Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Dr. Mustafa Merter: Elimizdeki ekranlar deccaldir! O aptal telefonlara bakarak ifsad oluyoruz herkesin kalbi kararıyor

Nefs ve Maneviyat psikolojisi üzerine çalışan Dr. Mustafa Merter, Gerçek Hayat'a özel açıklamalar yaptı. Merter, “O aptal telefonlara ne kadar bakıyorsak, o kadar ifsad oluyoruz” dedi.

Dr. Mustafa Merter: Elimizdeki ekranlar deccaldir! O aptal telefonlara bakarak ifsad oluyoruz herkesin kalbi kararıyor

ün geçmiyor ki sosyal medyada birinin rüküş fotoğraflarla sergilediği görgüsüzlük gündeme gelmesin. Anne karnındaki çocukların cinsiyet partilerinden, yeni doğmuş çocukların abartılı törenlerine yer verilmesin. İnsanların yediği içtiği, gezdiği gördüğü yerler bir yana, absürd evlilik tekliflerinden, doğacak çocukların her aşamasını çeşitli partilerle karşılayan bir kitleyle muhatabız. Yani mahrem kalması gereken her şey sosyal medyada teşhir ediliyor. Üstelik gösterişi tasvip etmeyen bir dini yaşamaya çalışan muhafazakâr kesimden de bu tür paylaşımlar gelince, bu işte bir terslik var dedik ve Nefs ve Maneviyat psikolojisi üzerine çalışmaları olan Dr. Mustafa Merter Hocamızın kapısını çaldık. Sanal görgüsüzlüğün bir tür teşhircilik olduğunu söyleyen Merter, bunu kendini yalnız hisseden insanların yardım çığlığı olarak yorumladı. “O aptal telefonlara ne kadar bakıyorsak, o kadar ifsad oluyoruz” diyen Merter, bütün bu bozulmanın muhafazakârlıkla değil, ekran zamanıyla ilgili olduğunu söylüyor. Deccal olarak nitelendirdiği telefonların başımıza açtığı derde dair Kur’an-ı Kerim’den tedavi tavsiyeleri veriyor. Bu mülakatın yediden yetmişe okunmasını arzu ediyoruz. O hâlde buyurun.

Sosyal medyanın da etkisiyle son zamanlarda insanların yediği, içtiği, gezdiği, gördüğü yerleri paylaşması iyice moda oldu. Hatta abartılı gösteriş fotoğraflarıyla görgüsüzlük boyutuna geldi iş. Bunun sebebini nasıl açıklarsınız?

Bunun adı teşhirciliktir. Eskiden bazı bireylerde gözüken bir hastalıklı davranış iken, şimdi genelleşti. İnsanlar hayatlarını, mahremiyetlerini teşhir eder hâle geldiler. Özel hayat paylaşımlarını kendini çok değersiz hisseden, yalnız, endişeli insanların imdat çağrıları olarak yorumlayabiliriz. Gittikçe “merkez” den uzaklaşan ve terbiyecisini duyamayan şahin gibi… Bakın İrlandalı şair W.B. Yeats, bu “merkez” den kopmayı aşağıdaki şiirinde ne de güzel anlatıyor: “Hep daha geniş dairelerle dönerken Şahin, artık terbiyecisini duymaz; Eşya dağılmaya başlar, merkez onları tutamaz.”

İŞKOLİK BABALAR, NARSİST ANNELER

Neden yardım çığlığını en yakınlarına değil de açık hesaplar vasıtasıyla tüm insanlara duyurma yolunu seçiyorlar?

Çünkü yakınlarına ulaşamıyorlar. ‘Annem-babam beni anlamaz’ diyor. Sanki rabıta kesilmiş. İşkolik babalar, narsist annelerle ilişki kuramayan çocuk, imdat çağrısını sanallık üzerinden yapıyor. İnsan davranışları bazen direkt “bana yardım et” şeklinde değil, imdat çağrısı gibidir. Gençlikte son on senede aşağı yukarı 2012’lerden itibaren büyük oranlarda artan davranış bozukluklarıyla karşı karşıyayız. Özellikle 2012 yılından itibaren yaygınlaşan akıllı telefonlar, “terbiyeci” ile ilişkimizi, rabıtamızı kesen en önemli sebep olarak görünüyor. Sanallığın içine gömüldükçe, Rabb’imizden her ân bize gönderilen âyetler (işaret mânâsında, Fussilet 53) ve nûrdan mahrum kalıyoruz, kalbimiz artık çevreyi algılamıyor, gözler görse de görmüyor, kulaklar duymuyor (A’raf 178)… hayatı hiç tatmamış ölüler haline dönüşüyoruz (Nahl 21) ve ısrarla görmezden gelirsek, yalanlarsak, farkına varmadan nefs yapısının karanlıklarına doğru bir iniş başlıyor (A’raf 182)… İşte bu paylaşımlarla ölü gibi hale gelen insanlar sanki yaşadıklarını ispat etmek istiyor. Bütün bu ince psikoloji Kuran-ı Kerîm üzerinden öğrenilir, adı da “Nefs İlmi” dir.

 

 

Dr. Mustafa Merter, Gerçek Hayat dergisinden Sevda Dursun'un sorularını yanıtladı.

MATRİKS SENDROMU

Bu gidişatı sadece akıllı telefonların yaygınlaşmasına mı bağlıyorsunuz?

Ben bağlamıyorum, bunu bağlayan J. Twenge. “İnternet Nesli” kitabında ciddi istatistikler yayınlıyor ve bu önemli değişikliklere başka hiçbir sebep bulamadığını söylüyor. Bütün istatistikler o tarihten itibaren yukarı doğru kırılma gösteriyor çünkü. Bu gidişatın, yani kaygının, depresyonun, intihar girişimlerinin, uykusuzluğun birçok anti sosyal davranışın o tarihlerdeki artışını akıllı telefonlara bağlıyor. Normalde kısa sürede sosyal gidişatta bu kadar değişiklik görmeyiz. Bu değişiklikler beklenmedik şekilde hızlı cereyan ediyor. Ve bunun da sanal bağımlılıkla ilgisi var. Bunun adı “matriks sendromu”dur. Dolayısıyla bu tarz davranışları ve daha değişik varyasyonlarını bundan sonraki senelerde de görmeye devam edeceğiz.

Ayetlerden kesiliyoruz, işaretleri göremezsek, sıkılmaya başlıyoruz. Şu anda Turgut Reis’teyim, burada dünyanın en muhteşem gün batımı var. Akşam vakti gün batarken insanlar gelip geçiyor, cep telefonlarına bakmaktan gün batımını göremiyorlar. Tefekkür edemezsek, derinlemesine düşünemezsek, ayetlerden koparsak, gömülmeye başlıyoruz. Bu çocuklar işaretler ve nurdan kesiliyorlar.

Sosyal medyada yeni akım: Bebeklerinin suratına peynir fırlatmak

ESAS DÜŞÜNME YERİMİZ KALBİMİZ

Nasıl oluyor da sanal bir bağımlılık insanları bu hale getirebiliyor? Psikoloji bilimi bunu nasıl açıklıyor?

Bildiğiniz psikoloji bunu açıklamaya yetmiyor. Çünkü bu psikoloji insanın yapısındaki birçok detayı bilmiyor. Yirmi beş senedir “nefs psikolojisi” diye bir psikoloji yaklaşımının çalışması içindeyim. Kuran-ı Kerim üzerinden insanın nefs yapısını anlamaya gayret ediyoruz. Ancak Kuran-ı Kerim üzerinden anlarsak, ayetler üzerinden anlarsak bu gençlerin yaşadığı dramın nereden kaynaklandığını anlayabiliriz.

GENÇLER ZOMBİLER HÂLİNE GELİYOR

Yukarıda sözünü ettiğim ayeti kerimeleri okuyup üzerinde tefekkür edersek, bu çocukların git gide daha karanlık bir âleme, daha endişeli bir âleme, daha nefs yapısının çukurlarına doğru yavaş yavaş gömüldüklerini görebiliriz. Yani yaşayan ölüler, zombiler haline geliyorlar. Bütün bunları anlamaya batı psikolojisi yetmediği için Kuran-ı Kerim üzerinden anlamamız lazım.

Mesela A’râf Suresi 179. Ayet-i Kerime, “Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdırlar. İşte asıl gafiller onlardır” buyuruyor. Esas düşünme yerimizin kalbimiz olduğunu söylüyor. “Hayvandan daha aşağı” diye bir tabir kullanıyor. Biz umumiyetle dışarıdaki bir şey olarak anlıyoruz bunu. Bizim içimizde yok mu veya “hayatı hiç tatmamış ölüler” diyor. Peki, bizim içimizde ölmüş gibi yaşayan, hayatı yaşamayanlar yok mu?

KESTİRME YOLDAN UÇURUMA GİDİYORUZ

Batı psikolojisi yetemediğini bu anlamda kabul ediyor mu?

Psikoloji bizim anlattıklarımızı bilmiyor ki yetip yetemediğini anlasın. Batı psikolojisi daralmış kalmış, kendi diniyle kavgalı olan Avrupa’nın çıkardığı psikoloji, bizim söylediğimiz birçok şeyi bilmiyor. Nefsin yapısını bilmiyor, kalbi bilmiyor. Kalbi anlamadan bunları anlamak mümkün değil. Batı psikolojisi sadece işe yaramadığının farkında artık.

Bu konuda çok mu geç kaldık? Yine de yapılacak bir şeyler yok mudur?

İnsan ümidini kaybedemez, bir çare buluruz. İnsanlık büyük tehlikelerle karşı karşıya geldi, ama bıçak kemiğe dayandığı zaman, dibe vurduğumuz zaman inşallah bazı çareler üretebileceğiz. Evvela teşhisi koymamız lazım. “Böyle bir hastalık var ve bu hastalık çok vahim, kuş gribinden, domuz gribinden daha da vahim” dememiz lazım.

Devamı >>>



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER