Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

“ÇOCUK İSTİSMARI (!)” ÜZERİNDEN BAŞLATILAN KAOS HAREKÂTI

Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi, “Altı yaşındaki bir kız çocuğunun 29 yaşında bir erkekle evlendirilmesi (!)” iddiası ile ilgili oluşturulan sahte gündeme dair bir basın açıklamasında bulundu.

“ÇOCUK İSTİSMARI (!)” ÜZERİNDEN BAŞLATILAN KAOS HAREKÂTI

Yaklaşık iki haftadan beri, “Altı yaşındaki bir kız çocuğunun 29 yaşında bir erkekle evlendirilmesi (!)” iddiası ile Türkiye’de yeni bir gündem oluşturulmaktadır. 

“H. K. G’nin K. İ. ile “13 yaşında nişanı, 14 yaşında düğünü yapıldığı ve “altı yaşından itibaren cinsel istismara uğradığı (!)” iddia edilmektedir. Bu olayın, 2012 yılında savcılığa intikal ettirildiği ve savcılık tarafından da “takipsizlik kararı” verildiği iddialar arasında yer almaktadır. Olay, H. K. G’nin “30 Ekim 2020’deki şikayetiyle tekrar yargıya taşınmış, savcılığın hazırladığı iddianame” mahkeme tarafından kabul edilerek duruşma tarihi 30 Ocak 2023 olarak belirlenmiştir.

Adil bir yargılama sonucunda iddialar ispatlanırsa H. K. G’nin annesi, babası, eski kocası ve olayda en küçük ihmali ya da dahli bulunan kim varsa yargılanmalı ve toplum tarafından lanetlenmelidir. Ancak böyle bir olay yoksa yani iddialar doğru değilse bir aileyi ve bir camiayı iftira atarak karalayanların, itibarsızlaştırmak isteyenlerin tümü yargılanmalı ve toplum tarafından lanetlenmelidir.

Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi olarak diyoruz ki;

“Cinsel istismar, taciz ve tecavüz” hangi şekilde ve görüntüde ortaya çıkarsa çıksın, kim tarafından yapılırsa yapılsın hepsi aynıdır ve lanetlenmesi gereken bir durumdur. Cinsel istismarı dinî kisveye büründürmek daha da lanetlenmesi gereken bir durumdur. Ancak iddialar ve kesinlik kazanmamış olaylar üzerinden dine ve dindarlara saldırmak, birilerinin yaptığı iddia edilen pis ve çirkin bir hareketi dine, dindarlara, bir camiaya, bir partiye, bir harekete ve bir teşkilata mal etmek, olmuş gibi göstermek, iyi niyet taşımamaktadır. Böyle davrananlar, küresel psikolojik harekatın bir piyonu durumuna düşmektedir. 

Bu konuda ki tavrımız nettir ve açıktır. Geçmişte bakanlık yapmış kişilerin, milletvekillerinin, hatta genel başkanların bu konulardaki yanlış davranışları ile ilgili yaptığımız uyarılar, “çirkin hayasızlıklar üzerinden siyaset yapılmaması” şeklinde olmuş; “ilgili şahısların, Allah’tan af dilemesi”, “mağdurların ailelerinden özür dilemeleri” tavsiyesi edilmiş, eylem şahsileştirilmiş, bir topluluğa, bir harekete, bir partiye mal edilmemiş, “etmek isteyenler de kınanmıştır.”

Türkiye, gündem olmuş bu konuyu, spesifik bir olay olarak ele almamalıdır.  

Bu bağlamda, Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi olarak ülke, millet ve devlet olarak geleceğimizi etkileyecek sürece aşağıdaki konular, olaylar da dahil edilmeli, bu olaylar araştırılmalı, değerlendirilmeli ve gerekli tedbirler alınarak gereği yapılmalıdır: 

• Diyarbakır annelerinin dağa kaçırılmış kız çocuklarının cinsel istismarı ve tacizi,

• Reklâm ve müziklerde çocukların cinsel istismarı,

• Çizgi film, bilgisayar oyunlarında çocukların cinsel istismarı, 

• Pedofilinin (çocuklarla seks), LGBTIQ+ Hareketi’nin meşru ve cazip gösterilmesini, gey ve lezbiyen hareketine ilişkin tüm faaliyetleri,

• Cinsiyetsizliği savunan, her türlü cinsel ilişkiyi meşru gören Queer (Kuir) Teorisinin savunulmasını ve savunucularını,

• Çocuk pornografisinin sosyal medyada yaygınlaştırılıp savunulmasını,

• Barlarda, pavyonlarda, randevu evlerinde fuhşa zorlanan kız çocuklarını,

• Rıza temelli olmak şartıyla fuhşun serbest bırakılmasını, 

• Türkiye’de ailenin ve neslin korunabilmesi için alınacak tedbirlerin görüşülmesini.

Bütün bunların araştırılıp gerçeklerin ortaya çıkarılabilmesi amacıyla TBMM’de bir araştırma komisyonu kurulmalıdır.

Bu bağlamda taciz, cinsel istismar hususunda at gözlüğü takarak bazı kesimlere ses çıkarmayan, bazı kesimlere de hiçbir ölçü tanımadan saldırıya geçen iki yüzlüleri kınıyoruz, lanetliyoruz…

Bu olaylardan hareketle, suçun şahsiliği ilkesine aldırmadan milletin “dinine, geleneklerine, kültürüne, aile yapısına ve tüm tarikat ve cemaatlere” en acımasız şekilde saldıran, değerlerine küfreden ve bu durumdan siyasi çıkar elde etmeye çalışan ne kadar istismarcı varsa onları da kınıyor ve lanetliyoruz.…

Bu tür olayları, mahkeme daha sonuçlanmadan doğru imiş gibi kabul edip siyasi çıkar amaçlı kullananları, kullanmak isteyenleri ve eylem yapanları kınıyor ve lanetliyoruz…

Gerçeklerin üzerini örtmek isteyenler varsa onları da kınıyor ve lanetliyoruz… 

Mahkeme süreci tamamlanmadan, tek yanlı iddialar üzerinden belli camiaları suçlayan, karalayan gazetecileri, onların doğru olup olmadığını araştırmadan alıp kullanan ve yayanları kınıyor ve lanetliyoruz…

Mahiyeti tam olarak bilinmeyen bu olaydan genel hükümler çıkararak belli bir kesimin tümünü suçlamaya kalkan dil ve hayata geçirilmek istenen operasyon bize, 28 Şubat Postmodern Darbe sürecinde kurulan tezgâhları hatırlatmaktadır. 

28 Şubat Postmodern Darbesi, REFAHYOL Hükümetini düşürmek için ABD tarafından organize edilen “cunta destekli”, “Beşli Çete” aracılığıyla hayata geçirilen bir darbedir. Bu süreçte, MÜSİAD üyesi iş insanları suçlanmış, onlara adeta savaş açılmıştır. Dönemin öne çıkarılan en çarpıcı pis boyutu ise İsmailağa Cemaati’ni merkeze alan, her türlü sapkınlığın kaynağı olarak gösteren, istihbaratlarla bağlantılı “Ali Kalkancı- Fadime Şahin- Müslim Gündüz” vakasıdır. Kanaatimizce; seçilmiş bir hükümeti devirmek için dönemin askeri cuntası ve istihbaratları tarafından kullanılan rezillikleri, pislikleri, kim oldukları ve kimlerle irtibatlı oldukları daha sonra çok açık seçik bir şekilde ortaya çıkan “Ali Kalkancı- Fadime Şahin- Müslim Gündüz” olayı, yeniden sahnelenmek isteniyor olabilir. Bu hususta dikkatli olunmalıdır.

Bu nedenle, bu olay da, 28 Şubat Postmodern Darbe Sürecindeki operasyonlar göz önüne alınarak çok farklı boyutlarıyla araştırılmalıdır.

Devlet bu ve buna benzer vakaların yaşanmaması için gerekli sosyolojik, psikolojik ve hukuki tedbirleri almalıdır. Ancak bu tür meseleler sadece kanunlar kapsamında ele alınırsa sorun çözülemez. Bugüne kadar da çözülememiştir. O nedenle olay sosyokültürel, sosyoekonomik boyutları ile ele alınmalı ve sorunun çözümüne dönük kapsayıcı çalışmalar yapılmalıdır. 

Yargılama süreci tamamlandıktan sonra, bu konu ayrıca bütün boyutlarıyla ele alınıp değerlendirilecektir.  

Ve…

“İman edenler içinde, çirkin utanmazlıkların (fuhşun) yaygınlaşmasından hoşlananlara, dünyada da, ahirette de acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz ise bilemezsiniz.” (24 Nur 19)

Henüz vakit varken…

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER