Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Füzeler patlıyor.. Askerlerin postal sesleri yeri göğü inletiyor.. Ukrayna’da olandan kuşkuluyum…

Fehmi Koru, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme girişimindeki ile bunun yanında Batı’nın ona karşılık vermedeki karşılıklı kararsızlığın altında yatan sebebi sorguluyor.

Füzeler patlıyor.. Askerlerin postal sesleri yeri göğü inletiyor.. Ukrayna’da olandan kuşkuluyum…

Uzun meslek hayatımın önemli bir bölümü dış gelişmeleri izleyerek ve yazarak geçti. Ne kadar ilgisiz görünsem ve her gün burada ülkemizle ilgili gelişmeleri yorumlasam da, gözüm ve kulağım fazla uzağımızda olmayan Ukrayna’da.

Ukrayna’yı bize yakın hale getiren de bir süredir Rus işgali altına düşmüş olan Kırım…

Rusya devlet başkanı Vladimir Putin Kırım’ı topraklarına kattıktan ve Slav ırklıların fazlaca bulunduğu Donbas ve çevresini ayrılıkçı güçlerin insafına terk ettikten sonra, şimdi de askerleriyle Ukrayna’yı kuşatarak son hamleyi indirme hazırlığında.

Görünüm böyle.

Kiev bir yandan vatandaşlarını askeri eğitimden geçirerek işgali Ruslara pahalıya mal etme çabasına girerken, bir yandan da Batı ülkelerini kendisine yardım etmeye çağırıyor.

ABD ve Avrupa ülkeleri aylardır Rusya’nın her an Ukrayna’yı işgal ve istila girişiminde bulunacağı beklentisinde, Moskova’ya ültimatom üstüne ültimatom yayınlıyorlar.

Dünya kamuoyu olarak hepimiz ne olacağını izliyoruz.

Kendi hesabıma ben, gelişmeleri izlerken “Acaba durum göründüğü, gösterilmeye çalışıldığı gibi mi?” kuşkusunu zihnimden atamıyorum. 

Rusya açısından da, Batılı ülkeler bakımından da durum hayli tuhaf…

Putin için Ukrayna, iş başına geldiği 22 yıl öncesinden bu güne, kendisine ve ülkesine biçtiği rolleri vurgulamak için en uygun ülke. Rusya Putin döneminde tarihsel rüyalarını bir bir gerçekleştirdi; Suriye’deki iç savaştan yararlanarak Akdeniz’de üsler sahibi oldu.

Yetmedi, Libya’da da dengeleri kendi desteklediği kişiden yana kurdu. Orada da askerleri var.

Ancak Suriye ve Libya Ukrayna değil; Ukrayna Rusya için ‘yakın çevre’

Kırım’ı askerleriyle işgal ettiği gibi bütün ülkeyi Büyük Rusya’nın parçası yapmak istiyor ve bunun için çabalıyor olabilir…

İyi de neden son hamleyi yapmıyor Putin?

Aynı akıl yürütme Batı açısından da geçerli.

Batı Ukrayna’nın Rusya’nın parçası haline gelmesine karşı. Batılılar ültimatomlarla Putin’in yayılmacı politikalarını en sert biçimde eleştiriyorlar. ABD başkanı Joe Biden ve Avrupa Birliği adına konuşanlar, Ukrayna’yı işgalin Rusya’ya pahalıya mal olacağını ısrarla vurguluyorlar. Biden özellikle, neredeyse her gün, “Ya bugün ya yarın Rusya Ukrayna’ya girecek” açıklaması yapıyor…

İyi de, Rusya’nın önünü kesmeyle sonuçlanabilecek NATO hamlesini neden yapmıyor Batı ülkeleri?

NATO ittifakı daha 2008 yılında Bükreş’te düzenlenen zirvede Ukrayna’yı NATO’ya üye olması gereken ülkeler arasına almıştı. Takip eden zirvelerden üyelik kararı çıkması beklendi. Olmadı.

Biden, NATO’nun patronu olarak, ültimatom yayınlayıp duracağına, yeni bir zirveyi acilen toplayarak, işgal tehdidi altındaki Ukrayna’nın başvurusunu görüştürse, üyeliğe kabul edildiğini ilan ederek Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korumaları altına girdiğini dosta düşmana duyursa, sorunu daha kestirme çözüme kavuşturmuş olmaz mı?

İttifak ana sözleşmesinin 5. maddesi, üye ülkelerden herhangi birine saldırı olduğunda diğer üye ülkelerin onu savunması gerektiğine amir.

Rusya’yı niyetinden vazgeçirmek için NATO üyeliği kartı kullanılabilir, ama kullanılmıyor.

Moskova bitirici hamleyi, Batı da koruyucu hamleyi yapmıyor.

“Acaba” diyorum, “Rusya’nın niyeti ‘yakın çevre’ ülkelere mesaj vermekle sınırlı olmasın?” 

İşgal tehdidi ve füze denemeleri yoluyla “Batı’ya kafa tutan süper güç” görüntüsü kazanmakla sınırlı bir nihai amaç?

Batı ise, “Sakın ha, işgale kalkışma, aksi halde bedelini ödetiriz” karşı-tehdidinde bulunurken, aslında istediği, Rusya’nın son hamleyi yapması ve Ukrayna’yı işgal etmesi olmasın?

Halkı erkeği-kadınıyla, genci-ihtiyarıyla askeri eğitimden geçmiş, Batı tarafından silahlandırılmış Ukrayna’yı işgal ve istila etmeye kalkışan Rusya’ya, özellikle ABD’nin tavrında, ‘yeni bir Afganistan’ deneyimi yaşatmak niyeti seziyorum.

Afganistan’ı 1979 yılında işgal eden Rus askerleri on yıl sonra (1989) oradan çekilmek zorunda kalmış ve Moskova’nın o çılgınlığı, 70 yıllık varlığı sırasında ‘süper güç’ haline dönüşmüş Sovyetler Birliği’nin sonunu getirmişti.

Batı’nın sağladığı silahlarla Rus askerlerini geldiklerine pişman etmeyi başaran mücahidler, Sovyetler’in ‘süper güç’ olma iddiasını yok etmişti.

“Ukrayna’yı ‘ikinci Afganistan’ yapıp bu yolla Putin’i dize getirmek” olarak özetleyebileceğim Batı’nın hesabını seziyor olabilir Putin.

Seziyor ve bu sebeple de işgal tehdidiyle yeniden ‘süper güç’ statüsüne ulaşmayı yeterli buluyordur.

O kadar da değil. 

Korona salgını yüzünden ekonomileri sarsılmış, vatandaşları hayat pahalılığı gerçeğiyle yüz yüze gelmiş Batı’yı, askeri yönden sürekli alesta bekleterek hem yoruyor hem de silahlanmaya mecbur ediyor Rusya.

Ekonomik açıdan Batı’yı güçsüzleştiriyor.     

Güçsüzleştirerek daha kolay pazarlık edilecek hale getiriyor.

Doğalgazını ekonomik bir silah olarak da kullanıyor bu arada; sürekli birim fiyatını yükselterek…

Ankara bu görünmez karşılıklı hesapların farkında mı?

Siz söyleyin, farkında olabilir mi?



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz