Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Bülent Arınç: Abdullah Bey her şeye rağmen karşıya geçmemeliydi

Eski Meclis Başkanı ve YİK üyesi Arınç, gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Abdullah Gül’ün AK Parti’den ayrılmasına üzüldüğünü dile getiren Arınç, ‘Her şeye rağmen Abdullah Bey karşıya geçmemeliydi’ dedi.

Bülent Arınç: Abdullah Bey her şeye rağmen karşıya geçmemeliydi

Eski Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi Bülent Arınç, Habertürk'te soruları yanıtladı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün AK Parti’den ayrılış sürecine ilişkin de konuşan Arınç,  “Abdullah Bey'in ayrılığına fevkalade üzülüyorum. Ama şartlar bunu getirdi. Kimisi çok özel, kimisi kamuya mal olmuş bunu tetiklemiş olabilir. Her şeye rağmen Abdullah Bey karşıya geçmemeliydi. Abdullah Gül konusunda kırgınlık yaşadığını düşünüyorum” dedi. 

Arınç'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

MEHMET AKİF ERSOY: 19 yıllık bir serüven. Nasıl bir 19 yıl. Ne hayal etmiştiniz, nasıl sonuçlandı?

"BU PARTİYİ MİLLET KURDU BİZE TABELASINI ASMAK KALDI"

BÜLENT ARINÇ: Öncelikle bugün 1442 Hicri Yılbaşı. Aynı zamanda Muharrem ayının başındayız. Ekranları başında olan kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın yeni hicri yılını tebrik ediyorum. Muharrem ayı bizim açımızdan çok önemli. Acıların yaşandığını biliyoruz. Umarım Muharrem ayı hayırlar ve ümitler getirir. 19. yılın içinde olmak gurur veriyor. Siyasi hayattan hayal ettiysek hepsine kavuştuk AK Parti döneminde. Milli Nizam Partisi'nden başlayarak, 1970 yılında kurulan Milli Nizam Partisi'nden. 71 yılının Mayıs ayında hatırladığım kadarıyla başladı siyasi hayatım, sonra MSP, Refah, Fazilet ve AK Parti'de hamdolsun 19 yıl siyasi hayat bize nasip oldu. 5 dönem milletvekilliği, 6,5 yıl Başbakan Yardımcılığı, 5 yıl Meclis Başkanlığı'ndan sonra sivil vatandaş olarak Cumhurbaşkanımız bize külliyede bir danışma meclisine koydu. AK Parti dönemi bizim için her yönü çok özeldir. Yıllarca muhalefet partilerinden çalışmış biri olarak iktidar olmanın lezzetini AK Parti'de yaşadım. 2002, 2027 başarıdır. Arkadan diğer seçimler. Mesela CHP iktidardan uzaklaştı, 70 yıldır iktidar olmadı, bu bir zafiyettir. 18 yılı dolduran mutlak başarı ve iktidarıyla karşı karşıyayız. En büyük başarı ve kazanım şüphesiz liderdedir, genel başkandadır. Sayın Tayyip Erdoğan'dan bahsediyorum. O da, biz de biliyoruz ki bu partiyi millet kurdu, bize tabelasını asmak kaldı. O zaman 70 kurucu vardı. Sivil arkadaşlardı. Başka partilerde dürüst kalmış, aradığını bulamamış AK Parti'ye gelmiş olanlar vardı. 53 tane milletvekili arkadaşımız vardı. AK Parti'nin ilk grup başkanı benim. Seçime giderken Yargıtay sayın Tayyip Erdoğan 'Kurucu da milletvekili de olamaz' dedi, bize darbe vurdu. Seçimleri, referandumları kazandık. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı halk tarafından seçilecek hale geldi. Siyasi hayatına şu kadar genel, mahalli seçim, referandum, cumhurbaşkanlığını sığdırabilmiş bir başka parti yok. Bu partiden iki tane Cumhurbaşkanı, 3 tane Başbakan, Meclis Başkanları çıktı. Bu da başlı başına başarıdır.

"KURULUŞTA MİLLET ODAKLI SİYASET YAPACAĞIZ DEDİK"

AK Parti'nin başarısı nedir diye bana soruyorlardı. Ben onlara Türkiye'nin yaşadığı siyasi serüvenleri anlatıyordum. Darbeleri, muhtıraları söylüyordum. Türkiye'de siyasete dip yaptıran temel noktaları söylüyordum. Biz üçlü koalisyonun Türkiye'ye getirdiği sıkıntıları anlatıyorduk. Böyle bir krizde güven sağlayan, vizyon veren bir ekibin ümit olduğunu söylüyordum. Biz millete odaklı siyaset yapacağız dedik. Çıkar kavgasına dayalı siyaset Türkiye'yi geriletti. Birbirinin boğazına sarılan siyasetçiler var. Kendilerine de, Türkiye'ye de itibar kaybettirmişti. Cesur olacağız, gerekirse tankın üstüne çıkacağız dedik. Aile fotoğrafı çektirdik. Ben ilk seçimin ardından 'demokraside balans ayarı seçimle olur' dedim. Seçime gidiyoruz 2001-2002'ye doğru. 100 bin kişi ile miting yapıyoruz. Tayyip Bey, 'seçimlerden ne bekliyorsunuz' dedi. Eski siyasetçiyim, Refah Partisi'nin aldığı oyu biliyorum. Kendisi dedi ki 'Abi göreceksin en az yüzde 40 oy, 15 milyon oy alacağız' dedi. Allah biliyor oradakilerin çoğu gülümsedi. Yüzde 35, 11,5 milyon oy aldık. AK Parti eski gücünü de aşacak inşallah.

ERSOY: Sayın Kılıçdaroğlu 'Gül'den ne kadar bu kadar korkuyorlar' dedi.

ARINÇ: Muharrem İnce'ye de bir cevap olabilir. AK Parti adına söyleyeyim, böyle bir şey yok. AK Parti yoluna devam ediyor.

ERSOY: Grup Başkanı olarak yaptığınız konuşmalar. Diliniz değişti mi?

"ABDULLAH GÜL BEY'İN KIRGINLIK YAŞADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM"

ARINÇ: O konuşmalarda hiçbir zaman partizanlık yapmadım. Kendi başıma mitingler yaptım. Beraber yola çıktıklarımızı Milli Nizam'da olsa bile, Milli Selamet'te olsa bile unutmadım. Abdullah Bey'in ayrılığına fevkalade üzülüyorum. Ama şartlar bunu getirdi. Kimisi çok özel, kimisi kamuya mal olmuş bunu tetiklemiş olabilir. Her şeye rağmen Abdullah Bey karşıya geçmemeliydi. Abdullah Gül konusunda kırgınlık yaşadığını düşünüyorum. Ben de partiden hükümetten ayrıldığında yalnızlığa itildim. Hakaret edenler oldu, hedef gösterenler oldu. Ben de bu kızgınlıkla birçok tweetler attım. Ama 15 Temmuz'u görünce bu liderin yanında, AK Parti'de olmak lazım dedim. Diğer arkadaşlarımız partilerini kurdular. Siyasette herkesin gönlünü almak zorundasınız. Bunu belki en iyi yapan Demirel'di. Ama o bile partisini bölünmekten kurtaramadı, Demokratik Parti çıktı. AK Parti'nin gövdesi çok sağlam. Bu gövde güçlendirilecek. Bir iktidar yüzde 50'nin üzerine çıkma iddiası olmalıdır.

ERSOY: Daha çok yıpranmaz mı?

ARINÇ: Yıpranacak da sürekli hamle yapacak. Bisiklet pedalı gibi. Sürekli pedalı çevirdik her seçimden başarı ile çıktık. Biz AK Parti'yi, saygın genel başkanımızı mutlaka yüzde 50'nin üzerine çıkaracak potansiyele ulaştırabiliriz. Nerede bir yanlış varsa onu gidereceğiz, nerede eksiğimiz varsa gidereceğiz. Ekran önünde şurada bu yanlış var dersem muhalefete koz vermiş olurum.

"TÜRKİYE'DE PARTİ KURMAK TURŞU KURMAKTAN DAHA KOLAY"

ERSOY: Sayın Davutoğlu 'Ben davayı bırakmadım, davayı AK Parti bıraktı' diye açıklama yaptı.

ARINÇ: Bu kısır döngüden çıkalım. Kendilerini savunmak için haklı da olabilir. Türkiye siyasetinde her şey olur. Demirel bunun atasözünü söylemiş, 24 saat uzundur demiş. Bugün sadece sayın İnce konuşulmuyor, Mustafa Sarıgül de kuracak deniliyor. Türkiye parti kurmaktan kolay bir şey yok. 30 kişi ile parti kurarsınız. Turşu kurmaktan daha kolay. Ama biz iktidar olmak için kurduk partiyi. Erbakan Hoca 'illa iktidar' derdi. Yeni kurulan partilerin bir tek ümidi var. Bunlar yüzde 1'de alsam nasıl olsa ittifaka girerim orada benim ağırlığım olur diye düşünüyor. Yeni kurulan partilerin hiçbirisinin yüzde 10'luk barajı aşma ihtimali var mı? Yok. Sayın İnce sakın ola ki çevresinin dolduruşuna gelmesin. Bu partilerin hiçbirisinde tek başına iktidar, barajı aşma ihtimali yok. Ben 15 Temmuz'dan sonra kararımı AK Parti, Tayyip Erdoğan'dan yana verdikten sonra benim yanımda 'ah bu adam ne güzel konuşuyor' diyenlerin üçte ikisi gitti. Hiç kimse ana gövdeden korkmasın. Kendisi ve çevresi için kaygısı varsa çekilsin bir kenara otursun memleketin iyiliği için dua etsin. AK Parti şu kadar oy alan parti. Kitlesel kopuşlar AK Parti'nin 2002'de geldiği gibi olur.

ERSOY: 15 Temmuz'dan sonra net bir şekilde pozisyonumu belirledim dediniz. AK Parti içerisinde size yönelik yoğun eleştiriler devam ediyor mu? Eğer ediyorsa sebebini neye bağlarsınız?

ARINÇ: AK Parti içinde beni hedef alan bir tane akıllı insan yok. Görevi sadece bizi küçümsemek olan birkaç kişi var. AK Parti kitlesi beni sever. Ben güçlü bir siyasetçiyim. Bunu kendim konuşmak istemezdim. Meclis Başkanlığı döneminde eşimin başörtüsü yüzünden bir gazeteciyle takışmam oldu. Ona mektup yazdım, 'Eşimin bir görevi yok, başörtüsü onun tercihi' dedi. O da bana içtenlikle cevap verdi. Şu anda kendisi dostumdur. O da bana cevap geldi, 'siz güçlü bir siyasetçisiniz' dedi. Sayın Erdoğan'la bizim aramızdaki ilişki özeldir. Dost çevrelerinde bana 'Abi' diye hitap etmiştir. Benim için bir gururdur bu. Sayın Cumhurbaşkanımızın çevresinde 10 kişi falan vardır. Kapının önüne süt şişesi gibi konulmayı bekliyorlar. Bunlar çok da etkili değiller.


"EKONOMİDE YAŞANAN SIKINTILARI BİLMEK LAZIM"

ERSOY: Şimdi ekonomi ne durumda?

ARINÇ: Onlara girmeyelim. Konuşacağımız çok daha önemli şeyler var. Bu iktidar 2012'ye kadar aslanlar gibi gitti. Gezi olayları arkasından 17-25 Aralık, FETÖ vs. Bir sendeleme yaşandı ama şu anda hükümet, ekonomi devam ediyor, korona belasına rağmen. Memurlar, emekliler maaşını alıyor. Ödemeler, destekler devam ediyor. Tüm dünyanın yaşadığı sıkıntıları Türkiye'nin yaşaması da doğal. Ekonomiyi sürdürülebilir halde yürütmek de başarı. Ekonomide yaşanan sıkıntıları bilmek lazım. Yerinde yapılan eleştirileri kabul etmek lazım. İnşallah iyi olacak. Türkiye liderine güveniyor, ekonomi de liderin elinde olduğu için.

ERSOY: Müjde ne? Biz doğalgaz diyoruz?

ARINÇ: Hazine ve Maliye Bakanı'na sordular. 'Eksen değişimi olacak' dedi. Cumhurbaşkanımızın açıklayacağı şeyi ben bilsem bile ahlaken söylememem lazım. Ama ben bilmiyorum, sadece iz sürüyorum. Galip olan beklenti ekonominin zenginliği ile ilgili olabilir. Karadeniz'de doğalgaz, Akdeniz'de bir gelişme olduysa inşallah yarın duyacağız. Türkiye kazanırsa hepimizin sevinmesi lazım.

"SAYIN ERDOĞAN'IN BİDEN'E CEVAP VERMESİ YANLIŞ OLUR"

ERSOY: Biden'in açıklamasına muhalefet tepki verdi. İktidar tepkiyi yetersiz buldu. Tepkilere, eleştirilere ne dersiniz?

ARINÇ: Biden'in söylediklerine doğrudan en sert cevabı vermek lazım. Cumhurbaşkanı Sözüsü, İletişim Başkanı, MHP, İYİ Parti'den de verildi. CHP 'iyi ama 8 ay evvel niye tepkisini vermediniz' dedi. Bence Biden'in bu sözlerinin karşılığını Türk siyasetçisi olarak vermeniz lazım, 'Halt ediyorsun, Türkiye'nin iç politikasına giremezsin, yanlış yapıyorsun, hiçbir muhalefet partisinin senin yardımına ihtiyacı yoktur' demeli. Muhalefeti geliştireceğiz demesi, Erdoğan'ın gidişine laf söylemesi densizliktir. Muhalefet bu kadar olmasa bile karşı çıktı. CHP, MHP, İY Parti'nin de gereken cevapları verdi. Ama arkasından 'Niye şimdi bu oldu' demenin anlamı yok. Özellikle CHP 'Niçin sayın Cumhurbaşkanı kendisi açıklama yapmıyor' diyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın Biden'ı muhatap alarak açıklama yapmasını yanlış bulurum. Sözcüsü, İletişim Başkanı, partinin sözcüsü bir şey söylüyorsa o aynı zamanda sayın Erdoğan'ınr da düşüncesidir, sözüdür. Kendisi konuşsa ne olur? Çok yanlış olur. Çünkü Biden bir aday. Sayın Cumhurbaşkanı doğru olanı yapıyor. Ola ki Biden seçilecek. 1 yıl var. Yarın seçilebilecek olan bir adamla bugünden kavga etmek doğru değil. ABD Başkanı ile Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Türkiye'nin menfaatlerini gözeterek birbirlerini ziyaret edecekler. Biden sadece bunları konuşmuyor ki, ABD'deki bütün siyasetçiler bunlar gibi konuşuyor. Trump'ın sözlerini nereye koyacağız? Biden'le ilgili Cumhurbaşkanı Sözcüsü'nün söyledikleri sayın Cumhurbaşkanımızın da sözleridir.

ERSOY: Biden'in ABD'nin alışmış olduğu 15 Temmuz'un devamı projeksiyonu mudur?

ARINÇ: Trump başkan, dördüncü yılı dolmak üzere. Kudüs gitti, Filistin gitti. Kudüs'ü başşehir ilan ettiler. İsrail'in alanını genişletti. Filistin davasını kendine dava edinmiş bir Türk için Müslüman için bağışlanamaz bir suç. Çevresindeki Arap ülkelerini baskıyla, korkutarak yanına çekti. Mısır, Suudi Arabistan, Arap Emirlikleri böyle. Kudüs'te bugün maalesef iş elden gidiyor. Allah Cumhurbaşkanımızdan, vatandaşımızdan razı olsun. Barış Pınarı Harekatı zamanında sayın Cumhurbaşkanımıza yazdığı mektubu unutmayın. Yaptırımlar, bakanlar hakkında neredeyse tutuklama kararı çıkardılar. Biz kırk satır, kırk katır noktasında değiliz. ABD'de oy kullanacak vatandaş olsak çok düşünmek lazım.

ERSOY: Türkiye hep ABD'de Cumhuriyetçilerle daha iyi ilişkiler kurmuş Demokratlar'la biraz daha krizler yaşamış. Nasıl değerlendirirsiniz?

"ŞU ANDA AMERİKA'DA CLİNTON GİBİ ADAYLAR YOK"

ARINÇ: Biden Obama'nın yanında iki dönem Başkan yardımcılığı yaptı. Heyetler halindeki görüşmeye katılmıştım. Obama'yı da, Biden'in de çok büyük misafirperverlikle bizi ağırladıklarını biliyorum. O zaman Suriye ve bölgesel ilişkiler konuşuldu. Sonra ben ABD'de Biden'le 1,5 saatlik bir görüşme yaptım. Biden, Obama'nın yanında yerini dolduran bir insandı. Evlat acısı görmüş, düşünebilen, duygusal, yeri geldiği zaman İrlanda'dan şiir örnekleri veren, Türkiye'yi sevdiğini söylemişti. Trump'la hiç görüşmemiz olmadı, ona dair bildiğim şey PKK'ya PYD'ya TIR'lar dolusu silahlar gönderdiğiyle ilgili. Türkiye'nin Irak ve Suriye politikasına maalesef destek vermiyor. Biz ondan bulamadığımız desteği Rusya'dan bulmaya çalışıyoruz. Trump'ın günah galerisinde çok şey var. Bugün Amerikan kamuoyunda Türkiye dostluğu azalmıştır, kadimden dolayı Yunan hayranlığı vardır. Onlar Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanlar bir sevgiye sahiptirler. İsrail'in büyük gücü vardır. Obama zamanında İsrail ile ilişkiler askıya alınmıştı, hatta Netanyahu ile görüşmemişti. O zaman Netenyahu'ya telefonu uzatıp, 'Türkiye'den özür dileyecekrsin' demişti. Biz o zaman yazılı teyid istiyoruz demiştik. Özür dilerim lafı geldi ve bizim tezimiz kazandı. Obama'nın Suriye meselesinde aşırı çekingen davranışı bizim açımızdan da bağışlanamaz bir suç olarak görülür. Ama hiçbirisi Trump kadar gözü kendi zenginliğinde olan, hiçbir ahlâki kural tanımayan bir kimse gelmedi. Üstelik Barak Hüseyin Obama, biz onu da bağrımıza bastık. Şu anda Amerika'da Clinton'lar gibi, Obama gibi başkan adayları yok. Çok eskilere gitmiyorum. Bu kaht-ı rical denen şey Avrupa'da da var Amerika'da da var. Hiç düşünebiliyor musunuz Boris Johnson, Macron gibi insanlar başkan olacak. Bu ülkelerde artık bir çalgıcı bile olabiliyor. Ama ben ABD'de oy kullanacak Müslüman olsaydım, iki şer gördüğüm zaman ehveni şeri tercih ederdim. Bu mecellenin kuralı.

ERSOY: Kimi seçerdiniz? Ben şöyle anladım Biden'i seçerdiniz?

"TRUMP'IN KARŞISINDA KİM VARSA ONA ONDAN YANAYIM"

ARINÇ: Tamam ben söylemedim, siz söylediniz. Ben ehveni şer içerisinde kaldığımız zaman geleceğe ve bugünümüze bakarak Trump'ın karşısında kim aday olursa ondan yanayım derim.

ERSOY: Arkadaşlar sayın Arınç 'Biden'i seçerdim' dedi.

ARINÇ: Ben söylemedim Mehmet Akif Ersoy söyledi. Biden'in çevresinde FETÖ'cüler var sözü yüzde 100 doğru. Bu FETÖ'cü denen adamlar geçmişten bu yana Amerika'da lobi yapıyorlar, bağış yapıyorlar. Kampanyalarında görev alıyorlar. Biz ise lobicilikte çok başarısızız. Lobiciliği Türkiye'nin çıkarları adına kullanacaksın. New York Times'te yazı yazdıracaksın. Fox TV'de konuşmayla aydınlatacaksın. Eskiden işimiz çok kolaydı, 2002 ile 2012 arasında bütün dünya bizim elimizin içindeydi. Tek taraflı olarak ABD'ye davet edilen Meclis Başkanı benim. Bizi davet ettiklerinde tezkereye oy vermediğimiz için hesap soracaklar diye gittik. Orada önemli olan Meclisin ve Senatonun iradesidir, sizi kutluyoruz dediler. Biz orada 6-7 gün çok güzel toplantılar yaptık. Temsilciler Meclisi'nde resepsiyon verildi, kongre diyelim. Onlarca insan geldi. Türkiye parlayan bir yıldızdı o dönem. Ermeni meselesinde 'tezimizde haklıyız, bunun karşısında kim varsa konuşmak isteriz' dedik. Arşivlerden çıkacak sonucu Türkiye peşinen kabul edecektir diye meydan okuduk. TBMM karar verdi, arşivlerimiz açıldı. Böyle olunca Amerika medyası TBMM Başkanı bu konudaki tezlerin tartışılmasına yeşil ışık yaktı diye yazdı. Biz çok şükür hem Kürt meselesinde, hem çözüm süreci içerisinde fikir, düşünce, inanç, vicdan, teşebbüs özgürlüğünü sağlayacak birçok tedbir aldık. Bunlar bizi AB sürecinde iyi bir noktaya getirdi. Şimdi oradaki kamuoyu Türkiye'nin aleyhine döndü. İsrail lobisi, diğer çıkarcı lobi parlamentoyu etkiliyorlar. Şimdi Biden'in bir şansı var. Gerek Trump gerekse Cumhuriyetçiler tarafından eleştirirse Biden'in oyları artar. Avrupa ve Amerika'da 'Tayyip Erdoğan gitsin de ne olursa olsun' gibi çok çirkin, yanlış bir anlayış var. ABD kendi çıkarlarına bakar Sudan'da kral varmış, Suudi Arabistan'da kral varmış, 'ben çıkarıma bakarım' der.

ERSOY: Biden'in Başkan seçilmesi Türkiye ile daha iyi ilişki kurabileceğini değerlendiriyorsunuz?

ARINÇ: Olabilir. Şu gün için FETÖ lobisi dediğimiz şey geçmişten bu yana Amerikan siyasetinde hep güçlü oldular. Bugün Biden'in çevresinde vardırlar ama eminim Trump'ın yanında da varlar. Onlar kazanacak tarafın yanındadırlar. ABD'de bizim lobilerimiz varsa, Türk toplumunu kastetmiyorum. Siyasette etkili değiller. Kamu diplomasisi, açık, gizli diplomasi yoluyla biz bu lobiyi yapalım.

ERSOY: Geçmişte ilişkilerin iyi olmasında FETÖ lobisinin etkisi var mıydı?

"HAKİM VE SAVCILARIMIZIN BU İŞİ ÇÖZMESİ LAZIM"

ARINÇ: Başkan düzeyinde bilmiyorum, çok senatörler, sivil kuruluşları onların okullarını savunuyorlardı. Gezi olayları ve arkasından yaşadığımız hain darbe girişimine giden yolda bütün dengeler bozuldu. Güvenlik politikaları öne çıktı. Cemaat olarak bilinen, hizmet hareketi olarak bilinen bir camia sonunda insan öldüren bir katil sürüsüne nasıl dönüşebildi? O yüzden ihraçlar oldu, yargılamalar yapılıyor. Böyle bir olaydan sonra OHAL çok meşrudur. Ama artık beşinci yıla giriyoruz.

ERSOY: KHK'larla ilgili sözleriniz var, bu yapıyla hala TSK'da tasfiyeler sürüyor.

ARINÇ: KHK kararnameleri içinde yanlışı da olsa, doğrusu da olsa doğrudur. Silahlı eylemlere katılanların dışında da bunların da o örgütle ilişkisi vardı diye yapılan yargılamada, asker olanlar silah kullandığı için bu insanlarla kararlar verildi. Burada sıkıntı bu nasıl bir örgüttür, hangi eylemle üyelik gerçekleşmiştir. Hangi kasıt altında hareket etmişlerdir? Bunu ceza hukukçusu olarak söylüyorum. Geçenlerde on paralık bir adam, doçent ünvanı taşıyor, 'Bülent Arınç hukuk fakültesi mezunudur' diyor. Hukuk fakültesi mezunu olmak hukukçu olmak değildir. Hukuk fakültesi mezunu olan adam dönercilik yapabilir. Hukukçu olmak hukuk nosyonunu taşımaktır, yargıyı bilmek, içtihatları okumak demektir. Bu beyefendi doç ünvanını almış ama nasıl aldığını biliyorum. Bir dönem çok kolay. Fevkalade himayeye mazhar kişiler olursa profesörlüğü almadığına şükredin. Bir ceza hukukçusu olarak OHAL kalktı. Komisyon inceliyor ama mahkeme gibi karar veremiyor. Adamın Zaman gazetesi ile aboneliği varmış, bilmem ne sendikasına üyeymiş. Bunları incelemelerini de bitiremediler, yargı sürecine de sıra gelmedi. Bunları da bir kenara bıraktım. Beraat etmiş olan, takipsizlik kararı almış olan, hakkında takibat yapılmamış olan insanlar var. Bunlar görevlerine dönemiyorlar. Ne yiyip, içecek bu insanlar. Evli, barklı, çocuklu insan beraat etmişse niye sokaklarda limon satsın. Isparta il başkanı 'ağaç kökü yesin' vs. dedi, bunlar yanlış şeyler. Sosyal medyada çok kasıtlı kişiler var. Ben samimi olanların yanındayım. Kimsenin kalbini yarıp bakamayız. Allah bize adaleti emrediyor. Yasalar da bunu emrediyor. Adalet Bakanımız çok dirayetli Allah razı olsun. Hakimlerin, savcıların kendi kanaatleriyle bu işi çözmesi lazım.

ERSOY: AK Parti içerisinde herşeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bilen, 'tek adamdır öyle olmalıdır' diye düşünen bir zihin, bir yapı var mı? Varsa haklı gerekçeleri var mı? Öyle mi olmalı? Nasıl olmalı?

"CUMHURBAŞKANININ KARAR VERMESİ SİSTEMİN DOĞASI GEREĞİ"

ARINÇ: Kendi partimizin içinde sayın Erdoğan'ın en yakınında bulunmuş insan olarak söyleyeyim. 1978'de bizim kendisiyle dostluğumuz MSP'de başlar. Partiyi kurduğumuz günden itibaren son güne kadar sayın Erdoğan parti MYK'sında da MKYK'sında da herkesi dinleyen, önündeki defterlere kaydederdi ki, ben bazen bunalırdım. Bu kadar kendinizi yormayın, herşeyi not amak zorunda değilsiniz deyince itiraz ederdi. Ciltler halinde yazardı. Hükümet Sözcüsüydüm, Bakanlar Kurulu'nda herkesi saatlerce dinleyecek kapasiteye sahiptir. Mesela kanun tasarı ve tekliflerini konuştuğunuz zamanlarda konu belli açılardan incelenmesi gerekirse 'Siz, siz bunu çalışın, bu bize tekrar netice getirsin' derdi. Bir konuyu bazen 1 sene takip ettiğimiz olurdu. Bizim göstermediğimiz sabrı gösterir, dinlerdi. İstişareye ehil kimsileri o bilirdi. Ama 3015'in Ağustos'una kadar ben görevde kaldım. Ondan sonrakilerde şu eleştiri yapılıyorsa. Bir defa muhalefet partilerin içinden bakalım. Muhalefet partisinin içindekiler de genel başkana tek adam gözüyle bakıyorlardı. Bu siyasi bir eleştiridir ben buna katılmam. Ama dinlemiyor derlerse şunu dikkate almaları lazım. Artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi var. Benim yaşadığım başında Başbakanın olduğu Bakanlar Kurulu'ydu. Başbakan saatlerce herkese söz hakkı verirdi. Şimdi sekteryası var, bakanları var, mutlaka yapılıyordur. Cumhurbaşkanının her konuda yetki sahibi olması işin doğasında var. Halk oy verdiği için ister eleştirin, ister alkışlayın yürürlüğe girdi. Herkes Cumhurbaşkanına bakıyor. Onun kararnameleri artık Bakanların imzası ile çıkmıyor. Belki işin doğasına dikkat etmeden 'her konuda karar veriyor' diyenler varsa, bunu halk kabul etti, gücünüz varsa değiştirirsiniz.

ERSOY: Siyasetten uzağım dediniz. YİK üyesisiniz?

ARINÇ: Siyasette göreceğim herşeyi gördüm. Resmi bir görev olması da şart değil. Dünyada eski Cumhurbaşkanı, eski Başbakan eski Meclis Başkanları görevlendirilebilir. Büyükelçiler, eski askerler için de yapılabilir. Bize spesifik olarak 'şu görev size düşüyor' deseler çalışırız. Ama 'beni şuraya getir, buraya getir' gibi şeylerden uzağıyız. Ama siyaseti konuşmadan yapamıyoruz. Kendi ofisimi kurdum. Türkiye'nin her tarafından 45 yıldan bu yana gelip gidiyorlar. Nasılsın, iyi misinden sonra 'ne olacak memleketin hali' diyorlar. Bu işlerin dışında olsanız da 'nasıl görüyorsun' dediler. Anladık ki bu işlerden ölünceye kadar kurtuluş yok. Bunu bakkal da, yerine göre aile reisi de yapıyor. İnce işlerdir bunlar, sırtında bir şey taşıyacaksın, yere düşürmeyeceksin. Çok güzel bir iştir bu. Ben AK Parti'yi güçlendirmek istiyorum. Bu işin başında çok güçlü bir insan var. Bize düşen onun yanlışı olacaksa engel olmak.

ERSOY: İstanbul Sözleşmesi?

ARINÇ: AK Parti'nin kuruluş yıldönümüne davetliydim. Sayın Cumhurbaşkanımızın son 15-20 dakikası buna aitti. Kadın ve aile konusunda düşüncelerimiz. Mükemmel bir konuşma yaptı. Allah ondan razı olsun. Orada bazı yazarların AK Parti'yi itham eden sözlerine cevap verdi. İstanbul Sözleşmesi kadını yaşatır diyenlere anlayacak dilden cevap verdi. Ben 80 milyonun kadınımıza karşı hiçbir zaman, aradaki kötü örnekleri bir kenara koyalım, kadınımızı severiz. Annemizi, eşimizi, kızımızı severiz. Başkaların eşi, annesi, bizim eşimizdir, annemizdir. Babamı 12 yaşında kaybettim. Bizi annemiz yetiştirdi. Bu annenin ayağının altı öpülmez mi? İstanbul Sözleşmesi yerinde kalsın vs. Ama bu bir çerçeve sözleşme. Kendi başına yürürlükte değil. Bu çerçeve içerisinde eşcinselliği özendiren, LGBT diyerek sokaklara düşen, kendi varlıklarını baskı aracı olarak göstermek isteyen zümreye, onlar anayasal haklara sahipler ama bunu yeterli görmeyerek, toplumun reddettiği, hoşgörmediği birşeyi genelleştirme çabalarına kendilerine dayanak yapıyorlar. Avrupa'nın, Amerika'nın bazı yerlerde eşcinsellik evliliği hoşgörülmüyor bazı yerlerde ise alabildiğine... Efendim dünya değişti sen de kabul et, ben etmem! Türkiye'de kimsenin kabul edeceğini zannetmiyorum. Avrupa'nın veya materyalist düşüncenin bakış açısı farklı olabilir. Bizim beğenmediğimiz 82 anayasasında bile iki tane hüküm var, ailenin korunması, gençliğin korunması. Anayasa bu ödevi şimdi ülkeyi yönetenlere veriyor. Bu anayasanın hükümlerini uygulamak isteyen insanlara siz kadın düşmanı diyemezsiniz. Bu kanunun yürürlülük kanun diyebileceğimiz 6284 vardır, kadına şiddetin önlenmesi, ailenin korunması. Bir kanun yaptık. 2012'de tamamen değişti. Geldiğim nokta şudur, Cumhurbaşkanımızın konuşmasıdır. Bu sözleşme İstanbul'da imzalandı, biz çekince koymamışız. Eğer bu sözleşmelerin bazı maddelerinde kaydi ihtiraziler varsa dikkate alınabilir. Ailenin korunması ve kadına şiddetin önlenmesinde aksayan yönler varsa, bu bir ekip meselesidir. Biz bunu istişare kurulunda kendi aramızda üç defa tartıştık. Yasama organı ikisinde de Türkiye'nin aile yapısını, kadına verilen değere, birtakım suistimallere yol açmayacak şekilde kendi çerçeve düzenlemesini yapabilir, bazı maddelere çekinceler koyabilir, bazı maddeleri çekebilir. Araya bir filtre, danışma, arabulucu koymaya bu beyanların doğruluğunu inceleyecek mekanizmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

ERSOY: Ayasofya

ARINÇ: Çok şükür, Danıştay yerinde karar verdi. Ben 6,5 sene Vakıflardan Sorumlu Başbakan Yardımcılığı yaptım. Azınlık vakıfları bizdeydi. Her yerde Bulgar kilisesi, Suryanilerin Mor Gabriel'i, Ermenilerin vakıflarını verdik, ibadet yerlerini onlara tahsis ettik. Bu konuda AK Parti'ye alkış üzerine alkış geldi. Birisi 720 yıllık Orhan Camii müze haline getirilmişti. İznik hıristiyanlar için de önemli. Ama 700 senedir cami. Trabzon'daki camiyi ben açtım. Ayasofya ibadet maksadıyla yapılmış zaman zaman kilise en sonunda 500 yıla yakın cami olarak gelmiş. Hala vakfiyesinde cami. En son müzeye çevrilmiş. Kararnamenin sahibiyle ilgili tartışmaya girmek istemiyorum. Müzeydi eski cami haline getirilmiş oldu. Allan ondan razı olsun. Bütün inananlar sevinçlidir, İslam dünyası sevinçlidir. Batıdan gelen tepkiler gelebilecek tepkilerin yüzde 1'i bile değildir. Sosyal medyada gördüm, güzel bir insan yurdum insanına 'Bu Ayasofya mutlaka Tayyip Bey mutlaka oy sağlamak için açmıştır' diyor. Arkasındaki kişi 'Biz de zaten Ayasofya'yı açsın diye oy verdik' diyor. CHP de karşı çıkmamıştır. Bir tek oyun hesabı yapılarak açılmış değildir.

Kaynak: karar.com

 



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER