Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Fazla paranın yeri neresidir

İktisatçı yazar Yaşar Süngü, para kazanma ve kazanılan servetin dağılımında adalet(servetin toplum içerisinde dolaşımı) ve iyilik(servetin üretiminde payı olan insanların ödüllendirilmesi)kavramının önemine işaret ediyor.

Fazla paranın yeri neresidir

“Eğer toplumun zenginliğinin büyük bir kısmının birkaç kişide toplanmasına müsaade edilir, bunlar da o parayla lüks içinde yaşar veya o paranın üstüne otururlarsa ve böylece toplumun büyük bir çoğunluğu kendi haklarından mahrum kalırsa, bütün ekonominin önünde sonunda batması mukadderdir.

Bu durumda devletin yapması gereken vazifesi vardır.

Hiç kimse topluma karşı olan sorumluluğundan kaçamaz, çünkü bir kişi bir toplumda aynı anda hem gözeten hem de gözetilen konumundadır.

İnsan çift taraflı sorumluluğu olan bir varlıktır.

Hem toplum hem devlet zayıfları güçlendirmek ve temel ihtiyaçlarını karşılamak için yoksullara yeterli imkanları sağlamakla yükümlüdür.

Zengin ve fakir arasındaki farkın doğal sınırların ötesine çıkmasını önlemek de devletin vazifesidir.

Eğer Hazine'de yeterli fon yoksa, devlet ihtiyaç sahiplerinin gereksinimlerini karşılayabilmek için zenginlere vergi koyabilir.

Fakir ve düşkünleri yalnız bırakmak büyük bir suçtur.” (Sayfa 282)

Geçtiğimiz haftada da kaynak kitap olarak gördüğümüz ve alıntı yaptığımız Sîret Ansiklopedisi'nde yer alan yukarıdaki yazıda bahsedilen ekonomik sıkıntı anında zenginlerden ek vergi alınma konusu bugünde küresel ekonomide en tartışılan konulardan biri.

Yani yoksulluk toplumsal bir sorundur.

Ve bu sorunu çözmesi gereken sadece devlet değildir. Fakirliği azaltma imkânı olan herkes çözüme katkı sağlamak zorundadır.

Eğer bir yerde bir orman yanıyorsa hiç kimse oturup itfaiyecileri beklemez.

Herkes elinde ne geliyorsa onu yaparak yangını söndürmeye koşar.

Birilerinin bunu hatırlatmasına gerek yoktur, kendiliğinden gelişen bir davranış biçimidir.

Yoksulluk da bir yangındır.

Ama nedense fakirlik söz konusu olduğunda kimse elini kıpırdatmaz istemez.

Herkes görevi bir başkasının üstlenmesini bekler.

Yoksulluk ateşini söndürenleri alkışlarız, överiz, takdir ederiz o kadar. Daha ileriye gitmeyiz.

**

Kitaptan alıntı yapmaya devam edelim; “İslam, insanların, servetlerini elde ederken sömürmesini veya haksız metotlar uygulamasını yasaklar, fakat bütün iyi vasıtaları kullanmasına izin verir. Bireyin mülk edinme ve serbest çalışma hakkını savunur. Fakat bu hakların kötüye kullanılmasını ve suistimal edilmesini hoş görmez.

Diğer bir deyişle, İslam, insanları para kazanmalarına, adil ve meşru vasıtalarla servet elde etmelerine karşı çıkmaz, onun istemediği, servetin kazanılmasında yanlış ve haksız vasıtaların kullanılmasıdır.” (Sayfa 283)

Başkalarını ezmeden, başkalarının sırtından geçinmeden, emek vererek elde edilen her para meşrudur, hak edilmiş bir kazançtır.

Başkalarının haklarını gasp ederek edinilen her kazanç da hırsızlıktır.

**

“İslam para kazanmayı yasaklamaz, yasaklanan şey stokçuluk yapılması veya bireysel menfaatler için kenara para yığılmasıdır. İslam insanlara tüketerek yatırım yaparak ve ihtiyaç sahiplerine vererek servetlerini sürekli piyasada dolaşımda tutmayı öğütler. Zekat zorunluluğu, servetlerini stok yapmak isteyenlere karşı güçlü bir caydırıcı unsurdur.” (Sayfa 284)

**

“Aynı adalet prensibi tüketim alanında da geçerlidir. Hem cimrilik hem müsriflik hoş görülmez, iki aşırılık arasında orta yol önerilir.” (Sayfa 284)

Bu yüzden ahlaki ve sosyal hasarlara sebep olacak bütün harcama yolları hoş görülmez. Kazanç fazlasının lüks tüketim ve bireysel zevkler yerine toplum refahının iyileştirilmesi yönünde kullanılmasının daha iyi olduğu savunulur.

**

“Edinilen servetin dağıtımı konusunda iki temel prensip vardır; Adalet ve iyilik.

Adaletten kasıt servetin birkaç elde toplanmasına izin vermemek ve parayı toplum içinde devamlı dolaşımda tutmaktır.

İyilikten kastedilen şey de milli servetin üretiminde payı olan insanların ödüllendirilmesidir.” (Sayfa 284)

Pakistanlı İslam düşünürü Mevdudi’ye göre ihtiyacın üzerinde kazanılan para fazlalıktır ve bu fazlalık ihtiyacı olan tüm toplum kesimlerinin hakkıdır.

Parayı kazanan bir iş adamı, ticaretten veya üretimden kazandığı fazlalığı kendi bireysel zevklerine harcayamaz. Çünkü bu para toplumundur.

Ticaretteki değişmez ölçü şudur; Birinin kazancı diğerinin kaybına bağlı olmayacak. Alışverişte her iki tarafta kazançlı çıkacak.



Anahtar Kelimeler: Fazla paranın neresidir

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz