Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Fahreddin er-Râzî'nin "Dinî ve Felsefî Tartışmalar" Ya Da "Münâzarât" Adlı Eserinden Hareketle...

Hakkında bir şeyler yazmayı düşündüğümüz eser, Fahreddin er-Râzî'nin, Mâverâünnehir bölgesinde yaptığı seyahat esnasında bölgenin önde gelen âlim ve düşünürleriyle yapmış olduğu bazı tartışmaları içermektedir.

Fahreddin er-Râzî

Sait Alioğlu yazdı;

Hakkında bir şeyler yazmayı düşündüğümüz eser, Fahreddin er-Râzî'nın Mâverâünnehir bölgesinde yaptığı seyahat esnasında bölgenin önde gelen âlim ve düşünürleriyle başlıca fıkıh, fıkıh usulü,kelam, astronomi ve felsefe sahalarında ilmi meselelere dâir yaptığı münâzarâları içermektedir.

Râzi, bu ilmi seyahatında; Buhara, Semerkand ve Gazne gibi, çoğunluğunda Müslüman Türklerin ikamet ettiği şehir ve bölgelerde, dönemin ünlü ve önemli âlim ve düşünürleriyle buluşmuş, onlarla çeşitli mekânlarda düzenlenen ilmi tartışmalara katılmış, kendi görüşlerini serdetmiş, delillerini sunmuş, karşı tarafın delillerini de incelemiş,argümanlarını ele almış ve birazda, kendisini, almış olduğu eğitimden hareketle olsa gerek, muarızlarından az da olsa üstün görme duygusuna kapılma suretiyle münâzarâlarla geçen uzun bir 'ilim yolculuğu' yapmıştır.

Râzi'nin kendisini, muarızları karşısında üstün görmesine şu cümleleri - o da haddimizi aşmadan- delil getirebilirdik: Üstad diyor ki, "Buhara'ya ulaştığımda bir grup insanla görüştüm. Önce Rızâ Nişâbûrî (r.a) ile konuştum. Nişâbûrî, eğrilikten uzak ve doğru zihniyetli bir insan olsa da zor anlayan, kısa bir söz söylemek için uzunca düşünmeye ihtiyaç duyan ve tefekkürü zayıf biriydi." (1)

Her ne kadar, Râzî'nin yaşadığı topraklar, adını zikrettiğimiz Türk topraklarına coğrafi olarak yakın olsa da, dönemin şartları göz önüne alındığında, yolculuğun biraz meşakkatli geçtiği söylenebilirdi.

Râzî'de var olan bu 'üstünlük' durumu, rivayet edilir ki, dönemin Batı İslam dünyası olan Endülüs'te de, filozof İbn Rüşd için de kaynaklarda zikredilmekteydi.

Belki, bir çok âlim ve düşünür için de bu tür surumlar,günümüzde de olduğu üzere, söz konusu olmuş olabilir. Zira hayatın öznesi insandı. haliyle böylesi yol kazaları da pek mümkündü.Ne de olsa, imtihan dünyası idi, içerisinde yaşadığımız dünya!

Râzî'nin, bu durumu ayrı bir konu ama, onun dirayet ehli, kelamı kuvvetli, söz dinlenir, argümanları kuvvetli bir âlim ve İslam düşünürü olduğu hususunda, onun hakkında az da olsa,bir şeyle okumuş ve dinlemiş birisi olmamız hasebiyle hakkını yememek gerekirdi.

Onunla ilgili olarak Ahmet Baydar'ın kaleme almış olduğu ve esasında Muhyiddin İbn Arabi^yi konu edinen "Endülüslü Zidyar" adlı roman, normalde bir roman olmakla birlikte, konusu gereği Fahreddin Râzî'ye dair bir ipucu veriyordu. (*)

Bizim, onunla ilgili kanaatlerimizin temeli de, az da olsa,o romana dayandığını çok rahatlıkla söyleyebilirdik.

Ayrıca, Anadolu Selçukluları döneminde, Mevlânâ Celaleddin-i Rumi ve çevresi karşısında bir ekol olarak duran Ahi Evran'ın, hocaları içerisinde en önemlilerinden birisinin Fahreddin er-Râzî' olduğunu söylersek, meramımızı, birazcık da olsa, dile getirmiş olurduk.

Râzî'yi, Yunus Emre'nin "yukarı iller kamu" diye tavsif ettiği Kuzey Türk topraklarında, merkezden uzakta bulunan, var olan saltanatın ve dolayısıyla dört başı mamur bir hakimiyet olgusunun pek hissedilmediği; bunun yanında yönetimin(siyaset) pek belirgin olmadığı bir toprak parçasında, konu ile ilgili olarak avantajlar ve dezavantajlar kendini gösteriyordu.

Bu iki farklı durum, aynı zamanda, karşımıza olabildiğince serbest, özgürlükçü ve aynı zamanda birçok argümanı zayıf bir Maturidilik ile beri yanda, hakimiyet sahibine birçok imkân sunan, devleti öne çıkaran, kadim İrani devlet geleneğinden etkilenen; özgürlüğü alabildiğine kısan,ama aynı zamanda, ahaliyi bir arada tutmakta 'işe yarayıcı' imajı bulunan Eş'arilik gibi Sünnilik bağlamında iki ana itikadî mezhep çizgisinin oluşumuna da etki etmişti.

Zaten, yazımıza konu edindiğimiz eserle birlikte, konuya uygun birçok eser okunduğunda, görülecektir ki, yapıldığı zikredilen o meşhur münâzarâlar neticesinde, Sünni kelamın her iki tarafının bakış açılarının da  farklılığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Bizzat Râzi'nin, Rızâ Nişâbûrî hakkında belirttiği ifadelere benzer, hatta ondan daha fazla olarak muarızlarına yönelik kullanmış olduğu ifadeler, onun kendini üstün gördüğünü ele vermekteydi.

Bunun yanında, eseri çevirenin yazmış olduğu 'önsöz'de ona, yani Râzî'ye yönelik olarak, "Gazne'de gerçekleştirdiği söylediği tartışmayı ismini zikretmediği ancak "bilgisi az,  yapmacıklı sözleri çok" şeklinde tavsif ettiği Gazne kadısına yapmıştır." (2) ifadesi dahi incelendiğinde Râzî'nin, muarızlarını hafifsediği kanaatine varılabilirdi.

Râzî'in, yukarı Türk İslam illerinde, hemen hepsi Maturidi-Hanefi olan âlim ve düşünürlerle yapmış olduğu münazaralardan birisi ve belki d en önemlilerinden sayılan münazara Buhara'da yapılan münazara olsa gerek...

Razi orada; "kıyas konusunda yeni bir yol benimseyen grup", fıkhı meselelerde kıyası kullanan bir grup",  Buhara'nın ileri gelenlerinden bir grup", "Hanefi Fâkihler" ve Hanefi-Maturidilerden bir grup"  diye nitelendirdiği âlimlerden oluşan topluluklarla da yaptığı tartışmaları aktarır." (3)

Râzi, eserin çevirmenin önsözde belirttiği üzere, Buhara'da, Semerkand'da ve Gazne gibi birkaç yerde yapmış olduğu tartışmaları zikrederken, "takdim-tehir" metodunu kullanarak, tartışma sıralamalarını, gerektiğinde  yer değişikliği yaparak, "Buhara'da meydana gelen olaylara geri dönelim" (4)  ifadesinden de anlaşılacağı üzere, gerektiğinde, bir önceki tartışmaya atıf yapmaktadır.

Kitabın ana omurgasını oluşturan münâzarâlar, yani tartışmalar,  Miladî 1100'ün sonlarında'(Hicrî 500'ün sonları) Sünni Eş'arî kelamcısı Fahreddin Râzî ile yine Sünni Maturdii kelamının o dönemki temsilcileri sayılan  Kuzey Türk illerinde mukim âlim ve düşünürler arasında yapılmıştır.

Anladığımız kadarıyla bu tartışmalar, Maturudilerin isteği üzerine değil, bilakis Râzi'nin isteği çerçevesinde, onun bu illere ziyaret kasdı ile avdet etmesi sonucu gerçekleşmiş bulunmaktadır.

Bunun böyle olduğunu az çok şundan anlıyoruz, o da, dönemin en önemli Maturidi kelamcısı olan Nureddin es-Sabuni'nin(5) bir tartışma esnasında, Râzi karşısında,hem de kendileri gibi Maturudi itikadına sahip ahali karşısında RâzÎ'ye, kendisine tevcih edilen sorular karşısında cevap vermede zorlanmasına bağlı olarak, akşam olunca, kendi evinde bir ara "üstad, ne olur, bana ahali karşısında zor sorular sorma, size cevap veremediğim için insanla karşısında mahçup oluyorum" ricasına binaen, Râzî'nin de "Tamam olur. Bundan böyle, sana zor sorular sorup, seni mahçup ettirmem" sözü verdiğini bizzat Râzî'nin kendisi aktarıyor.

Bu olayda, yalan, hilaf bulamasak da, Râzî açısından bir abartı ve 'üstüncülük' emaresi görülmüyor da değil.

Râzî'nın yapmış olduğu bu ilmî gezide toplan on altı kez tartışma içerisinde bulunduğunu belirtmiş olalım...

Bu tartışmaları, içerdiği konular gereği şöyle sıralayabiliriz; 1- Satış Sözleşmesi,Vekâlet ve Aldatma, 2- Görülmenin İmkânı ve Allah'ın Görülmesi, 3-  Tekvin-Mükevven ilişkisi (I), 4- Tekvin-Mükevven ilişkisi (II)(Bu tartışma, Gazne'de gerçekleştirilmiştir.) 5- Bekâ Nedir? 6- Hüsün ve Kubuh,Fayda ve Zarar Kendi Zatından Dolayı Sebep Olabilir mi? 7- Kıyasta Asıl ve Fer'in Birleştirilmesinde Sorunlu Bir Yöntem (I) 8- Kıyasta Asıl ve Fer'in Birleştirilmesinde Sorunlu Bir Yöntem (II) 9- Astrolojinin Bilgisel Değeri 10- Gazzâli ve Bâtınlîlik Eleştirisi, 11-  Gazzâli'nin Çelişkileri, 12-  İki Nas Arasında  Çelişkiye Yol Açan Hüküm, 13- Güç Yetirilemeyen Şeyle Mükellef Tutma, 14- İlâhî Kelamım İşitilmesi, 15- Câiz ve Lazım Akit, 18- Kıdem ve Hudus (Bu tartışma Semerkand'da gerçekleştirilmiştir.)  (6)

Yukarıda da belirtiğimiz üzere, Fahreddin RâzÎ, Müslüman Türkler açısından ön emli ilim merkezleri sayılan  Buhara'da, Semerkand'da ve Gazne'de muhatapları olan ilim adamları ile halkın yoğunluklu katılımı sayesinde tam on altı tartışma gerçekleştirmişti.

Râz^'ın, yapmış olduğu tartışmalardan birisi, eski asırlarda da mutat olduğu üzere, günümüzde de ilgilisince çokça tartışılan ve adeta kendisine bilimden de öte bir mahiyet yüklenen astrolojinin bilgisel değeri ile ilgili..

Râzî, bu tartışmada, muhatabı olan  İmam Şerefüddin el-Mesûdî'ye, onun kendisine karşı söylemi üzerine şunları söylemektedir; "Benden "Filozoflar koç burcu hararetlidir,cevherin de ateşten olması gerekir; boğa burcu arzî bir burç olduğu için cevherinin de toprak olması gerekir derler" şeklinde bir söz işittin mi? Onlardan böyle bir söz nakletmekten Allah'a sığınırım... Keşke Mâveraünnehir'e gelmeseydim de böyle tuhaf bir sözü işitmeseydim!" der. (7)

Râzî kendisinden yaklaşık yüz yıl önce İran coğrafyasında yaşamış bulunan ve kendisi gibi Sünni Eş'arî kelamcısı olan İmam (Ebu Hamid) el-Gazzâlî'ye yönelik olarak da karşı görüşler belirtmiş ve onu da gerek o tartışma sürecinde ve gerekse de başka zamanlarda eleştirmiştir.

Halbuki, günümüzde cari olan telifçi düz mantıkla baktığımızda, Gazzâlî aşılması adeta mümkün olmayan, öyle bir işe heveslenilmemesi gereken "dinî ve düşünsel bir engel" olarak karşımıza dikilmek istenmektedir. Ama onunla aynı ekole mensup Râzî, onu çeşitli konularda eleştirmekte ve onun düşüncelerini, ele almakta, tartmakta, yani ele alarak, değerini ortaya koyma gayesiyle eleştirmektedir.

Doğru ölçüler içerisinde, böyle bir yaklaşım her zaman kendine yer bulmalı, düşünme ve düşünceyi değerli hale getirme açısından önemsenmelidir.

Sonuçta sağlıklı noktalara varmak için, "bu zat benimle aynı inanç ekolünden" vb. yaklaşımlar, tarih boyunca olumlu ve olumsuz karşılık bulmuş yaklaşımlar olmakla birlikte, günümüzde de geçerliğini korumakla birlikte, bu tür yaklaşımların yanlış olduğunu, gelinen süreç ve alınan olumsuz sonuçlara bakıldığında terk edilmesi gereken yanlış yaklaşımlar olduğu bilinmelidir.

Kısacası; doğruya doğru, yanlışa yanlış...

__________________

Dipnotlar:

1)Fahreddin Râzî, Dinî ve Felsefî Tartışmalar -Münazarat- Çev. Ömer Ali Yıldırım,  Litera Yayıncılık, İst. 2016 , S. 17

*)Ahmet Baydar, Endülüslü Zidyar /Son Anka, Beyan Yayınları, İst.2002

2) Fahreddin Râzî, a.g.e Önsöz Bölümü'nden...

3) Fahreddin Râzî, a.g.e, S.9

4) Fahreddin Râzî, a.g.e, S.10

5)Nureddin es-Sabunî, Maturidi kelamcısı. Nerede ve hangi tarihte doğduğu bilinmiyor. Râzi, onun Buhara'sa "en-Nûr es-Sabunî" olarak tanındığını belirtiyor.(Bkz. Nûreddin Es-Sâbunî; Mâtürîdiyye Akaidi,  Çeviren ve notlandıran Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Marrmara Ünv. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları(İFAV) 9. Baskı, İst. 2011)

6) Fahreddin Râzî, a.g.e (İçindekiler Bölümünden...)

7) Fahreddin Râzî, a.g.e S. 71

_____________

Fahreddin Râzî, Dinî ve Felsefî Tartışmalar/Münazarat, Çev. Ömer Ali Yıldırım,  Litera Yayıncılık, İst. 2016

Fahreddin er-Râzî'nin(D. 1149 Rey, Ö. 1210 Herat) Müslüman bilgin



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz