Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

DAVUTOĞLU OLAYI ALEYHTE ALGIYI KIRMAYA YARAYACAK BİR FIRSATTI; PİŞMİŞ AŞA SU KATILDI…

Fehmi Koru yorumluyor.

DAVUTOĞLU OLAYI ALEYHTE ALGIYI KIRMAYA YARAYACAK BİR FIRSATTI; PİŞMİŞ AŞA SU KATILDI…

Dünyanın pek çok ülkesinde de ilgiyle izlenen bir Amerikan dizisinin son bölümünde, ‘ulusa sesleniş’ konuşması yapan ABD başkanı, çok-sesliliğin global planda gerilediğini anlatırken, demokrasiden uzaklaşan ülkelerin adlarını teker teker andı.

İlk sıraya Türkiye’yi yerleştirerek…

Demokrasiden uzaklaşan ülkeler arasına yabancı dizilerde girmeyi başardık.

Neticede bir dizi bu. Senaryo gerektirsin yarın en ileri demokrasiyi bizde de keşfedebilirler.

Albright bile aleyhe döndü

Yalnız dizilerde adımız böyle geçmiyor; son zamanlarda yayınlanan pek çok bilimsel eser, araştırma ve hatıra kitaplarında da Türkiye’nin adı yine olumsuz örnek olarak anılıyor. Bir zamanlar ABD dışişleri bakanı olarak ve sonrasında ülkemizi defalarca ziyaret etmiş meslekten siyaset bilimci Madeleine Albright’in son kitabında da Türkiye demokrasi dışına itilmiş olarak yansıtılıyor.

Aynı çerçevede yazılmış pek çok başka kitapta da demokrasiden uzaklaşan ülkeler arasında örnek gösteriliyoruz.

Maalesef algı böyle.

Hükümet, iktidar partisi bu algıyı önemsemiyor, üzerine gitmediği gibi değiştirmek için çaba da sarf etmiyor; tam tersine,“Bizi böyle kabul edin” anlayışıyla hareket ediyor…

Zaten öyle kabul ediyorlar ve algı giderek yerleşiyor.

“Türkiye düşmanları” ya da “Dış odaklar” türü yaklaşımlarla konuyu ele almak mümkün; nitekim AK Parti’nin itibar ettiği kalemler arasında algıyı fark edip ele alanlar var ve konuya bu açıdan yaklaşıyorlar.

Oysa Albright’a biraz yakından baktığımızda, AK Parti’nin iktidara gelmesi sonrasında dışarıda belli mahfillerde başlayan aleyhte havaya uymamış, her zeminde ve yazılarında Türkiye’ye ve siyasi iktidara övgülerle yaklaşmış olduğunu görüyoruz. Yeni kitabındaki eleştirilerin sertliği biraz da yakın geçmişte yaptığı Türkiye ve AK Parti yanlısı değerlendirmelerinin yanlış çıkması ile ilintili.

Yaşadığı hayal kırıklığı büyük.

Kitaplardaki veya medyadaki aleyhte havaya aldırmamak mümkün elbette; ancak aleyhte yayınların Türkiye’yi kendilerine ticari ortak olarak seçmişler üzerindeki etkilerini ne yapacağız? Hava giderek ikili ilişkileri ve en çok da ekonomiyi olumsuz etkilemeye başladı.

Daha önce eleştirildiği zaman bile saygın bir dille eleştirilen bir ülkeydik, şimdilerde o saygılı dil giderek yerini zehirli bir dile terk ediyor.

Aldırmayalım, peki de ekonomi ne olacak?

Yetkili ağızlar ekonomide gidişin olumluya çevrilmek üzere olduğunu müjdeliyorlar; rakamlar ve göstergeler aksini söylese bile… Tabloyu savunulabilir göstermenin maliyeti var ve bu yol tercih edildiği için o maliyet giderek daha da yüklü hale geliyor. S-400 ve F-35 gibi askeri konularda yakınlaşıp uzaklaştığımız ülkeler açısından dengeler sarsılıyor, ancak esas askeri olmayan konularda eksen kaymasının etkileri kalıcıya dönüşüyor.

Davutoğlu olayı bir fırsattı

Görüntüyü kolayca değiştirecek fırsatları da kullanmıyor ya da kullanmayı bilmiyor iktidar partisi ve hükümet; tam tersine, ele geçen ‘fırsat’ yanlış adımlarla olumsuz algıların daha da yerleşmesine yol açması yüzünden aleyhte bir kanıt halini alıyor.

Ahmet Davutoğlu ve arkadaşlarının AK Parti’den ihracı sürecine bu yönden bakabiliriz. Sonunda bir partiye vücut vermesi muhtemel bir çıkış yaptı Davutoğlu; ancak ihraç işlemi başlatılana kadar hep parti içinden konuştu eski bakan ve eski başbakan. Dile getirdikleri AK Parti’yi daha başarılı kılabilecek tarzda eleştirilerdi. Kulak vermek yerine “Söyletmen vurun” anlayışıyla üzerine gidildi.

Öyle yapmak yerine, kendisine parti içinde bir platform imkanı sağlansa ve göstermelik de olsa söylediklerinin not edildiği, gerekenin yapılmasına çalışılacağı gibi basit bir karşılıkla yetinilseydi, aleyhteki algıda kırılma meydana gelebilirdi.

Üç yıl öncesine kadar önemli görevler tevdi edilmiş, son seçime kadar milletvekili olarak Meclis grubunda yer almış biri, sırf eleştirel bir tavır sergilediği için partiden ihraç edilme yolunda.

Manzara bu.

AK Parti ile özdeşleşmiş bazı isimlerin de aralarında yer aldığı bir kadro yarın yeni bir parti kursa, istifa ettikleri için ihraç tehdidine uğramayacaklar, fakat korkarım, onlara da yine hiddetle yaklaşılacak.

Yaklaşılacak da ne olacak?

Dışarıdan bakanların teşhis ve tahlillerinin içeride de yankı bulması bizde zaman alabiliyor, ama yine de bir süre sonra benzer değerlendirmeler halkımıza da intikal ediyor. AK Parti’yi kuruluşundan kısa süre sonra iktidara taşıyan 2002 dönemeci öyle bir zaman aralığıydı.

O zaman da yabancı dizilerde Türkiye adı sıkça geçmeye başlamıştı.

İktidar çevrelerinde bu durumun farkında olan yok mu?



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz