Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Etiyopya’nın Rönesans Barajı ve Nil Nehri’nin Paylaşım Mücadelesi

Mustafa Kaya yazdı;

Etiyopya’nın Rönesans Barajı ve Nil Nehri’nin Paylaşım Mücadelesi

İsrail’in Gazze’ye saldırıları ateşkes ile sonuçlandı. Her türlü askeri ve teknik üstünlüğüne rağmen İsrail’in geri adım atması Filistinliler için bir zafer olarak tarihe geçmiş oldu. Bu savaş sürecinin küresel ve bölgesel çapta iki boyutu öne çıktı; birincisi İsrail’in hesap etmediği şekilde Filistin meselesi dünyada hem de farklı kesimlerde ortak bir zemini uzun yıllar sonra tekrar bulması, diğeri ise Mısır’ın Gazze’ye beklenmedik ölçüde verdiği destekti. Mısır’ın özellikle 2013 darbesi sonrası İsrail’le yakınlaşmasının aksine bu tavrı gözleri Abdülfettah El-Sisi yönetimine çevirdi. Birçok kişi aslında oluşan halk tepkisi ile birlikte Mısır’ın bu tavır değişikliğine gittiğini düşündü. Elbette halk tepkisinin bunda büyük bir payı vardı ancak bir de Mısır’ın Gazze için her riski göze almasının Etiyopya ile de ilgisi olduğunun bilinmesinde fayda var. Peki, Gazze’yi de etkileyen Mısır ve Etiyopya arasındaki sorunun kaynağı nedir?

Krizin tam adı aslında Hedasiyani Rönesans Barajı. Bu kriz Etiyopya, Mısır ve Sudan arasında yaklaşık 10 yıldan beri devam ediyor. Söz konusu baraj, Mavi Nil suları üzerine Etiyopya tarafından Sudan sınırına yakın bir yerde inşa ediliyor. Elektrik ihtiyacının neredeyse tamamını hidroelektrik santrallerden karşılayan Etiyopya, barajı tek taraflı aldığı bir kararla su ile dolduracağını açıkladı. Bununla birlikte hiçbir müzakereyi de kabul etmiyor. Özellikle Sudan’ın uluslararası kuruluşlar üzerinden Etiyopya üzerinde baskı kurma girişimi şu ana kadar bir karşılık da bulmadı. Sudan’ın bu girişimleri Mısır tarafından da desteklendi ama bu beklentilerden henüz bir sonuç çıkmadı. Bunu gören Mısır askeri gücünün de etkisiyle Etiyopya üzerinde daha farklı bir baskı kurmaya ve işi savaş noktasına götürecek tarzda açıklamalarla süreci kendi istediği noktaya taşımaya çalışıyor.

Bu doğrultuda Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Muhammed Abdulati, Mart ayında yaptığı açıklamada “Etiyopya'nın Hedasi Barajı ile ilgili tek taraflı uygulamalarını kabul etmeyeceklerini” söyledi. Yani Mısır için iş artık sıcak çatışmayı göze alma noktasına kadar geldi, dayandı.

Peki, Mısır’ın Gazze’de İsrail karşısında konumlanmasının bu kriz ile bağlantısı nedir? Bağlantı şu; İsrail Hedasi yani Rönesans Barajı’nın korunması için Etiyopya’ya açık destek veriyor. Mısır’ın elindeki bilgilere göre İsrail Etiyopya’ya gelişmiş füzeler vermekle kalmıyor aynı zamanda elektrik üretimi için bilim adamları aracılığıyla teknik destek de sağlıyor. Hâl böyle olunca Mısır için hayat demek olan Nil Nehri’ndeki su tutulması ile birlikte ortaya çıkacak olan debi düşme ihtimali Mısır’ı teyakkuza geçiriyor. Kimi hesaplamalara göre ihtiyacının yüzde 90’ını Nil’den karşılayan Mısır, bu durumda Etiyopya’nın arkasında olduğunu düşündüğü İsrail’e karşı Gazze’de işte bu yüzden bir tutum içine giriyor. Tamamen çıkar ilişkisi demek tabii ki doğru olmaz ama İsrail’in Etiyopya’ya olan desteğinin Mısır açısından Gazze’ye olan yardımları kolaylaştırdığı söylenebilir.

İsrail ise Etiyopya’da bulunan Falaşa bir diğer adlarıyla Beta Israel olarak adlandırılan Yahudilerin varlığı üzerinden Afrika’da daha etkin olabilmek için Etiyopya’yı bir üs olarak kullanmak istiyor. Aslında İsrail 1948’den itibaren farklı ülkelerdeki Yahudilerin İsrail’e taşınması ve demografik açıdan üstünlüğü ele geçirmek adına özel planlar da yürütüyor. Daha önce Etiyopya Yahudilerinin İsrail’e taşınması için “Musa” ve “Süleyman” adını verdikleri iki büyük operasyonla binlerce Yahudi’yi İsrail’e taşıdılar. Ancak bu Yahudilerin İsrail’de muhtemelen ten renklerinden dolayı ayrımcılığa tabi tutulmaları da ayrı bir sorun olarak devam ediyor. Zaman zaman Falaşa Yahudileri ayrımcılığa karşı protesto gösterileri düzenliyorlar. Yani İsrail bir taraftan Etiyopya’daki Yahudi nüfusu İsrail’e taşırken diğer taraftan da Etiyopya ile daha farklı ve kalıcı bir ilişki kurmaya çalışıyor. Etiyopya’nın Nil Nehri üzerindeki tek taraflı tasarruf planının arkasında da İsrail’in olduğu başta Mısır ve Sudan olmak üzere herkes tarafından biliniyor. Sudan’da Ömer Beşir döneminin askeri konsey tarafından sona erdirilmesi ile birlikte Sudan şu anda Mısır gibi baraj sorununa tam anlamıyla odaklanamıyor. O yüzden topu uluslararası kuruluşlara atmayı deniyor. Tabii arkasına İsrail’in doğrudan desteğini alan Etiyopya bu girişimleri sonuçsuz bırakıyor.

Sonuç olarak şu net olarak ortaya çıkıyor ki, Ortadoğu ve Afrika coğrafyasında her şey bir anda değişebilir. Dün can ciğer kuzu sarması olanlar, bugün kanlı bıçaklı hale gelebilirler. Türkiye’nin Mısır ve Etiyopya arasında yaşanan bu krizden çıkarması gereken birçok ders var. Duygusuz politikaların üretilemeyeceği gerçeği ile birlikte sadece duyguların belirleyici olduğu dış politika ile çıkarların korunamayacağının da bilinmesi gerekir. Türkiye gibi imparatorluk tecrübesinin temsilcisi olan bir ülkenin dış politikası herhangi bir devlet gibi kurgulanamaz. Geniş bakmak, perspektif sahibi olmak ve duygu-akıl işbirliğini doğru yürütmek gerekir. Bununla birlikte Türkiye’nin Nil sularının üç ülke arasında hakça paylaşımı adına arabuluculuk yapması da mümkündür. 2004-AB İlerleme Raporu’nda Fırat ve Dicle sularının “İsrail ve komşularının kullanımı için uluslararası bir konsorsiyuma devredilmesi” tuzağını unutmadan söylemek gerekirse, Türkiye suların komşu ülkeler arasında paylaşımı ve arabuluculuk için gerekli tecrübeye sahiptir. Bu girişim Türkiye’yi Afrika’da daha farklı ve güçlü bir noktaya taşıyabilir. Mısır ve Etiyopya arasında olası bir sıcak çatışma en başta zaten pamuk ipliğine bağlı olan bölge dengelerini altüst eder ve sonuçta İsrail’e yarar. Bunu bir an önce engellemek ve bölge barışına dinamit konulmasının önüne geçmek gerekir.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz