Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Fehmi Koru; Siyasette yanlışlar yapılırken ABD ile Türkiye yönetici elitlerinin verdiği tepkiler farklı.. Durum Türkiye’nin lehine değil ama…

Fehmi Koru; Siyasette yanlışlar yapılırken ABD ile Türkiye yönetici elitlerinin verdiği tepkiler farklı.. Durum Türkiye’nin lehine değil ama…

 

 

Trump: Süpermen

New York

Acaba kendine güvenen ve yanılmadığına inanan liderlere “Kendine fazla güvenme, sen de yanılabilirsin” demek mümkün mü?

Bu soruyu kendime sordum ve cevabını aramak için ABD’de Donald Trump’ın durumuna biraz yakından bakmaya karar verdim. 

Sonucu daha en baştan ilan edeyim: Mümkün, ama kolay değil.

Wikileaks’te Trump’ın ekibinde yer aldığı ve hükümet ile bürokraside önemli görevler üstlendiği halde sonradan ayrılmak zorunda bırakılmış veya kendiliğinden bulunduğu makamı terk etmiş isimlerin alt alta sıralandığı uzun mu uzun özel bir bölüm var.

Trump’a adam dayanmıyor.

O listede yer alanlardan bazılarının ayrılma sebeplerini de araştırdığımda, sorunun Trump’a yanlış yaptığını anlatamamada düğümlendiğini keşfettim. 

Kimi “Yanlış yapıyorsun” dediği için kovulmuş, kimi de birbiri ardına yanlışlar yapıldığını görüp bu duruma daha fazla dayanamayınca kendiliğinden görevden ayrılmış.

Şimdilerde Trump Twitter üzerinden “En büyük, en akıllı benim” türü kendini öven yayınlar yapıyor.

Eğer hakkında açılmış azil sürecinden sıyrılmayı ve bir yıl sonra yeniden seçilmeyi başarırsa, hiç kuşkusuz, durumu daha da vahim bir hal alacaktır.

ABD’de sistem başkanlara geniş yetkiler tanımış, ancak onun bu yetkileri yanına alacağı mesai arkadaşlarıyla danışarak kullanacağını varsaymıştır. Trump’a gelene kadar da başkanların o varsayım istikametinde davrandığı biliniyor.

Trump’ın etrafındakiler kendisine yanlış yaptığını söyleyemeseler bile, Kongre’de yakın dostu olan siyasiler ile medyada ‘Trump’çı’ bilinen yazarlar ve yorumcular arasında onu kızdırmayı da göze alarak o görevi gönüllü üstlenenler çıkabiliyor.

En son örnek Trump’ın Suriye politikasında sergilemeye başladığı çelişkiler sırasında yaşandı. Senatör Lindsey Graham başta olmak üzere kendi partisinin ileri gelenleri, hem perde gerisinde hem de kamuoyu önünde, verdiği kararları eleştirmekten geri durmadılar.

Kendisinin en sevdiği TV kanalı olan Fox-News’deki bazı yorumcular da öyle. 

Trump da kendisine yakınından gelen eleştiriler üzerine yanlış olduğunu anlamış olmalı ki, sonunda aldığı kararlarından vazgeçme yolunu tuttu.

Onun durumundaki popülist politikacılar yanlışlarını doğru olarak yansıtmayı, birbiriyle çelişen kararlarını savunabilmeyi becerebiliyorlar.

Ya Türkiye?

ABD’de meydana gelen gelişmeleri yerinde izlemeye çalışırken aklıma bu konunun gelmesi, bir gözümün de Türkiye’de olmasıyla yakından ilgili. 

‘Ortak akıl’ deyimini en fazla kullanan siyasi zemin olan AK Parti’de alınan bir karar yanlış olduğu anlaşıldığında sonrasında neler yaşandığını doğrusu merak ediyorum.

Galiba yanlıştan kolay dönülemiyor.

Şehir Üniversitesi’ni, karşısına siyasi rakip olarak çıkacağı anlaşılan birini halkın gözünde kötü duruma düşürecek bir manevra için kullanmak büyük bir yanlıştı. Bu amaçla bir kamu bankasının yanlış işlemini savunmak da öyle. Parti adına bu konuda değişik ağızlardan yapılan açıklamaların yanlışlığı yetmezmiş gibi, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın cepheye sürülmesi yanlışlığı daha da büyüttü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise ülkeyi uzun süre birlikte yönettiği ve kendilerinden her fırsatta ‘dava arkadaşlarım’ diye söz ettiği selefi cumhurbaşkanını, sondan bir önceki başbakanı, geçmiş hükümetlerinin başarılarında en önemli payların sahipleri olan bakanlarını ‘dolandırıcılık’ ile suçlaması ise…

Akıl alır gibi değil. Kocaman bir yanlış.

Bakıyorum da, parti grubundan veya AK Parti’nin itibar ettiği yazarlar ve yorumculardan “Bu tavır doğru değil” diyen çıkmıyor.

Tam tersine, hepsi yanlışlara kılıf uydurmakla meşguller…

Gazetelerde okuduğum konuya ilişkin yazılar, ekranlara çıkarılan yorumcuların yapılan ve söylenenleri savunmak için harcadıkları dakikalar, okuyan ve izleyenler üzerinde beklenenin tam tersi etki yapmakta.

Farkında değiller mi, yoksa farkında oldukları halde mi yanlışlara sahip çıkıyorlar?

Eğer böylesine açık ve vahim yanlışların farkına varamıyorlarsa nasıl kanaat önderi diyebiliriz bu insanlara? Peki ya yanlış olduğunu bildikleri halde yanlışlara sahip çıkıyorlarsa onlara ne demeliyiz?

Siyasetin iki ülkede aldığı biçimleri gözlerken ABD’de olanların Türkiye’de yaşananlardan daha kabul edilebilir olduğu sonucuna varmak beni rahatsız etti.

Ne yapalım, gerçek bu.

ΩΩΩΩ



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER