Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

DEİSTLİK TARTIŞMALARINA ÜÇ MADDEDE ELEŞTİREL BAKIŞ

Dindarların sayısı azalmıyor, aksine artıyor ancak inanç sağlamlığı ve ibadetler zayıflıyor. Aile ve mahallenin zayıflaması, teknoloji ve dijital alandaki hızlı gelişmeler, sosyal medyanın temel paylaşım alanına dönüşmesi, son iki asra seküler ideolojiler

DEİSTLİK TARTIŞMALARINA ÜÇ MADDEDE ELEŞTİREL BAKIŞ

Son haftalarda gündemimize giren ?deistlik? mevzuunda neredeyse söylenmemiş söz kalmadı. Bu sebeple, benim söyleyeceklerim doğrudan deistlikle değil ?deistlik tartışmaları? ile ilgili olacak.

Bir: Konuyu ?gençlik sorunu? olarak gündeme alma yanlışlığı veya alışkanlığı.

Dikkat edilirse, tesettür, hicap, namus, aile ve benzeri konulardaki değişimleri ?kadın? üzerinden yorumlama kolaycılığını tercih ettiğimiz gibi eğitim ve ahlak alanındaki değişimleri veya olumsuz gelişmeleri de ?gençler? üzerinden yargılamayı tercih ediyoruz. Bunun sonucu olarak ?Müslüman kadın şöyle?? veya ?Şimdiki gençler böyle?? gibi genelleme içeren cümleler kuruyoruz. Olumsuz konuları, kadınlar ve gençler üzerinden konuşmak o kadar güçlü bir gelenek haline geldi ki, kadınlar ve gençler bile, geneli ilgilendiren bazı konuları kendileri üzerinden değerlendiriyorlar. Oysa ?gençlik sorunu? olarak tanımlanan problemlerin çoğunluğu ya toplumun genel sorunu veya yetişkinlerin sorunu. Mesela ?kitap okumamak? gençlerin değil yetişkinlerin sorunudur. Çünkü ülkemizde, en çok okuyanlar 10-30 yaş arasında olanlardır. 30-40´tan sonra insanlar, ?Okuduğum yeter, tecrübem var? diyerek okumayı azaltıyorlar. Buna rağmen, okumaya dair sohbetlerde hep ?Gençler okumuyor!? diye cümle kuruluyor. Hicap-mahremiyet ve namus hem erkek hem kadının ziyneti olması gerekirken ?O erkektir, yapar? mantığı ile bu konularda erkekleri masumlaştırırken, hicaba dair her meseleyi kadın üzerinden konuşmayı yeğliyoruz.

?Deist? tartışmasında da benzer bir kolaycılığı tercih ederek sorunu gençler üzerinden konuşmaya başladık. Oysa sorun, sadece gençlerin değil, bu çağda yaşayan herkesin sorunu. Sorun, farklı yaş ve eğitim profillerinde farklı şekillerde tezahür ediyor. Ancak gençler, sorunlarını, şüphelerini, çelişkilerini yetişkinlere nazaran daha açık söylüyor. Bu ise, sorunun gençlere özgün olduğu algısına sebep oluyor. 
Öyleyse, deist, nihilist, agnostik yaklaşımları tartışacaksak, bunu ?gençlik? değil toplumun geneli üzerinden konuşmalıyız.

Ayrıca, bundan sonra, erkekler yozlaşmayı-değişimi kadınlar üzerinden, yetişkinler gençler üzerinden değerlendirmeyi terk etmeli. Bu yaklaşımlar, bir metodoloji içermiyor, çözüm sunmuyor, suçlama hakkını elinde tutanı sadece rahatlatıyor.

İki: Dövmek için yola çıkıp övenlerden olmak.

Deizm tartışmaları ve haberleri, sorun tespitinden çok deistliğe karizma oluşturmaya başladı. Evet, bir sorun var ama olduğundan beş-on kat daha büyük bir sorun olduğunu düşünmemiz isteniyor veya sorunu anlatma biçimimiz soruna çok dostane şekilde gelişiyor.

Peki, neden böyle oldu?

İki ihtimal olabilir. Belki, birileri bu tartışmaların peşinden bize ?İşte bunun için şunu yapmalıyız, şunları okumalıyız? demek için tartışma böyle tuhaflaştırmış olabilir. Bu ilk ihtimal? 
İkinci ihtimal ise; dini ve kültürel bazı ekollerin, bu tartışma üzerinden kendi konumlarını savunmaları olabilir. Bir nevi, güncel bir tartışma üzerinden koz paylaşımı?

Tartışmada kullandığımız dil, seçtiğimiz kelimeler, paylaştığımız görseller, sorun olarak tanımlanan kavramlara veya gruplara karizma, gizem, büyüleyicilik katmamalı. Bunun için dijital mecra, medya ve iletişim kültürüne vakıf olmalıyız. Döverken dövülmek, yerdiğimizi zannederken övmek ne kadar tehlikeli bir avcılık!

Şöyle bir prensibimiz olmalı: Bir problemi tartışırken, çözümden çok problemin kendisini konuşuyorsak, problemi güçlendiriyoruz, probleme alışıyoruz demektir.

Üç: İnanç ve ibadetteki zayıflığı gidermek için eğitimi arttırmalıyız anlayışının yetersizliği.


Dindarların sayısı azalmıyor, aksine artıyor ancak inanç sağlamlığı ve ibadetler zayıflıyor. Aile ve mahallenin zayıflaması, teknoloji ve dijital alandaki hızlı gelişmeler, sosyal medyanın temel paylaşım alanına dönüşmesi, son iki asra seküler ideolojilerin şekil vermesi bu durumun genel nedenleri arasındadır. Çözüm daha çok eğitim değil; daha çok yaşam ve daha doğru iletişimdir. ?Eğitim şart? anlayışı bizi salt bilgi temelli didaktik bir zemine taşıyor. Gençlerle ilgili çözüm şu? Gençleri dinlemeliyiz, onlara kulak vermeliyiz, gözlerinin içine bakmalıyız, omuzlarına elimizi koymalıyız, seslerini kesmemeliyiz, demek istediğini anlamalıyız. Dilimizi buyurganlıktan kurtararak anlatıcı, izah edici, soru sordurucu latif bir kıvama dönüştürmeliyiz. ?Bugünün gençleri çok şanslı? gibi cümleleri çöpe atmalıyız; çünkü bu tür cümleler gençlerle aramızda büyük duvar. Unutmamalıyız ki, ?yaşamaktan? daha iyi öğretmen yoktur; yaşarsak en iyi dili kullanmış oluruz. İslam´ı yaşamak; en başta ahlaklı olmak, özü-sözü bir olmak, adaletli davranmak, güzel konuşmak, varlığı-yokluğu paylaşmaktır; böyle bir dili sevmeyecek genç, böyle bir dilden etkilenmeyecek yetişkin, yaşlı, şehirli-köylü, kadın-erkek yoktur.

Ayrıca, 15 Temmuz sonrasında FETÖ etkisiyle ?seküler? anlayışın arttığını unutmayalım. Çünkü 15 Temmuz işgalci darbe girişiminin arkasında, toplumun yıllarca dindar kabul ettiği FETÖ-FG´nin olması, insanları dini yapılara ve dini anlayışa az-çok mesafe koymasına sebep oldu. Konuyu düşünürken ve insanlarla konuşurken, bu etkeni de göz ardı etmeyelim.

 

EROL ERDOĞAN

dunyabulteni.net



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER