Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Davutoğlu mu, Babacan mı?

Adelina SFİSHTA´nın Analizi;

Davutoğlu mu, Babacan mı?

İstanbul seçimleri, AKP´de büyük bir siyasi depremi tetikledi. 

Yapılan son araştırmalar, AKP´nin oylarının % 34 civarında olduğunu gösteriyor. 31 Mart 2019 yerel seçim sonuçlarına göre, % 9-10 kayıp gözüküyor. AKP halen merkezi yönetimde iktidar olsa bile, İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Antalya, Mersin gibi büyük şehirleri kaybetmesi ile, ?taraftarlarının uzanabileceği pastayı? hayli azaltmış oldu.

Azalan ?pay?; azalan ?dost? ve azalan ?oy? demektir, unutulmamalı.

İşte AKP bu sürecin içerisine girdi. % 34 tek başına iktidar olamamak demek. Bu da, ?Hızlı çöküş dönemine? girildi anlamı taşır. Bundan sonra ?geometrik kopuşlar? yaşanır.

Erdoğan, elbette tedbirler almaya çalışacaktır. Ama inanın, artık hiçbiri çare olmaz. Karizma çizilmiş, umutlar tüketmiştir. Erdoğan politikaları ?toplumsal gelişimin ardında kalmıştır.?

Bahçeli´nin koalisyona ?verdiği direktifte? işaret ettiği gibi, ?mevcut koalisyonu kurumsallaştıracak? adımlar atılmaya çalışılacaktır. Muhtemel adımlar, ?Avrasyacı ekibin koalisyona görünür montajı olabilir?. Bu tür ?baskıcı tedbirlerin?, memlekete hiçbir yararı olmayacağını unutmamak gerek.

Erdoğan´ın bu ?garip koalisyonunun? şimdiye kadar attığı adımlar, Türkiye´yi duvara toslattı. Geldiğimiz nokta; ?uluslararası güçlerce kuşatılmış bir ülke? ve ?failed state-çöken devlet?.

İşin bu noktaya geleceğini vicdan sahibi yazarlar anlatmaya çabalıyor, uzun süredir. Depremin geldiği en kibar haliyle söylenmeye çalışılıyor. Ben de seçimden bir gün önce ?Erdoğan´ın hikayesi bitti. Türk siyasetinde depreme hazırlanın? başlığı ile bu depreme işaret etmiştim, www.ocak.medya.com da. Gerekçelerim; toplumun Erdoğan´ı ?geçtiği? etrafında şekilleniyor.

Çöküş o kadar netleşti ki, AKP ve Erdoğan en büyük eleştirileri, kendi partisinin içinden, ?kendi yol arkadaşlarından? alıyor artık.

İtirazlarını yüksek sesle dile getiren ve sesini hayli yükselten şimdilik Ahmet Davutoğlu. Henüz kendi sesini duymadık ama, sesini yükseltecek olan ikinci önemli figür ise Ali Babacan.

İkisini de tanıyorsunuz aslında, ama ben yine de analiz etmeye çalışayım.

Ahmet Davutoğlu; dindar, okumaya, akademik çalışmaya ve ?talebe? yetiştirmeye önem veren idealist birisi. Çalışkan, hırslı, ısrarcı, kariyerist, teşkilatçı, ekipçi. ?Davası? ön planda olduğu için maksimum risk alabilir. Hırsı ve aldığı riskler nedeniyle sıklıkla hata da yapabilir. Davutoğlu ?yeni doktrinler? üretebilecek ?teorik-analitik? kapasiteye sahip. AKP genç kadroları üzerinde etkisi olan ?AKP´nin hocası?. Onun yetiştirdiği veya etkilediği bu gençler, halen Erdoğan´la çalışıyor. Erdoğan´ın dış politikasında, gariptir ama, halen ?Davutoğlu izleri? görülüyor. Davutoğlu Dışişleri bakanlığı ve Başbakanlık tecrübesine de sahip. İdealleri uluslararası çatışma alanı içinde.

Ali Babacan; dindar, ekonomist, konusunda bilgili, ekip çalışmasına yatkın, teknokrat yapılı, idealleri kendi bedeninde saklı birisi. Çalışkan, iddiasız, bireysel, teşkilatçı değil. Minimum hata ile çalışır, risk almaz. Babacan ideolog değil, mevcut değerlerini sakince yaşayan birisi. Başarılı ?eski ekonomi bakanı? imajı hala halkın ve uluslararası çevrelerin değer verdiği ve kredi açtığı önemli bir husus. Babacan´ın farklı disiplinleri ?orkestre edebilme kapasitesi? çok iyi değil. Makro yönetim konusunda tecrübesi az. Başarısız dışişleri bakanlığı, bu konudaki şüpheleri güçlendiriyor.

Davutoğlu, kişilik özelliklerine bağlı olarak; çok kıt imkanlarla, yeni hikayeler yazabilir, kadrolar yetiştirebilir, uzun vadeli-derin çalışmaları göze alabilir. Babacan; yazılmış hikayeyi oynar, yetişmiş kadrolarla çalışır, başarı vaat eden çalışmaları önemser. Yönlendirmeye ihtiyacı vardır.

/resimler/2019-7/9/0155531131429.jpg

Gördüğünüz gibi; dindar ve çalışkan olma özellikleri dışında, benzer yönleri az olan, iki şahsiyet.

Davutoğlu´nun; ?maceracı, çatışmacı ve hesapsız görülen dış politik adımları?, yeniden teraziye çıkacağı günlerde, önüne konacak eleştirilerden en önemlisi. Ayrıca, ?terörün çözümünü?, onun gibi bir akademisyenin ?asker kullanmak? olarak görmesi, Kürtler tarafından unutulmaz sanırım. Davutoğlu´nun Erdoğan´ın tek adam yönetimine yönelişinde müdahil olmaması ve Başbakanlığı eliyle teslim etmesi, toplumda soru işaretlerini çoğaltmaktadır. Babacan´ın ise başarısız dışişleri bakanlığı, ondan ümitli olanları elbette düşündürtecektir.

Davutoğlu ?değerler? eksenli hareket etmektedir. Davutoğlu´nun değerleri, ?Müslümanların müşterek medeniyetinden? kaynaklanıyor. Medeniyet merkezli bir algıya sahip Davutoğlu, doğal olarak, ?medeniyet coğrafyamızla? da yakından ilgili bir siyasi duruş sergileyecektir. AB ve Batı, sadece bu ölçüler içerisinde, Davutoğlu´nun ilgi alanındadır. Batı ile işbirliği ?değerler öncelikli? şablona tabi olacaktır. Babacan ise, ?Türkiye´nin geleceği? merkezli bakacaktır siyasete.

İkilinin Balkan çalışmalarına baktığınızda, sadece Ahmet Davutoğlu´nun izlerini görebilirsiniz. Davutoğlu´nun Balkan çalışmaları, maalesef, başarısızlıklarla doludur. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti´nin kurulduğu yıldan bu yana, yapılmayan bir çok alan çalışmasının, Davutoğlu ve ekibi tarafından yapıldığı da, inkar edilemez bir gerçek. TİKA gibi bir çok kurum onun fikirleri ile şekillenmiştir. Davutoğlu ekibinin genç olması, şahsının ?alandaki tecrübesinin yetersizliği? ve yukarıda işaret ettiğim ?ekipçilik inadı? ve ?hırsları?, Balkanlarda başarısız olması sonucunu doğurmuştur. Davutoğlu, iyi veya kötü yönetmiş olabilir, ancak Balkanlarda onun yaptığı ?alan çalışmalarından başka? bir çalışma da yoktur.

Babacan ülkenin kalkınmasını birinci sıraya, ?değerlerini? ikinci sıraya alacak, riskli işlere girişmeyecektir. Türkiye´nin içinde bulunduğu riskler, daha sakin dış politikaları gerektiriyor. Babacan, ideolojik bakış açısından ziyade, ?reel politik? bakış açısı ile siyaseti kurgulayacak, ?profesyoneller koalisyonu? bir ekip oluşturmaya çalışacaktır.

Davutoğlu, ?ideolojik siyaset? anlayışını sürdürecek ve çevre ilişkilerini de bu parametre ile düzenleyecek. Ali Babacan siyaset anlayışı ise, belki de Türkiye´de ilk defa ve de kurumsal anlamda, ?ideolojik siyasetten?, ?profesyonel siyasete? geçişin, ilk adımını teşkil edecek. Türkiye toplumu henüz buna hazır değil ama, özellikle gençler arasında bu düşünce giderek yaygınlaşıyor. Bu nedenle, Babacan´ın, profesyonel ekip oluşturarak, yola çıkmayı düşünmesi çok makul. Ancak böyle bir ?mükemmeller koalisyonunu? yönetmek için Ali Babacan´ın desteğe ihtiyaç duyacağı da aşikar. Abdullah Gül´ün hazırlık safhasında olmasa bile, kuruluşun netleşmesi ile Babacan oluşumunda fiilen yer alması gerekiyor. Hem de ?orkestra şefi? olarak.

Ben Davutoğlu ve Babacan´ın aynı siyasi yapıda, birlikte olmalarından yana değilim. Hem yürümez, kişilikleri de çok farklı, hem de idealizm ile reel politik uyuşmaz.

Davutoğlu, kendi ?idealist? siyasi hareketini kurmalı ve uzun vadeli ve daha derin çalışmalarını, tecrübelerinden aldığı derslerle, sürdürmeli. 

Babacan, Türkiye´nin içinde bulunduğu durumu öncelemeli, ?demokrasi, ekonomik kalkınma ve dış politikada Türkiye´nin bozulan dengelerinin yeniden inşası? için, mümkün olan en iyi ekiple, profesyonel siyaseti kurgulamalı.

Davutoğlu ve ekibinin, yeni oluşmuş ?muhalif cepheye? çok uyumlu olması da beklenmemeli. Babacan´ın ?muhalif cepheyle? daha kolay uzlaşı sağlayabileceği unutulmamalı.

Bırakalım, ikisi de kendi yollarında ilerlesinler. En iyisi bu.



Anahtar Kelimeler: Davutoğlu Babacan

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER