Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Değerler Yitimi Haramların Meşruiyeti

Ali Haydar Haksal

Değerler Yitimi Haramların Meşruiyeti

Laik ve seküler devletin kurallarını din belirlemez. Dinin kimi unsurları sadece bir ayrıntı olarak yer alır. Ya da müsamaha gösterilir. Sınırlarını zorlayacak ya da ilkelerine ters düşebilecek dini hiçbir olguya izin vermez. Dinin kimi unsurları, toplumun ya da kitlelerin tedirgin olmayacağı, karşı çıkmayacağı kimi durumlara izin verilir.

İslâm´da Müslümanların hayatı bir bütündür. Hiçbir durum diğerinden ayırt edilemez ve ayrılamaz. Dışlanamaz da. Müslümanların laik, seküler yönetimin, daha açık bir ifade ile demokrasi dini ile uyuşması beklenemez. Bu hem bir çatışma oluşturur hem de tahammülsüzlük.

Kilise ile demokrasi ya da Batılı yönetimler sınırlarını belirlemişler. Batı kiliseyi bir ölçüde hayatın dışına itmiş, kilisenin sınırlarını daraltmış ve belirlemiş. Zaten kilisenin de tatminsizliği başlıca sorun. Dolayısıyla kimi kurallar ve hayatın uygulamaları bir bakıma uyumlu.

 

 

 

Müslüman toplumların yönetimlerle bu anlamda ciddî sorunları bulunuyor. Türkiye özelinden bakarsak, demokrasiye geçişten beri cumhuriyet ideolojisi ile halkın sorunları var. Dinin alanlarını sınırlamaya kalktığında hayatın bütününü etkilemiş oluyor. Oysa, İslâm´ın kesin hükümleri bulunuyor. Bunlara uymak zorunluluk. Haram olanı meşru kılmak veya dayatmak hayata da müdahaledir. Bundandır ki çatışma ve gerilim asla bitmiyor.

Demokrasi yönetiminde iktidarı ele geçirenler bu sisteme uymak zorunda. Yoksa devre dışı bırakılıyorlar. Cumhuriyetin kurumları buna müsamaha göstermiyor.

Müslümanların gerilimleri süreklidir. Çünkü hayatın bütünü yaşanamıyor. Hayatı zorlayan kimi durumlar da hem gerilim hem de çatışma oluşturuyor. Kumar, faiz, zina, sarhoş edici her içki yani alkol haramdır. Haramların sınırları bellidir. Bir Müslüman, geleceği bakımından bunlardan sakınmak zorundadır. Yoksa günah işlemiş olur ve bu geleceğini de etkiler.

Demokratik yöntemlerle Müslümanların iktidarı ele geçirmesi, yönetmesi söz konusu kurumu ya da sistemi Müslümanlaştırmaz. Müslümanlar ancak o yönetimin uygulayıcıları olurlar. Yakın zamanda kimi trajikomik durumlar var. Aslında bu bir trajedi değildir, tam anlamıyla bir dram ve bir çıkmaz. Giyimden kuşamından yaşayışlarına kadar bir kişinin Müslüman olması ile yönetime geçince sistemin Müslümanlaşması beklenemez. Dahası burada çok çarpık bir durum oluşturur.

Haram kazanç ile hayır yapılmaz. Çünkü haramın önünün her halükarda kesilmesi gerekir, engellenmelidir. Ne kumarın, ne zinanın veya benzeri haramların meşru kılınması kabul edilemez.

Laik seküler devletin başına geçen muhafazakârlar ile birlikte zihni karmaşa giderek bir evcilleşmeye dönüştü. Müslümanlar da Hıristiyanlar gibi bir kabulleniş içindedirler. Bir kumar kurumu olan toto ya loto vasıtasıyla hayır oluşturması tam bir garabet. Bu dram ötesi bir vahamet. Asıl yıkım Müslümanların harama ve onun kurumlarına meşruiyet kazandırması. Muhafazakâr, namazlı, abdestli yaşayışıyla Müslüman birinin bu kurumun başına geçmesi onu meşru kılamaz. Ama ve ne yazık ki Müslümanlar artık bunun kabullenişi içindedirler. Haram ile hayır yapma, o kurumları bir hayır kurumu gibi görme tuhaflığı oluşuyor.

Müslümanlar birçok yönüyle duyarlıklarını yitiriyorlar. Çıkarları ve iktidarları uğruna razıdırlar. Sistemi dönüştürme yerine kendileri dönüşüyorlar. Kendilerinin dönüşmesi bir yana halkımızı dönüştürüyorlar.

Faiz kurumları manevi bir programa sponsor olabiliyor. Ya da tamamen bir kumar kurumu kalkıp İslâmî bir kurumun inşaatını yapıyor. Böyle olunca haram insanların gözünde meşru hâle gelebiliyor. Ne güzel bir binaya sahip olunmuş diye gururlanılabiliyor. Bu bir anlama kabulleniş ve teslim oluştur. Aslolan bunlardan kaçınmak ve sakınmak, korumak. Müslümanlar bu duyarlılıklarını yitirince hemen her olumsuzluğa rıza gösterilebiliyor.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz