Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Her Devrin Adamı Olan Gazeteciler

Şakir Diclehan Yazdı;

Her Devrin Adamı Olan Gazeteciler

Ülkemizin gerçek kalem sahibi olan gazetecileri, hiçbir zaman ve hiçbir dönemde gelmedi ne yazık ki…  Ya şizofrenik bir mırıldanma halinde Kemalizmi sayıklayan kalemler oldular, ya da Batı terliksi hayvanının bir çıkıp kaybolan Batıcı kalemleri oldular hep.

Ülkemizde gazeteci geçinenler, hiçbir sanat ve düşünce yeniliğinin çilesini çekmemiş, sadece gelen ve gidenin övgüsü ve yergisini bir şöhret ve ünlenme besini gibi sömüren devlet kenelerinden başkası değildirler…

15.yüzyılda matbaanın icadı gazete ve dergilerin hızla gelişmesinin önünü açmış, 16.yüzyılda Avrupa’da savaşlara tanıklık etmiş kimselerin birinci elden aktardıkları bilgilere yer veren birkaç sayfalık gazeteler yayımlandıktan sonra periyodik süreli ilk gazeteler 17.yüzyılın başlarında Almanya’nın bazı kentlerinde ve Belçika’nın Anvers kentinde basılmıştır.

Osmanlılarda gazeteler, Tanzimat hareketiyle başlar. İlk Türkçe gazete 1828’de Kahire’de Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa‘nın emriyle yayımlanmaya başlanan “Vakayi’-i Mısriye”dir.

Gazetelerdeki fıkra yazarlığı, Tanzimat’tan günümüze kadar sürse de,  hiçbir zaman ülkenin gerçek sesi olmamış ve olmak için de bir çabaları olmamış

Bugünkü Türkiye sınırları içinde Türkçe yayımlanan ilk gazete ise “Takvim-i Vakayi”dir. 1831’de haftalık bir gazete olarak yayımlanmaya başlanan “Takvim-i Vakayi”nin, kısa bir süre sonra Arapça, Ermenice, Farsça, Fransızca, Rumca baskıları da çıkmaya başlamıştır. Takvim-i Vakayi, devlet tarafından çıkarılan, dolayısıyla da devletin sözcülüğünü üstlenen, resmî bir gazetedir.

Dünyanın her yerinde ilk gazeteler tümüyle devlet denetiminde çıkmaya başlamıştır. Bunda, kuşkusuz ekonomik etkenler kadar siyasi ve sosyal etkenler de önemli rol oynamıştır. Çünkü gazete, gerek haber yazıları gerekse köşe yazılarıyla toplumun bilinçlenerek siyasi iradeye karşı hak ve özgürlük mücadelesine girişmesine, bu da mevcut siyasi dengelerin değişmesine neden olabilmiştir.

Bunun farkında olan yöneticiler, gazeteleri uzun süre ya kendileri çıkarmış ya da kendi denetimlerindeki kişilere çıkartmışlardır. Özel gazetelerin yayımlanmaya başlanmasıyla birlikte haberleşmede ilk zamanlara göre daha özgür bir ortam oluşmuştur. Gerçi bu gazetelere de zaman zaman müdahalelerde bulunulmuş, bu gazetelerdeki kimi haber ve yazılar sansürlenmiş, bu gazetelerin sahip, yönetici ve yazarları cezalandırılmış, kimi zaman da bu gazeteler kapatılmıştır. Sansürün kaldırılmasıyla birlikte gazetecilikte yeni bir dönem başlamış, düşünce ve haberleşme özgürlüğü, zaman içinde modern toplumun ve demokratik devletin en belirleyici niteliği hâline gelmiştir.

Ceride-i Havadis, Türkçe yayımlanan ilk yarı resmî gazetedir. 1840’ta yayımlanmaya başlanan Ceride-i Havadis’in yarı resmî bir gazete olarak değerlendirilmesinin nedeni, bu gazeteyi çıkaran kişinin (William Churchill’in) devletten bir miktar ekonomik yardım almasıdır.

 Osmanlı ve Batı dünyasından haberler veren, Batı dillerinden tercüme edilen makale ve şiirlere yer veren, vatandaşlar tarafından verilen ilanları yayımlayan, bünyesinde Batılı gazetelerde olduğu gibi muhabirler çalıştıran, hatta 1854 Kırım Savaşı’na bir savaş muhabiri göndererek cepheden haberler ileten Ceride-i Havadis, 1864’te kapanmıştır.

1860’ta Şinasi ve Agâh Efendi yönetiminde haftalık bir gazete olarak yayımlanmaya başlanan Tercüman-ı Ahvâl, 25.sayısıyla birlikte haftanın üç günü, daha sonraki zamanlarda ise Ceride-i Havadis gazetesiyle rekabet edebilmek için haftanın beş günü yayımlanır olmuştur.

 Gazetede yazıları yayımlanan Şinasi, Ahmet Vefik Paşa ve Ziya Paşa gibi edebiyat ve düşünce adamları, yazılarında çoğunlukla Osmanlı toplumunun geri kalma nedenleriyle ilgili düşüncelerini dile getirmişlerdir.

Gazete, Ziya Paşa’nın kaleme aldığı sanılan ve eğitim sistemine sert eleştirilerde bulunan bir yazı yüzünden Mayıs 1861’de iki hafta süreyle kapatılmıştır. Bu olay, Türk medyasında yayın durdurma cezasının ilk örneğidir. 792 sayı yayımlanan Tercüman-ı Ahvâl gazetesi, 11 Mart 1866’da kapanmıştır.

1908’de II. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte gazetecilik sektöründe büyük bir canlılık yaşanmış; 1908-1909 yıllarında yayımlanan günlük gazetelerin sayısı 200’ü aşmıştır. İttihat ve Terakki Partisi’nin 1913’te yönetime el koymasıyla başlayan süreçte gazetelere uygulanan baskılar artmış, bu da birçok gazetenin kapanmasına neden olmuştur.

Kurtuluş Savaşı öncesi ve savaş döneminde İstanbul’da çıkan gazeteler siyasi tavır bakımından ikiye ayrılmıştır: Peyam-ı Sabah, Alemdar, İstanbul gazeteleri padişahı desteklerken Akşam, Vakit, Yenigün, İleri gazeteleri Ankara hükümetinin yanında yer almıştır. Atatürk, bu dönemde Sivas’ta İrade-i Milliye gazetesinin çıkarılmasını sağlamıştır. Bu gazete daha sonra Ankara’da Hâkimiyet-i Milliye adıyla yayımlanmaya devam etmiştir.

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte ülkemizde birçok yeni gazete yayımlanmaya başlanmıştır. Bugün Türkiye’de yüzlerce yerel gazete ile birçok ulusal gazete günlük olarak yayımlanmaktadır.

20.yüzyıldaki teknolojik gelişmeler; gazetelerin modern baskı makinelerine ve dağıtım sistemlerine kavuşarak kurumsallaşmalarını sağlamış, bu da tirajlarını hızla artıran gazeteler arasında büyük bir rekabetin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Süreç içinde telgraf, telefon, radyo, film, televizyon, bilgisayar gibi yeni buluşların da insan hayatına girmesiyle gazetelerin haber toplama ve bu haberleri sunma biçimleri, büyük ölçüde değişmiştir artık.

Cumhuriyetten günümüze dek hemen hemen hiçbir yazar, memleketin kangren olmuş problemlerine parmak basmamış, basamamış ve derdi de olmamıştır. Bunu en iyi bilen ve yazan Necip Fazıl’dır kuşkusuz… O zamanın gazetelerinin mekânı olan “Babıâli”yi şöyle anlatır: “Bütün yollar Roma’ya çıkar. Cihana hâkim bir imparatorluk nizamının tarihte mihrak (odak) noktasıdır. Çünkü Roma. Bizde de bütün yollar Babıâli’den geçer. Fikir, sanat, ilim, politika, pafta pafta bu memlekette duygu ve düşünce kıvranışı belirten kim varsa çarşısını, Pazar yerini Bâbıâli’de bulur zira…

Tercüman-ı Ahvâl’in 24.sayısıyla birlikte bu gazeteden ayrılan Şinasi, 1862’de, Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Şinasi 1865’te Fransa’ya gidince gazetenin yayımını sırasıyla Namık Kemal ve Recaizade Mahmut Ekrem sürdürmüştür. Gazete, Mayıs 1910’dan sonra Ebüzziya Tevfik tarafından Yeni Tasvir-i Efkâr adıyla bir süre daha yayımlanmış, 1825’te İstiklal Mahkemesi’nce kapatılıncaya dek aralıklı olarak ve değişik isimlerle yayımlanmaya devam etmiştir.

1867’de Ali Suavi, yönetimi sert biçimde eleştiren Muhbir gazetesini yayımlamaya başlamıştır. Ali Suavi’nin Avrupa’ya gitmesinden sonra yayımlanmasına Londra’da devam edilen Muhbir, Avrupa’da Türkçe yayımlanan ilk gazetedir.

Gazetede Necip Fazıl Bey yazıyordu ve daha birçok sağcı kalem vardı. Ancak gazete, gazeteci gözüyle, görüşü ve düşüncesiyle, usulüyle çıkmadığı için bazı aksamalar oluyordu. Mesela: Gazete sahiplerini tanıyan birçok kişi, bir takım adamlarını gazeteye yerleştirmek istiyorlardı. İşsiz olan adamlarına iş bulmak için sadece. Gazete sahipleri de hatır gönülle bakıp fabrikalarına adam alır gibi bazı kişileri, gazetecilikten hiç anlamadıkları halde gazeteye almışlardı. Gazete de, bir iş müessesesi olmakla birlikte, bir fabrikadan çok farklıdır. Bir fabrikada bir kişiyi hatır için alıp bir yere korsunuz. Belki onun fabrikanın gidişinde olumsuz bir etkisi olmaz. Ama gazetede herhangi bir yerdeki bir kişinin işini bilmemesi, yapmaması, hemen gazetenin gidişine tesir eder. Gazete bir ayna gibidir. Okurlar hemen gazetede aksayan yönü görebilirler. Bunu onların gözünden kaçıramazsınız. Bu da sonuç itibariyle tiraja tesir eder. Bu gibi sebeplerden gazeteyi beğendiğimiz söylenemezdi. O zamanlar genç olduğuma göre daha da kritikçi bir gözle baktığım gerçektir (Ama bugün, şu kadar yıldan sonra çıkmakta olan İslâm iddialı gazetelere baktığımda, o günkü Sabah gazetesinin bunlardan çok daha iyi olduğunu, en azından ilerisi için umut verdiğini söyleyebilirim) gazetede ilk bakışta göze çarpan çelişmeler vardı. Oysa gazetecilik tecrübesi olan yönetici bunları kolaylıkla görüp giderebilirdi.

 

Kynak: Farklı Bakış



Anahtar Kelimeler: Devrin Adamı Gazeteciler

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz