Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

CB Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki tartışmayı anlıyorum, ama neden konu mal beyanına kaydı, onu anlamakta zorlanıyorum…

Fehmi KORU ANALİZ ETTİ...

CB Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki tartışmayı anlıyorum, ama neden konu mal beyanına kaydı, onu anlamakta zorlanıyorum…

New York

Şehir Üniversitesi etrafında cereyan eden tartışmayı anladığımı sanıyorum: O üniversiteye eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eseri gözüyle bakılıyor. Ahmet Davutoğlu şimdi yeni bir parti ile AK Parti’ye karşı çıkma hazırlığında. AK Parti’nin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Davutoğlu ile Şehir Üniversitesi üzerinden hesaplaşıyor.

Anladığım bu. Sanıyorum konuyu yakından izleyenler de anlama konusunda benimle aynı sonuca varmışlardır.

Tartışmanın çerçevesini anlıyorum anlamasına, ancak gereksiz buluyorum.

Pek çok başka demokratik ülkede olduğu gibi, ülkemizde de, partiler kendilerine ihtiyaç varsa kurulur, o ihtiyaca cevap verebildikleri sürece hayatta kalır, bunu başaramazlarsa, varlıkları sürse dahi siyasi hayatta etkili olamazlar.

AK Parti’nin kendisi 2001 yılında o sırada halkta mevcut olduğu hissedilen ihtiyaca cevap vermek üzere kuruldu. Kurulmasından rahatsızlık duyanların bütün engelleme çabalarına rağmen girdiği ilk seçimde tek başına iktidar olma başarısını gösterdi.

Ülkemizde 100’e yakın parti var ve bunların çoğu herhangi bir etkiye sahip değiller.

Yeni kurulacak partiler de halktan ilgi göremezlerse aynı akıbete uğrayacaklardır.

Gerçek bu iken, AK Parti’nin ve lider düzeyindeki siyasilerin, farklı yöntemlerle yeni girişimleri engelleme çabalarının fazla bir kıymet-i harbiyesi olacağını sanmıyorum. Hatta, bu çabalar, halkta onlara karşı merakı artırabilir de.

Nitekim, 2001-2002 sürecinde herhangi bir destekten mahrum olan AK Parti, o sırada ‘merkez medya’ diye anılmakta olan gazeteler ve TV kanallarının da yardımıyla rakiplerinin kendisine yönelik tezviratlarının uyandırdığı merakın olağanüstü yararını görmüştü. 

Gördük işte, AK Parti genel başkanının ‘dolandırıcılık’ ile suçladığı kesimden Ahmet Davutoğlu daha önce ondan hiç tanık olmadığımız türden bir çıkışla ithamlara cevap verdi.

İki gündür en fazla onun bu cevabı tartışılıyor.

Mal beyanı konusunun kolay çözümü var

Tartışmanın çerçevesini anladığımı başta belirtmiştim; ancak bu tartışmada anlamakta zorlandığım bir yön de var.

O yön, Ahmet Davutoğlu’nun cevabında en geniş yeri tutan ve duyulduğu andan itibaren konuyu Şehir Üniversitesi çerçevesinden çıkaran ‘mal varlığı’ ile ilgili satırları ve bir komisyon kurulması teklifidir.

Ahmet Davutoğlu, içlerinde eski-yeni cumhurbaşkanları ve başbakanların da bulunduğu halen hayatta olan siyasetçiler ve birinci derece yakınlarının siyasete girmeden önceki servetleri ile bugünkü servetlerini inceleyecek ve yasadışı bir zenginleşme söz konusu ise o meblağı hayırlı amaçlarla değerlendirecek bir komisyon kurulmasını talep etmekte.

İşte bu teklifi anlamakta zorlanıyorum.

Zorlanmamın sebebi, aslında bir komisyon ile araştırılması istenen konunun yasal bir zorunluluk olduğunu bilmem.

Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde çıkarılan bir yasayla kamu hizmetinde bulunan herkes mal beyanında bulunmak ve bunu her beş yılda bir yenilemekle mükellef.

Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, milletvekilleri de mal beyanı ile mükellef tutulan grup içerisinde yer alıyorlar.

Davutoğlu’nun “Bir komisyon kurulsun, incelensin” dediği iş zaten var olan mal beyanlarına bakılarak kolayca yapılabilir. Bunun için bir komisyon kurulmasına gerek yok.

Kimin mal beyanını öğrenmek önem taşıyorsa, o kişilerin zamanında verdikleri ve her beş yılda bir yeniledikleri belgelerin açıklanmasını istemekle komisyon kurma zahmetinden kurtulunabilir.

ABD’de de aynı konu

Bu yazının girişine de yerleştirdiğim gibi, bir süreden beri ABD’deyim ve burada da ‘mal beyanı’ başlığı altına girebilecek bir tartışma Donald Trump’ın seçildiği ilk günden beri devam ediyor. ABD’de başkanların mal beyanında bulunması yasal bir zorunluluk değil, ancak şimdiye kadar her başkan bunu yaptığı için bir kural haline geldiği söylenebilir.

İlk kez Trump bu kurala uymadı, uymamakta da ayak sürüyor.

Yerel bir mahkeme, Trump’a karşı açılmış farklı konudaki bir davayı öne sürerek onun mali durumuyla ilgili son sekiz yıla ait bütün resmi belgeleri talep etti. Kongre’de de “Mal beyanında bulun, yoksa yargı eliyle zorla alacağız” tehdidine muhatap Trump.

Bu arada, başlayan haftada Senato’ya sunulması beklenen Türkiye ile ilgili yaptırım tasarısında da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yakınlarının finans durumlarıyla ilgili bir madde bulunuyor. Tehdit, hatta şantaj kokusu alınan bir girişim bu.

Nedense herkes para pul meselesinde olağanüstü meraklı.

Dediğim gibi, komisyon kurmadan da Davutoğlu’nun merakını giderecek türden bir açıklama yapılırsa, sadece onun değil Amerikalıların da merakı giderilmiş olacaktır. 

Belki ben de konunun neden böyle bir yöne çekildiğini o zaman anlamış olurum.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz