Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

CB Erdoğan ‘müdahale’ talimatı verdi, ama… Ben de ittifak tartışmaları konusunu daha cazip buldum…

CB Erdoğan ‘müdahale’ talimatı verdi, ama… Ben de ittifak tartışmaları konusunu daha cazip buldum…

En yüksek makamdan “Gerekli talimatları verdim, belki bu gece, belki yarın, belki yarından da yakın” açıklaması geldi Fırat’ın doğusuyla ilgili; müdahale başlayınca hedefler yalnız karadan değil havadan da vurulacakmış…

Zaten bir süredir ülkenin çeşitli yerlerindeki birliklerden sınıra asker yığınağı yapıldığı haberleri geliyordu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, birkaç zamandır, Washington’dan birlikte müdahale iradesi çıkmazsa Türkiye’nin bölgedeki tehdit unsurlarına karşı kendi başına sınır ötesi harekat başlatacağını duyurmaktaydı.

Şimdi zaman biçmiş oluyor: Bugün… Yarın.. Belki yarından da yakın…

Heyecan yok

Görüş almak için başvurduğum kişiler neden böyle bir şeyin olabileceğine inanmıyorlar peki?

Kimi, ABD’ye rağmen yapılmayacağı görüşünde… Kimi, bütün açıklamaların ABD’yi birlikte müdahaleye zorlama amaçlı olduğuna inanıyor; en sonuncunun da… Kimi de, herhangi bir gerekçe göstermeden “Olmaz öyle şey” diyor…

Hepsi de, biraz sıkıştırınca, Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) son toplantısı ardından yapılan açıklamanın yumuşak dilini hatırlattı.

İtiraf edeyim: Ben bu işten bir şey anlamadım.

Devletin MGK’ya da başkanlık eden en yüksek temsilcisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Müdahale çok yakın” açıklamasının hareketlendirmesi gereken medyada da her şey konuşuluyor, ama konuşma konuları arasında Fırat’ın doğusuna müdahale yok. Gazetelerin internet sayfalarında da şu saatte (sabah 05.00) konu gerektirdiği heyecanla ele alınmamış görünüyor; sadece saatler önce yapılmış “Bugün olmazsa yarın, belki yarından da yakın” açıklamasını vermekle yetinmişler.

Medya da mı inanmamış? Hayret.

*****

Tartışmaya değer bulunan konu: İttifaklar…

Ben de diğerlerine ayak uydurmaya karar verdim; başka bir konuyu ele alacağım.  

Siyasetle ilgili herkesin dilinde değil ama dilinin altında ‘seçim’ konusu var. MHP’nin lideri ve başkanlık divanı HDP ile ittifak halinde olduğu için CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu suçluyor; yargılanmasını ve bunun için de dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyor…

CHP ile HDP ittifak halinde mi?

İttifaklar iki kez yapıldı: Biri, 24 Haziran 2017 genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde; diğeri de, 31 Mart 2019 yerel seçimi öncesinde… 

AK Parti iktidarda kalmasını sağlayacak bir yol olarak gördü ittifakı ve kendisine en yakın bildiği MHP ile bunu ‘Cumhur İttifakı’ adı verilen çatı altında gerçekleştirdi. MHP de AK Parti ile birlikteliğin kendisine yeni seçmenler getireceği beklentisi içerisinde ‘Cumhur İttifakı’na girdi; hem beklentisi yerine geldi, hem de iktidarın politikaları üzerinde de söz sahibi olmaya başladı.

CHP ile İYİ Parti de benzer gerekçelerle ‘Millet İttifakı’ çatısı altında buluştu. O ittifak içerisine Saadet Partisi girmedi, HDP de alınmadı. İYİ Parti ittifak sayesinde genel seçime girebildi ve aldığı oylarla Meclis’te temsil edilme hakkını fazlasıyla kazandı. CHP de yerel seçimde Ankara ve İstanbul başta olmak üzere çok sayıda büyükşehirin belediye başkanlıklarını ittifak sayesinde elde etti.

Seçimler bitti, ittifaklar da sona erdi.

Elbette, seçim ittifakı sırasında meydana gelen yakınlaşmalar aynı çatı altında hareket etmiş partilerin sonrasında da birbirleriyle yakın temasını getirdi. Hatta ‘Cumhur İttifakı’nı oluşturan AK Parti ile MHP’nin, yakınlıklarını, ‘birlikte iktidar’ gibi değerlendirmeye başladığı da söylenebilir. 

AK Parti ile MHP birlikte ‘iktidar cephesi’ni oluşturuyorlar.

Onlar öyle yapıyorlar diye, CHP ile İYİ Parti ittifakının şimdilerde de devam ediyor olması mı gerekir?

Bana göre gerekmez.

Tabii dört yıl sonra yapılması kararlaştırılmış seçimin tarihi erkene alınmayacaksa…

Yoksa böyle bir niyet mi var?

Daha önce ancak iktidar cephesinin arzusuyla mümkün olabilecek böyle bir ihtimalin neden imkansıza yakın zorlukta olduğunu yazdığım için konunun bu yönü üzerinde durmayacağım.

Fakat ‘iktidar cephesi’ sanki böyle bir ihtimal varmış gibi davranıyor.

Bunun en açık örneği de, HDP kullanılarak, CHP ile İYİ Parti arasına karakedi sokma çabası…

Sanki ‘Millet İttifakı’ seçimle birlikte sona ermemiş gibi davranıyor iktidar cephesi.

Akla gelen sorular

İki partinin -CHP ile İYİ Parti’nin- birbirlerine ters bakar hale gelmesinin bugün için AK Parti ile MHP’ye herhangi bir yararı olabilir mi?

Hani MHP çoğu milletvekili olan bazı üyelerini kendisi ihraç etmemiş, onları böylece farklı bir parti kurmaya kendisi zorlamamış olsa, İYİ Parti’yi de ‘Cumhur İttifakı’ içerisine çekmenin ön çalışmalarının yapıldığı tespitinde bulunabilirdim.

Elbette İYİ Parti’de daha önce MHP saflarında bulunmamış, dolayısıyla MHP liderliği tarafından ters bakılmayacağı düşünülebilecek milletvekilleri de var; gözlerini onlara dikmiş olabilirler.

Olabilirler, ama acaba onlar MHP’yi kendileri için cazip bir yer görebilirler mi?

Görüyorsunuz, bu da en az Fırat’ın doğusuna “Bugün, yarın veya da yarından da yakın” müdahale gibi karmaşık bir konu.

Yine de şu soruyu sorabilirim sanıyorum: Yoksa esas sorun, partileşme yolunda oldukları bilinen yeni oluşumların, artık kamuoyu yoklamalarına da yansımaya başlayan biçimde, siyasetin yeni cazibe merkezi haline dönüşmelerinin doğurduğu endişe olabilir mi?

ΩΩΩΩ



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER