Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Çocuğum, Özgürüm, Kuş Gibi Kanatlıyım?

Gökhan ÖZCAN - 25.10.2018 Perşembe

Çocuğum, Özgürüm, Kuş Gibi Kanatlıyım?

25.10.2018 Perşembe

Bir toplumu yaşatan, ayakta tutan, dayanıklı ve esen kıldığı varsayılan birtakım değerlerin periyodik olarak topluca, hep bir ağızdan haykırmakla ortaya çıkmadığı, bu şekilde hissiyatımızda istikrar kazanmadığı aklı başındaki herkesin malumu olmalı?

Esasen bir şeyleri yüksek sesle tekrar etmenin bir yöntem olarak işe yarayacağına da sadece otoriter yönetimler inanmıştır bugüne kadar? Çünkü onlar güç kullanarak bulundukları yerlere gelmiş ve devamlılıklarını da hep aynı güçle sağlama cihetine gitmişlerdir. Toplumu üst bir dille birtakım mecburiyetler dayatarak ikna edemezsiniz, sadece ikna olmuş gibi görünmelerini sağlarsınız. Gücün toplum üzerindeki baskısının zayıfladığı anda toplum aslında hiçbir zaman ikna olmamış olduğunu size bir şekilde gösterir. Çünkü insanlar aptal yerine konmaktan hoşlanmazlar. Ya anında bunu yapmaya cüret edene tepkilerini gösterir ya da başa çıkamayacakları bir zor karşısında olduklarına kani olurlarsa tepkilerini müsait şartlar oluştuğunda dışa vurmak üzere içlerinde bekletirler. Bu yanlış hesap, kendi akıllarını toplumun aklının üstünde gören çeşitli karakterlerdeki otoriter zihniyetlerce geçmiş zamanlar boyunca tereddütsüzce yürürlüğe konmuş ve bekleneceği üzere kalıcı bir etki üretmemiştir. Tıpkı bir kibrit çöpünün alevi gibi kısa bir süre alev parlamış, sonra sönmüştür. Yani sözün özü şudur: Bir topluma birtakım sözleri zorlamayla tekrar ettirebilir ama onları milyon kere tekrar ettirseniz bile o sözlere ikna edemez, üstelik bir şeyleri kendiliğinden olmayacak kadar suni bir şeyleri topluma zorla yaptırıyor görüntüsünü vermekten de kendinizi bir daha kurtaramazsınız.

Bu ülkede yıllar boyunca, tabiatları gereği her şeye çocukça bakan çocuklarımızı yakıcı güneş ve sağanak yağmur altında, ılık havalarda olduğu gibi karda ayazda okul bahçelerinde askeri nizam sıraya sokup bağıra bağıra and okuttuk. Bu hiç de normal bir görüntü değildi, yukarıdan aşağıya doğru bir ayar verme görüntüsüydü. Yıllardır etnik köken üzerinden sıkıntılar yaşayan bir toplum olduğumuza göre okul bahçesinde ?Türküm? diye bağırtmakla, kimliğinin tanımlayıcı vasfı olarak Türk olmayı görmeyenleri ikna etmiş olmadığımız anlaşılıyor. Belki aksine bu zorlamamızla onları bu kelimenin kapsayıcılığından daha da uzaklaştırdık. Aynı şekilde, çocuklarımıza her Allah´ın günü ?Doğruyum, çalışkanım?? gibi şeyler söyleterek toplumsal ahlakın temini noktasında mesafe almış gibi de görünmüyoruz. Aksini söyleyecek varsa, haberlere bir göz atsın. Toplum olarak doğruluk, çalışkanlık, büyüklere saygı, küçüklere sevgi geçmişi çok aratacak ahval içindeyiz, bu acı ama gerçek?

Şunlar söylenebilir; okullarda and okutma uygulaması 2013 yılında kalktı, ne değişti, daha mı iyi oldu? Esasen benim bakışım and diye okutulan metnin ne söylediğinden bağımsızdır. Bir devletin, henüz adı üstünde çocuk olan çocukları okul meydanlarında her okul günü sıraya dizip, orada adeta devleti temsil eden bir amir konumundaki bir öğretmen ya da çoğu zaman bir müdür komutasında, adı disiplin olan bir zorlamaya tabi tutarak yine muhtevasını devletin tepeden belirlediği birtakım sözleri yüksek sesle tekrar ettirmesi yanlıştır ve hiçbir açıklama benim için bu gerçeği değiştirmez. Çizdiğim ve abarttığımı hiç düşünmediğim şu tabloyu gözünde canlandıran herkes (ki aslında çocuklukları boyu bunu bire bir yaşamış ve açıkçası buna zorlanmışlardır), bunun insanlık tarihinin hangi karanlık tablolarıyla bire bir benzeştiğini rahatlıkla görebilecektir. Bu uygulama hiçbir şeye aykırı değilse bile, çocuk ruhuna esastan aykırıdır.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz