Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Emperyalizm tuzağında

Ali Haydar Haksal, gelen göçmenler Türk olmayınca, onlara karşı olan çıkışların jakoben karakterli ırkçılık ve emperyalizmin tuzağı olduğunun altını çiziyor.

Emperyalizm tuzağında

Göçmenler konusundaki yazılarımın tartışma konusu ve itirazların olması elbette bir yönüyle olumlanabilecek bir durum oluşturuyor. Tartışmak, karşılıklı konuşmayı sağlar en azından. Kitlesel olarak göçmenler konusu “Suriyeli” ve “Afgan” özelinde konunun önü ve sonu düşünülmeden bir saldırı konusu olmaktadır. Burada insani bir durum olmaktan çıkıyor, genel anlamıyla “milliyetçi” dahası “ırkçı” bir bakış söz konusu oluyor. Bir insan kendi topraklarını, yurdunu, özgürlüğünü feda etmek istemez. Asıl sorun nedenler ve niçinler düzleminde alınıp alınmamasıyla ilgili. Irkçı tanımını bilerek burada kullanıyorum. Çünkü Balkan ülkelerinden olan mübadelelere çoğu zaman ses çıkarılmıyor. O topraklarda yaşayan insanlar yüzyıllarca orada var olmuş ve bir kültürleri olmuştur. Oraya aittirler. Makedonya, Bosna-Hersek, Arnavutluk veya diğer bölgelerde şekillenen insanların oluşundan söz ediyoruz. Anadolu’ya gelip yerleşenlerde olduğu gibi. Bugün hiç kimse Türklerin anayurtlarına gitmesinden söz edemez, edilmemelidir. Bizi asıl düşündüren Balkanlar nasıl ki Osmanlı toprakları ve orada yaşayanlar bizim insanımız olarak düşünülüyorsa Suriye de bir Osmanlı beldesi ve toprağı. Üstelik Müslüman ve dahası Anadolu insanı ile iç içe yaşayanlardırlar. Kimsenin kimseye yadırgamasından söz edilemez, edilmemelidir de.

Suriyeliler söz konusu olunca birden insanlara bir şeyler oluyor. Emperyalizmin yersiz yurtsuz bıraktığı bu insanlar bizim insanımız. Üstelik insan. Bugün emperyalizmin Afganistan üzerinde bir oyunu var. Geçmişte vardı, şimdi de var. Batı düşüncesi içinde yetişmişlerin, kendilerine göre “hümanist” oldukları savı göz önünde bulundurulursa konu tıpkı Batılıların yaptığı gibi ırkçılıktan geri kalmıyorlar. Aslında tepkileri de buradan geliyor. “Arap” ya da “Afgan” ya da başkası hiç fark etmiyor.

Türklerin Avrupa’ya iş için gidişleri de bir tür göçmenliktir. Bugün artık onları da aralarında istemiyorlar. Irkçı kalkışmaların etkileri giderek belirginleşiyor.

Müslümanlar insana ve özellikle de mazlumlara sahip çıkmak zorundadır. İnançları gereği.

Allah’ın canlılara bir armağanı olan suyu bile çok gören bir zihin dünyasıyla karşı karşıyayız. Onlara kalsa neredeyse hayvanlara da suyu çok göreceklerdir. Bu gidişle insanı havadan bile mahrum bırakacaklar. Kendi ırkları dışındakilere hayat hakkı tanımak istemedikleri gibi.

Bu topraklarda yaşıyor olmamıza karşın Doğu’dan Batı’ya gelenler de göçmendirler. Zaten günümüz gerilimlerinin temelinde yatan şey ırkçı, tutucu ruhun giderek dışlayıcılığı. Sosyalist Batıcı zihinlerin tahammülsüzlüğü ise başka bir düzlemde seyrediyor. Onlara kalsa Kemalist milliyetçilerin farklığı ve üstünlüğü. Hatta kendi aralarında bile tahammül edemedikleri bir bakış söz konusu. Türkiye sınırları içinde yaşayanların tamamı sadece “Türk” kavramı içinde algılanmakta. Jakoben zihin bu merkezin bir gazetesinde, bir yazar Türkiyeli dedi ve kovuldu. Onların hümanizmi de, insaniliği de sadece kendileri için. Bencildirler.

Fransız jakoben ruhunun temsilcileridirler. Ama bir bütün olarak emperyalizmin de temsilcileridirler. Bu topraklara onlara kalsa kendileri gibi düşünmeyenleri de sürgün ile yersiz ve yurtsuzluğa terk edecekler. Aslında büyük kavga da buradan ileri gelmekte.

İşin tuhafı yersizliğe ve yurtsuzluğa uğrayanlar da benzer durumdadırlar. Onlar da istenmedikleri gibi aynı oyunun kurbanı olmaktadırlar.

İnsan olabilmek ayrı bir erdem. Müslümanlar da Müslümanlıkları gereği ırkçı bir anlayış içindedirler. Siyasal tutumlar da bu anlamda tam bir çıkmaz. Birbirlerine bakarak tepki veriyorlar. Hakiki olanı söylemekten kaçınıyorlar. Korkuyor ve tırsıyorlar.

İnsanların rızık arayışları ve çabaları sürüklüyor.

Türkiye özelinde de bakarsak kurumlar büyük ölçüde özelleşti ve yabancıların eline geçti. Onlar da onların kurumlarında çalışıyorlar. Yani kendi yurtlarında özgür değildirler, sürgündürler ve dolaylı göçmenlerdirler. Üstad Necip Fazıl’ın dizesindeki vurguyla: “Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya.” İnsanın yaşama hakkı azizdir.



Anahtar Kelimeler: Emperyalizm tuzağında

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz