gerekirse ben biraz farklı düşünüyorum. Eğer tartışmaları yüksek perdeden sürdürenlere uysaydım, hiç tereddütsüz o temel soruya, “İstanbul’u başkent yapmak” cevabını verirdim.

Bütün altyapısı hazır çünkü.

Fakat söylediğim gibi ben konuya farklı yaklaşıyorum.

Erdoğan: “Hedeflerimiz var”

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün bakanlarıyla bir toplantı yaptı ve ardından da önceden hazırlanmış etraflı bir konuşmayla kamuoyu önüne çıktı. Hükümet sözcüsü gibi davranan gazetenin internet sitesi, konuşmayı, “Son dakika haberi: Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan önemli açıklamalar” başlığıyla ve bütününü yansıtarak duyurdu.

Konuşmada pek çok konuya değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, hemen her konu başlığı altında, “Hedeflerimize doğru adım adım ilerliyoruz” cümlesiyle özetlenebilecek bir mesaj vermeyi ihmal etmedi.

Hedefler var ve onlar teker teker gerçekleştirilecek.

Site bir yerde şu özeti de yapmakta:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem geçmişte uğradıkları haksızlıkların telafisi, hem bugünkü hakların korunması hem de gelecekteki hedeflere ulaşmak için ne gerekiyorsa onu yapmakta kararlı olduklarını vurguladı.”

Gerçekten de bu özeti hak edecek pek çok vurgu var o konuşmada.

Dinleyenler “Acaba hangi hedefin gerçekleştirilmesiyle işe başlanacak?” diye düşünmüşlerse hiç şaşırmam.

Vurguya ve kesin ifadelere rağmen, ben, yine de, Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılması türünden bir büyük ve şaşırtıcı hamle beklentisi içerisinde olamıyorum.

Büyük devrimcilerin, “Sırrımı sakalım bilse onu derhal keserim” diyen Fatih Sultan Mehmet’ten toplumu pek çok alanda değiştirmeyi amaçlayan Mustafa Kemal Atatürk’e kadar, ne yapacaklarına dair önceden bildirimde bulunmadıkları bir gerçek. 

Erdoğan da, bir yıl önce “Hele siz Sultan Ahmet Camii’ni cemaatle doldurun da sonra Ayasofya’yı konuşalım” demiş ve sonrasında Ayasofya’yı açmanın doğurabileceği zorlukları hatırlatıp tuzağa düşmeyeceğini söylemişken, birdenbire bu tavrının tam tersini uygulamaya koyuvermedi mi?

Şimdi ise bir sırrı -hatta sırları- varmış gibi konuşuyor.

Hedeflerinden söz ediyor.

İşte bu da bana tuhaf geliyor.

Neden olmaz, olamaz?

Derginin ‘hilafeti getirmek’ teklifinin veya en yakınından gelen harf değişikliğinin sorgulanmasının akla düşürdüğü türden bir geriye dönüşün, Ayasofya’nın ibadete açılmasından farklı olarak, toplumda fazla karşılığı yok.

Evet, istenirse o istikamette adımlar atılabilir, ya da başkenti Ankara’dan İstanbul’a taşımak düşünülebilir; ancak bunların hepsi ya sistem değişikliği ya da daha girişinde “Türkiye Devleti’nin (..) başkenti Ankara’dır” yazdığı için anayasa değişikliği gerektirir. [Başkent ile ilgili hükmün “Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez” keskinliğinde bir koruma altında bulunduğunu da kayda geçireyim.]

Bunlar ve benzeri köklü değişiklikler için toplumsal bir iradenin varlığından söz edilebilir mi?

Aslında mahkeme kararı da gerekmeden, 1934’te yapıldığı gibi, yine bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya bakanlar kurulu kararıyla açılabilirdi Ayasofya; ancak teklif edilen köklü değişiklikler için yol o kadar düz değil.

Peki de, Cumhurbaşkanı Erdoğan neden, bir konuşma içerisine, bir çok kez, ‘adım adım hayata geçirmeyi düşündüğü hedefleri bulunduğu’ bilgisini yerleştirme ihtiyacı duymuş olabilir?

Aslında dünkü bakanlar toplantısı sonrasında yapılan konuşmada bu soruya cevap teşkil edecek sayısız ipucu bulunuyor.

“İçeride ve dışarıda sayısız sorunlar var ve herbirinin çözümünde tıkanıklıklar yaşanıyor” diyeyim ve gerisini sizlerin ferasetinize bırakayım.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER