Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Dijitalleşen Hayatta İ̇slami Hareketin Ontolojisi…

Hasan Dündar, hikmetakademisi.com’da “Dijitalleşen Hayatta İ̇slami Hareketin Ontolojisi…” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.

Dijitalleşen Hayatta İ̇slami Hareketin Ontolojisi…
Özellikle 1990 sonrası hızla bir dijitalleşme yaşandı dünyamızda… 

Dijitalleşen Hayatta İ̇slami Hareketin Ontolojisi…

Özellikle 1990 sonrası hızla bir dijitalleşme yaşandı dünyamızda.Bilgisayar teknolojisinde mekanik ve elektronik olarak yapısal değişimlerden ziyade bilgisayar yazılım ve bunlarla beraber tasarım tahayyül ve algoritmik yazılımlar artıkça arttı.Şimdi elinizdeki bu yazıyı okuduğunuz telefon yada Ipode cihazı daha önceleri kullandığımız ve birçoğu şimdi tarihsel müzede yerini alan yaklaşık 32 cihazın işini görüp onların yerine kullanılmaktadır. Düşünün daktilo, facit hesap makinası,ve fotoğraf makinası bir cihazda toplanacak ve kullanılacak deseydik mutlaka bizi psikiyatriste götürmek isteyeceklerdi belki.Şunun şurasında otuz yıl bile geçmiş değilki biz olmaz diye düşünülen bu total cihazı telefon olarak kullanıyoruz.

Özgünlükten ziyade mücadele ve mücahede anlayışlarını bulundukları ülkelerin yani coğrafyalarının veya içerisinde yaşadıkları kavim, aşiret, topluluk, kitle, camia, cemaat, ve cemiyetlerin geleneksel miraslarından ziyade İslami hükümet yada iktidarların kurulduğu söylenen ülke ve halklarının gelenek, mezhep,yaşayış ile düşünüş biçimine uygun ve sadık olarak kurgulayan insanlar ve yapılar kopyala ve yapıştır sistemi ile yol almaya çalışırlarken dijitalleşen ve bu sayede küreselleşirken kocaman bir köy (mahalle) haline gelmiş dünyamızda hala ilkel usuller ile mücadele marşları bestelemeye çalışıyorlar…(1) Mülteci düşünceler ile yerliliği ve yerindeliği ıskalayanlar sürekli saatlerini diğer ülke başkentlerine göre ayarladıkları için bir türlü kendilerine gelemiyorlar.Tatlı rüyaların esiri olanlarımız toz pembe rüyalarda gördüklerini bize gerçekmiş gibi inandırmaya çalışıyorlar…             

Matbaa yasak ve matbaada basılan kitapları okumak günahtır anlayışı  bize şimdilerde garib geliyor. ilk olarak yedinci yüzyılda Çin’de tahta kalıplarla başlayan baskı işi  1445 yıllarında J.Gutenberg tarafında şu anki matbaa  haline getirilip 1455 te baskılar alınmaya başlamıştır. Batıdada ülkemizdede matbaalarda  ilk kutsal kitapların basımının yapıldığı bu düzenek Osmanlı’ya ise yaklaşık 300 yıl sonra 1729 yıllarında İbrahim Müteferrika tarafında kuruldu.Kurulan bu matbaada basılan kitaplar dönemin şeyhülislamının görevlendirdiği en yüksek ilim adamları ve meşayıhlar tarafından kontrol edildikten sonra dağıtılabiliyordu. Bilgi ne kadar serbest ve özgür ise onu tekelleştirip istibdatını devam ettirmek isteyenlerde o kadar rahatsız oluyorlar ; Daha şiddetli yasaklar getirmeye çalışıyorlardı.Tabi serbest olan bilgi,  her zaman ve zeminde doğruluk ve haklılık kriterine sahip olamıyordu. Haber olarak dağıtımı yapılan bu bilgiler ise farklı mecralara yol açabiliyordu. Hocanın keçisi çalınırken, bu olay hoca keçi çaldı olarak verilebiliyordu basılı dönemlerde. Şimdi ise bilgi,  dijitalleşen dünyada sanal dünya denilen birçok mecrada  hızla yayıldığı gibi, çığ  gibide önüne kattığı herşeyi yok edebiliyor. Tabi olayın hep bu kötü tarafından bakmak hem doğru olmadığı gibi büyükte haksızlık olacaktır. Bu noktada gelişmişlik ve buna paralel bir modernite ile modernizmin ayırımınıda varmak gerekir. Çünkü her aletin üretilme zihin kodları bize ve bizim dünyamıza ait olmayabilir. Bugün üretilen her alet  adavat ve malzeme; üretilenlerin zihin yapısı doğrultusunda kapitalizmin emrine verilerek beyaz adamın ideolojisinin daha yerleşik bir hal alması için vede sömürgeciliğin yeni dünyada devamını sağlamaktadır.(2)            

İslam dinini ideolijleştiren siyasi yada sosyal hareketler(3); İçerisinde bulundukları dönem itibari ile diğer dini yada pagan düşünce ve inanıştaki sosyal siyasal yada diğer dini hareketler ile benzerlikler gösterebiliyorlar.(4) Varlık olarak zamanın ruhundan kopuk olarak geçmişte yaşayan veya ömrünü geçmişe hayranlıkla geçirenler hayal aleminden çıkamayıp tükendiklerini farkına bile varamıyorlar. Sol devrimcilerin 68 kuşağı olarak bir söylemi vardı:”profesyonel devrimcilik”. Yeni dönem islamcılarının da Nurculuğun vakıf adam söylemi tarzında “dava adamı” söylemi benzer bir yaklaşımdır. Zamanımızda tek yola bir türlü sığdırılamayan DEVRİM gibi; İslamcılık da idealindeki sonuca varsa bile “şeriat gelecek vahşet bitecek” sloganında olduğu gibi, biteceğini söylediği vahşet sahnelerine sebep olmaktadır. (5) Günümüz göç güzergahına bakacak olursak bütün göçlerin batıya doğru olduğunu esefle görüyoruz. Batı yani kadim düşüncemize göre tu kaka ve bütün kötülüklerin anası.Ama nedense insanca bir yaşam garantisi, insan hakları, hukukun üstünlüğü daha doğrusu adeta kurtuluş mekanı olarak tercih ediliyor. Doğudan batıya göç, kısacası haktan batıla doğru bir akış…(6) Halbuki güya hakkın hakim olduğu söylenen beldelerde en başta korunması geren,(7) İnsanların can, mal, nesil, din-inanç-fikir, akıl emniyetlerinin olmadığı, olmayacağı, endişesi ile yollara düşmektedirler…               

18. yüzyılın başlarında Osmanlı’da elle yazma eserlerin üretiminde çalışan yaklaşık 80.000 katip matbaanın gelmesi ile işsiz kalmıştır. Matbanın gelmesiyle çıkan isyanlar ile padişahlar değiştirilmiştir. Gençliğimizde sadece bir mahallede dağıtabildiğimiz ve  teksir makinaları ile bastığımız örgütsel bildirilerin üzerinde bir ömür geçmemiş iken şimdilerde ilkokul çocukları bile kendilerinden binlerce km uzaktaki birilerinin twiti ile ilgilenebilmektedir. Tebliğ, davet, cemaat, kitleleşime ve cihad dizini içinde devleti ele geçirme, devlete sahip olma yada devlet kurma yada bunun metodolojisi olarak partili yada partisiz, örgütlü yada örgütsüz, silahlı veya silahsız  kısacası illegal yada legal biçimlerde işi kotarmak artık kimsenin ama hiç kimsenin umurunda değil…İnsanlar artık vaazci söylemden bıktığı kadar belkide hiçbirşeyden bıkmamıştır. Buyurgan, müstağni, amelsiz,ve maliyetsiz olan vede asla eleştirilmeyen bir monark liderlik tipiyle oluşturulan yapıların toplumsal karşılığı artık tamamen bir nefretsel öfkeye dönüşmüştür. İslamifobia sadece müslüman kimliğe bir bakış açısının sonucu bir ötekileştirmeden çok Müslümanca olmayan islamcı kimliklerinde neden olduğu bir durumdur. Öyle tahmin ediyorumki kutsal bilinen birçok beldede gözbebeğimiz zannettiğimiz çoğu hareket ve partilerde insanların gözünden düşecek ve yönetimden uzaklaştırılacak şekilde seçimi kaybedeceklerdir. Dijitalleşen hayat elindeki telefon cihazının tuşuna artık kapkalın okuma gözlüklerinin arkasından zorla tuş arayan bir sürü islamcı lideri, dava adamını ve teşkilat mensubunu maalesef el yazma katiplerinin işsiz kaldığı gibi işsiz bırakacaktır. Gözlük yerine lens kullanan uyanıklarda bundan vereste değillerdir…               

Varlık nedeni ortadan kaldırılan birşey niçin varolsunki ? Şimdiye kadar mücadele,  mücadele, diye, diye gelinen noktada keseye kasaya nisaya yenik bir profesyonel islamcı tip oluşturup onunla hayali müsabakalar yaparak sizi hayali bir seyirden mahrum bırakacağım belki.Yani islamcı mahalleden olmayanların mücahit müteahit müsait nakaratlarını tekrarlamayacağım.” Fakat arkadaşlar (kardeşlerim demek istiyorum) geldiğimiz bu noktada dava bizden özverili samimi çalışmalar bekliyor.Ya gülmeyin lütfen…Teşkilat çalışmalarımız sohbet halkaları olarak diz dize devam edecek… Ders halkalarında okunacak dökümanlar az sayıda bastırılan kitaplar olarak elinize ulaştırılacak…Herkesin beslendiği bir halkası olduğu gibi besleyeceği birçok halkası olacak…Teşkilat işleyişimizde ”sır” vazgeçilmezimizdir… Teşkilat şemasının işleyişi ve akışı asla üçüncü şahıslarca bilinmeyecektir…Hatta eşiniz sizin, sizde eşinizin teşkilat durumuyla ilgilenmeyeceksiniz…”  gibi karar ve tamimlerle kurulan cemaatlerin üzerinden on yıllar geçti. Niyazice değilsede babasının kesesine bir sürü insanımız hapislerde yattı. Çünkü hapis yatmanın Dava adına ücreti rızai bari olacak iken karşılığını kimden biat olarak bekleyeceklerdir acaba ?  Gaye devletin bütün istihbarat birimlerince bilinen transparan ilişkilerin yandaşlarca bilinmemesiydi.(8)  Şimdi ne oldu peki ? Geçmişin istihbarat birimlerince en mahrem ayrıntısı bile bilinen illegal cemaatlerin yerini sözüm ona legal çeşitleri yani modern cemaatleri STK’lar kuruldu. Kimse bunu ihbar kabul etmemeli, çünkü herşeyin “mış” gibi işlediği ve eskimez cemaatlerden tek farkı “tabela” olan bu yapılar ve yapı taşları olan dava adamları ile bu yeni tür oluşumlar dijitalleşen hayatta Watsapp,Telegram, Bip,v.b mesajlaşma gurubları yine pandemi  süreci ilede iyice haklı gibi duran Zoom, Google  Meet v.b internet üzeri sanalda yapılan toplantıları pek sevdiler Peki sır nerde kaldı? Örgütlülük nerde kaldı?Cemaat ne yana düşer?..                 

Başta neo selefi kişilerin izlenenin çokluğu ile övündüğü kısa fragman türü görüntülü vaazlerin yanında Facebook yada YouTube kanallarında sohbet halkaları ve dersler gırla gitmektedir…IQ den ziyade duygusal zekası önde olanların etkileneceği bilimden ve ilimden yoksun hikayesel anlatımlar ile seyirci toplanılmaktadır. Müthiş bir popülizm ile türübinlere yapılan seslenişler ile hep dedelerimizin bir oturuşta bir kuzuyu nasıl yedikleri bize yutturulmaya çalışılmaktadır…(9) Belki doğrudur bir insan, insan üstü bir tarz ile 10-15 kg eti bir oturuşta yiyebilir. Ama o kadar eski söylemleri soğuk savaş döneminin eseri olan argümanları ile yeni bir dünya inşaa edecek ve ıslaha vesile olacak hiçbir emare taşımamaktadır. Çünkü eski ile yeni olmazzzz… Doğrudur köz eski kütükte kalır.Ama o köz firavuna giden Hz.Musa’nın gördüğü köz(ışık) olmalı.Mücadele… Neden? Niçin? Kime karşı? Kiminle? Ne zaman? Nerede? Nasıl?…Varlık sebebi ortadan kalkmış yada kaldırılmış birşeyin varlığı olmaz…          

“28 Şubat’tan sonra İslamcıların bir kısmı İslamcılığı ya da radikalliği -aslında bunun adı “samimi veya ihlaslı Müslümanlık” olabilirdi ya da geçmiş asıl kültürü ve birikimi referans kabul etme durumu- bırakıp sosyal demokrat ya da liberal demokrat oldular. Postmodern darbe sonrası oluşan epistemolojik kırılma, beraberinde ontolojik güvensizliği ve savrulmayı meydana getirmiştir. Ne yazık ki Müslümanlar, Müslüman görünürlüklerini minimum seviyeye indirip renk değiştirmeyi tercih ettiler. Liberal söylemler ve çoğulculuk, uzlaşma, evrensel insan hakları gibi kavramlar kullanılarak yeni bir dil geliştirildi. Bu değişim, her alanda kendini hissettirdi. 1995’li yıllarda okunan İslamî içerikli yayınlar, yerini popüler yayınlara terk etti. İslamî içeriğe sahip olan yayınlar, kitapevlerinin en ücra köşelerine itildi. Bunların yerini vitrinleri süsleyen popüler yayınlar aldı.(10).Evlerimizdeki kitaplıkların ve vitrinlerin durumunuda herbirimiz ayrı ayrı bilmekteyiz.Artık okuma guruplarında “dört terim” yada “yoldaki işaretlerin” yerine “Homo Sapıens” ve “Zerdüşt böyle buyurdu” kitapları okunuyor… Okunmasın demiyoruz ama bu ayarsızlık sonucu iyi bir gidişle sonuçlanmıyor… Çünkü dünün başörtüsü mücadelesi veren islamcıların kızları ve gelinleri şimdi başörtüsüz ve gayri İslami bir hal içinde ve bohem bir hayatı yaşıyor .İslamcılığı kimseye kaptırmayan  onlarca bestseller kitabı olan islamcı yazarlarımızın internet fenomeni olan çocuklarının çoğu namaz kılmadığı gibi  Facebook, İnstagram,Watsapp durum,Facebook v.b hesaplarındaki paylaşımlarına baktığınızda gözlerinize inanmayacaksınız. Ayrıca tüccar ve esnaflarımızla birlikte hepimizin  banka hesapları, krediler, faiz ise günlük hayatımızın kaçınılmaz bir parçası artık.        

Dijitalleşen hayatta İslami hareketin ontolojik olarak varolmayacağını söylemek gibi bir niyetim yok elbette. İslamcılık öldü diyenlerde asla inanmayın. Çünkü ben hala bir islamcıyım…Bu dinin sahibi baki olan Allah ise bu dine hizmette baki olacaktır elbette… (11) Mağara insanlarının uyandıktan sonra iaşe temini için kullanmak istedikleri paranın o zamanda geçerliliği yoktu, bu zamanda geçerliliği olmaz. Moderniteye uygun modernizmin ruhuna esir olmadan dijitalleşen hayatta oğluna kızına evladına telefon cihazı yada ıpode veya bilgisayar almayarak, yasaklayarak bir yere varamayız. Ben PDF yada tablette yazı, kitap okuyamıyorum lakırdılarıyla kendimizi kandırmaya çalışırken çocuklarımızın yaptığı Hz. Nuh’un oğlu misali sanal paylaşımlarıyla İslami hareketi varedemediğimiz gibi sürdüremeyizde…(12) Evet bilgisayar ilk çıktığında da aynı matbaada olduğu gibi yasaklama temayülle bilgisayar ile yapılan kuran çalışmaları ve araştırmalarının doğru, helal ve mübah olup olmadığı İslam alimlerince fetvaya bağlandıktan sonra kullanılmaya başlanmıştır.(13). Matbanın yasak oluşunun zihin yapısı hastalıklı despotik bir kafa yapısının eseridir.   Şimdi o fetva alınan bilgisayarın onlarca katı kapasitedeki cihazlar yaşı onbeş civarındaki gençlerimizin elindedir. Eskiden çıkan dergileri boykot edenler, kitapların okunmaması için karar alanlar, yazılan yazıların faturasını kol bacak kırıp,göz morartacak şekilde tahsil edenlerin kulakları çınlasın… Şimdilerde hiçbir yasak yok, emperyalistlerin Emperyal planlarına ilişmedikçe… Çünkü ülke sınırları artık yok hükmüne getirildi adeta. Dünyayı artık Emperyal şirketler yönetiyor ve bunların hepsi dijital… Bu dijital hayatın kurucu yasaları o kadar güçlüki dünyanın en güçlü ülkesinin en güçlü liderinin sanal hesabına kısıtlama yapabilmektedir.(14) Varın gerisini siz düşünün…Ama bizim sloganlarımız baki…Tekbirrrr…Vesselam…

 

D İ P N O T L A R :

(1) Karşılığı-Mehmet Bekaroğlu-Siyasetin Sonu-Elips yay.Ankara-2007-sh-102-103

Bakınız: Zeki SAVAŞ-Ortak Payda-Özedönüş yay.2.baskı.2008-sh-141-147

(2) Ümit AKTAŞ-Güç metafiziğinden,”Güç metafiziğine”-Yetkin Düşünce dergisi-yıl-2-sayı-8-2019-sh-69

(3) Mümtazer Türköne-Siyasi ideoloji olarak İslamcılığın doğuşu-İletişim yay-1991-ist

(4) İsmail KARA-İslamcıların siyasi görüşleri-İz Yay.ist.1994-sh -7

(5) Fuad Zekeriya-Çağdaş İslamcı harekette Hakikat ve Hayal-Kapı Yay-ist.2007-sh-51

(6) Mustafa İslamoğlu-İslami Diriliş hareketleri-Düşün yay.ist.2013.sh.64-65 karşılığı

(7) M.Beşir Eryarsoy-İslami hareketler ve problemleri-Buruç Yay.ist.1995-sh-7

(8) Aytunç ERKİN-Fethullah Hocanın şifreleri- Kaynak yay.ist.2005.sh-88-89

(9XXX)Ahmet KELEŞ-Ölü doğan ideoloji,İslamcılık-Yetkin düşünce dergisi-yıl-2 sayı-8-2019-sh30

(10)https://www.fikircografyasi.com/index.php/makale/28-subat-ile-kirilan-epistemoloji-sarsilan-ontoloji-Doç.DR.Ahmet DAĞ/ulaşım. 03.03.2021

(11) Ahmet Keleş-A.g.d.Makale -sh-48

(12) Mustafa İslamoğlu-Ne Yapmalı-Düşün yay.9.bası.ist.2004-  Sh-120

(13) Ali Şeriati-Kurana Bakış- Fecr yay.Ankara 2013 sh.70

(14) Seçimi kaybeden ABD başkanıTRUMP’ın sanal hesapları maksadını aşan yayınlar yaptığı gerekçesiyle  donduruldu.

 

Kaynak:Farklı Bakış



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER