Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

HDP’nin davasına tepki ve Kürtlerin ulusal haklarında sessizlik

İbrahim Güçlü yazdı;

HDP’nin davasına tepki ve Kürtlerin ulusal haklarında sessizlik

HDP (öncelleri partilerin)  kurulduğu günden itibaren, PKK ile ilişkilerinin olup olmadığı siyasi çevrelerde ve birçok devlet dışı kurum tarafından tartışılmaktadır. Oysa devlet elindeki veriler ve belgeler, yakalanan PKK’lilerin verdiği ifadeler, bu ilişkilerin somut olduğunu ortaya koyuyordu. Bu ilişki biz Kürtler için açık ve gizlenemez bir ilişkiydi. Ayrıca HDP yöneticilerinin yaptığı açıklamalar da PKK ile ilişkileri somutça anlatıyordu. 2013 yılında AK Parti hükümetinin başlattığı “çözüm süreci” döneminde HDP, parlamentoda olan bir parti olmasına rağmen, sorunların çözümünde kendilerinin muhatap olmadıklarını; devlet tarafından terörist olarak tanımlanan PKK lideri Öcalan ve Kandil’in kendileri ve PKK camiası adına muhatap olduklarını gizlisiz saklısız açıklamışlardı.

Bu nedenle de HDP’nin kapatılması bazı Türk siyasi çevreleri ve partileri tarafından her zaman gündemde tutuldu. AK Parti’nin, parti kapatılmasına karşı olması tavrı uzun dönem, HDP hakkından Yargıtay Başsavcısının harekete geçmesini ve Anayasa Mahkemesinde davanın açılması engellendi. Ne yazık ki HDP bütün uyarılara rağmen pervasız davranmaya, PKK ile ilişkilerini daha somut projelerle ifade etmeye devam etti. Sonuçta AK Parti’de de eski direnç kalmadı. HDP hakkından dava açıldı. 

Bu dava hakkından tartışmalar yoğun ve tek boyutlu devam ediyor. Bu da asıl sorunun anlaşılmasını engelliyor. Çözümsüzlüğe hizmet eden yaklaşım ve yorumlardır. Ben olayın çok boyutlu olduğunu savunan ve ifade eden Kürt siyasetçi ve yazarlardan biriyim. Ben soğuk gerçeklerin görülmesiyle sorunun doğru tanımlanmasına hizmet edeceğini, çözüme de hizmet edeceğini düşünüyorum.

1-HDP hakkında davanın açılmasından sonra PKK ile ilişkisinin olmadığını canhıraş bir şekilde ileri sürmesi, deve kuşu gibi başını kuma sokmaktan öteye bir şey olamaz. HDP bu davranış ve düşünce tarzıyla kamuoyunun aklıyla ve özellikle de Kürtlerin aklıyla alay etmekten öteye bir şey yapmış olmuyor. Kendisini kandırıyor. Biz Kürtler biliyoruz ki PKK olmadan HDP diye bir örgüt olmaz. HDP, PKK’nın legal plandaki egemenlik alanını genişletme aracıdır. Bundan dolayı HDP, eğer PKK ile ilişkisini doğru, yararlı bir ilişki kabul ediyorsa, bu ilişkiyi inkâr ederek değil, bu ilişkiyi savunarak bir yere varabileceğini ve çözüme hizmet edeceğini düşünüyorum.

2-HDP de Türkiye’deki tüm siyasi partiler gibi Türk devleti kanunlarına (anayasa ve diğer ilgili yasalara) göre kurulduğuna göre, bu kanunlara göre çalışmayı ve faaliyette bulunmayı kabul ettiği anlamına gelir. Oysa HDP, kanunlara uyar gibi görünüyor. HDP, Türk devleti kanunlarına göre kurulduğuna göre, o kanunlara bağlı olarak hakkından kapatma davasının açılmasının da söz konusu olacağını biliyor olması gerekir.

Burada HDP’nin yapacağı şey, kapatma davasına ağlamak değil, eğer kanuna aykırı davranmamışsa bunu ispat etmek ve savunmaktır. PKK ile ilişkisinin olmadığı savunusuna sığınmak, bir savunma değildir. HDP savunmasını PKK ile ilişkisini reddine değil, kabulüne dayalı olarak sürdürmek zorundadır. Bu netlik, şeffaflık yaratacaktır. Tersi durum ikiyüzlülüğe, riyakârlığa yol açacaktır.

3-Burada haklı olarak herhangi bir siyasi partinin, Türk devlet kanunlarını değiştirmesi nasıl olacak? Kanunlara uyumlulukla, kanunları değiştirme isteği arasından bir paradoks yok mu? Bu özellikle Kürdistan partileri için bir paradoks değil mi? HDP için neyi ifade eder? Bu konu görünürde bir paradoks olarak görünse bile, gerçekte böyle değildir.

Hiç şüphe yok ki bu sorun, kendilerini açıkça Kürt ve Kürdistan partisi olarak tanımlayan partiler için hayli sıkıntılı bir sorun. Ama bu partiler de Türk devlet kanunlarına göre kuruldular. Ama yeni bir program çerçevesinde, kanunları ve Anayasayı, hatta siyasi sistemi, rejimi ve devleti değiştirmek istiyorlar. Bu nedenle kanunlara uymakla, kanunları değiştirme isteği ve programı arasından ince bir hat vardır. Bu hattı iyi korumak ve çizmek gerekir.

HDP de Türk devlet kanunlarına göre kurulmuş bir parti. Yine o kanunlara göre meclise temsilcisi ve gurubu olan bir partidir. HDP kanuna uymakla sorumluyken, aynı zamanda kanunları değiştirilmesini her siyasi parti gibi isteme hakkına sahiptir. Oysa HDP’nin Türk meclisinde bu esas mesele dışında, başka gündemlerin peşinde. Başta anayasa olmak üzere, diğer kanunların değiştirilmesi konusunda bir çabaları, çalışmaları, projeleri yok.

4-AK Parti, bir dönem siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran bir anayasa değişikliği yapmak istedi. CHP ve HDP’nin oylarıyla bu değişiklik engellendi. O zaman sormak gerekir, HDP en azından aykırı ve PKK yandaşı bir parti olarak en fazla bu değişikliğe ihtiyacı olmasına rağmen, HDP’nin bu değişikliğe karşı çıkması nasıl yorumlanmalı? Bu davranış rasyonel kabul edilebilinir mi? Ne yazık ki,  başka hesaplar devredeydi. Bundan dolayı bir Kürt olarak doğrudan beni ilgilendirdiği için de diyorum ki HDP’nin amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir.

AK Parti başka yasal değişikliklerle parti kapatmayı zorlaştırdı. HAK-PAR’ın kapatılmasını bu değişiklikle engelledi. Yine yapılan değişikliğe göre, siyasi partilerin hemen kapatılmadan, hazine gelirlerinin kesilmesi, yöneticilerine siyaset yasağının gelmesi gibi alternatif tutumlara olanak sağladı. HDP, bu gelişmelere ve değişikliklere yardımcı olmadığı gibi, görmezlikten geldi. Tepki üzerine siyaset üretme yoluna gitti.

5-Başından beri Kürtlerde HDP’nin Kürtleşmesi, Türklerde de Türkiyelileşmesi beklentisi oldu. Bu beklenti halen de devam etmektedir. Bu beklentinin bir hayal olduğu tüm taraflar görmelidir. Çünkü HDP, Kürt partisi olmamak için yeminlidir. Kürt partisini gerici bir örgütlenme olarak değerlendirmektedir. Bağımsız kimlikli bir siyasi parti olmadığı için de Türkiyelileşmesi olanaklı değildir. PKK’ya olan bağımlılığı, bu beklentileri boşa çıkarmaktadır. HDP’nin bu kimlik krizinden ve bağımlılık ilişkisinden kurtulması için hakkında açılan dava bir olanak olabilir mi? Çok fazla umutlu olmamak gerekir.

6-Muhalefet partileri, HDP hakkındaki kapatma davasına demokrasi gerekçesiyle karşı çıkmaktadırlar. Oysa bu tepkinin nedeni demokrasi, örgütlenme, diğer kolektif hak ve özgürlüklerine olan bağlılık ve savunu değildir. Bu tepkinin iki nedeni vardır. Nedenlerden biri, AK Parti hükümetini, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ı, Cumhur İttifakını zayıflatmak içindir. İkinci neden, HDP’nin gücünü korumasının genel seçimlerde Millet İttifakını güçlendirme isteğidir.

Muhalefet partilerinin, iktidar olmaları ve kazanmaları için iktidarı meşru metotlarla ve demokratik bir tarzda zayıflatmaya çalışması kadar doğal bir şey olamaz.  Ama yapılan HDP’de olan Kürt oylarının araçsallaştırılmak istenmesidir. Bunun kabul edilmesi düşünülemez.

7-Muhalefet Partilerinin HDP’nin kapatılmasına karşı tepki göstermelerine rağmen, Kürtlerin milli haklarından bahsetmemeleri asıl takkenin düşmesini sağlayan vakıadır ve hayra işaret değildir.

Kürtler için asıl önemli olan kendi milli haklarına kavuşmalarıdır. Bunun içinde otoriter, demokratik olmayan, üniter Türk devletinin değişmesi; devletin, Kürtlerin, Türklerin, diğer ulusal toplulukların ortak devleti olacak federal devlet olmasıdır.

8-Sonuç olarak diyebilirim ki, HDP’nin kapatılmasıyla, devam etmekte olan kör kavga son bulmayacak. Bu kör kavganın son bulması, Kürtlerin milli haklarına kavuşması, sömürgeci, işgalci, ilhakçı sistemin son bulmasıyla olanaklı olacaktır.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz