Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

DAVUTOĞLU'NU İÇERİSİNDE BARINDIRAMAYAN, TASFİYE EDEN BİR PARTİ OLARAK AK PARTİ...

Fehmi Koru yorumluyor.

DAVUTOĞLU

Söylenen büyük çapta doğrudur: Partilerin ana gövdesinden kopan veya koparılan siyasiler kendi başlarına parti kurmaya kalktıklarında o parti fazla başarılı olamıyor. CHP’den kopup Demokrat Parti’yi, Refah Partisi’nden kopup AK Parti’yi kuranların başarısı bilinen istisnalar; ancak diğerlerinin pek çoğu ya yok oldu, ya da tabela partisi olarak varlığını sürdürebiliyor.

Konuyla ilgili bir başka gerçek daha var: Kendileri başarılı olamasa bile, bir partiden doğan yeni partilerin büyük çoğunluğu, koptukları partiyi de başarısız kılabiliyor. 1960 öncesinde Hürriyet Partisi, 1960 sonrasında Demokratik Parti içinden doğdukları partilerin gücünü zayıflattılar. Adalet Partisi tek başına iktidar olma gücünü yitirdi sözgelimi.

Süleyman Demirel “Çatıdan birkaç kiremit düşerse binaya bir şey olmaz” demişti partinin muhafazakar ağır topları teker teker ayrılıp Demokratik Parti’yi oluştururken; sonuçta bina büyük hasar gördü.

Turgut Özal vefatından hemen önce, vaktiyle elleriyle kurduğu Anavatan Partisi’ne karşı yeni bir parti kurma hazırlığındaydı; ANAP’ın tabela partisi haline dönüşmesi süreci Mesut Yılmaz’ın partiyi ele geçirmesi sonrasında sevmediklerini ve kendisine rakip gördüklerini gözden çıkarmasıyla başlamıştı.

Hasar raporu

Siyasiler güçlüyken kendilerini -ve partilerini- güçsüz duruma düşürecek adımlar atarken rahat davranır, başlarına geleceği fazla önemsemezler; ancak sonradan çıkarılan hasar raporu bazen hayli yıpratıcı olabilir.

AK Parti bugün gücünün zirvesinde değil. Her seçimde seçmen tabanından kaymalar yaşanıyor. Eksiğini MHP’nin verdiği destekle kapatabiliyor. O desteğe rağmen son yerel seçimde daha önce kendi elinde olan pek çok büyükşehiri -bazısını MHP’ye- kaybetti AK Parti; bu arada 25 yıl boyunca aynı çizgide belediye başkanları tarafından yönetilmiş Ankara ve İstanbul da CHP’ye geçti.

Daha da önemlisi, henüz iki yılını doldurmamış yeni bir sistemi var Türkiye’nin ve önümüzdeki dönemde gerçek iktidarı temsil eden başkan halkın yarısının oyunu almak zorunda. Tabandan kaymalar devam ederse MHP desteğine rağmen adayını başkan seçtiremeyebilir AK Parti. Oyunu azaltabilecek girişimler şöyle dursun, bir yandan mevcut seçmenini korurken bir yandan da onu yüzde 50’nin üzerine çıkartacak ödünç oylara ihtiyacı olacak.

Reklam

Gerçek buyken, AK Parti birkaç yıl öncesine kadar (2014-2016 arası) genel başkanlığını yapmış, başbakanlığı üstlenmiş Ahmet Davutoğlu ile üç arkadaşını partiden ihraç işlemini başlatabildi.

Kendine güven, tamam ama biraz fazlaca bir güven değil mi bu?

Liderler de yanlış hesap yapabilir; böyle durumlarda onları frenleyecek kişilere veya mekanizmalara ihtiyaç vardır. Demirel’in Demokratik Parti’ye yol verirken sergilediği vurdumduymazlıktan sonradan pişman olduğunu onları yeniden partisine davet etmesinden de biliyoruz. 

Kendisini yanlışa düşürmeyecek isimleri tasfiye etmişti Demirel.

Davutoğlu ve ‘dava’

Ahmet Davutoğlu yukarılardan bakıldığında önemsiz biri gibi görünebilir. Ancak ‘dava’ başta olmak üzere hamasi ögeler taşıyan her kavramın kullanımında akla gelebilecek bir isim o. Tek bir siyasetçi kimliğini aşan bir kişilik. Onun tasfiyesiyle birlikte AK Parti tabanında etkili olan kavramların bundan sonra kullanılması zorlaşacaktır.

“Dava adamı” denildiğinde AK Parti’de yer alanların büyük çoğunluğundan daha fazla akla gelebilecek isim onunkidir. Ahmet Davutoğlu’nun… Davutoğlu’nun tasfiyesi partinin ‘dava’ iddiasını zayıflatır.

“Zaten kafaya parti kurmayı koymuştu” gerekçesi onun için pek uygun düşmüyor. Çıkışının nihai sonucu gerçekten parti kurmak olsaydı bile, hakkında ihraç mekanizması çalıştırılana kadar Ahmet Davutoğlu parti içerisinden konuşmakta ve kuruluş felsefesine sadakatten söz etmekteydi. Son zamanlarda -ona göre- yapılmakta olan yanlışlardan vazgeçilmesi talebini seslendirmekteydi. 

Reklam

Suçu bundan ibaret olan birinin partiden ihraç edilmesi geride kalanlar için hoş bir örnek teşkil etmeyecek.

AK Parti bu yola sapmakla kendisini çok dar bir alana kendi eliyle hapsetmiş oluyor. 

Davutoğlu’nu bile içerisinde barındıramayan bir parti artık AK Parti. Davutoğlu’na sempatiyle bakmayan AK Parti seçmenleri arasında dahi bu durumu garip karşılayanlar ve anlamakta zorlananlar bulunduğuna eminim.

Yapılanlar seçmen nezdinde yeni bir gözle değerlendirilmeye başlanırsa hiç şaşırmam.

Peki ya Ahmet Davutoğlu ve arkadaşları?

Onlar için şu aşamada söylenebilecek olan şu: Yolları açık olsun.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz