Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Bir kısım medyada taşlar yerinden oynuyor.. Londra’da Kılıçdaroğlu’na ‘‘Size yakın medyada ne oluyor?’’ diye sordular mı?

Fehmi Koru Yazdı;

Bir kısım medyada taşlar yerinden oynuyor.. Londra’da Kılıçdaroğlu’na ‘‘Size yakın medyada ne oluyor?’’ diye sordular mı?

Hayır sormamışlar.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Londra gezisini uzaktan takip etmeye kalkan benim gibiler herhalde hayal kırıklığına uğramışlardır. 

Ben uğradım. 

CHP lideri bu defa yanına gazeteci almamış galiba; gazeteler ve TV kanalları da geziye fazla ilgi göstermemiş… Merak edenler nereden bilgi alacaklarını bilemez halde.

Öyle durumdakilerden biri de benim.

Görebildiğim kadarıyla tek istisna Yeniçağ gazetesi. Geziyi izlemek üzere Londra’ya giden yazarı Orhan Uğuroğlu sayesinde, haberleri, Yeniçağ’dan alabildim.

O da galiba toplantılara alınmamış.

Bugünkü yazısından edindiğim izlenim bu.

Dönüş yolunda sohbet imkanı bulmuş. Uğuroğlu, CHP liderine, “Görüşmelerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu dönerlerken sormuş. 

Kılıçdaroğlu’nun verdiği cevap şu:

“Orhan Bey, her gittiğim toplantıya girişimi, toplantı bittikten sonra da çıkışımı yakından izlediniz. Rahatlıkla söylüyorum, hiçbir olumsuz görüşme olmadı.”

Gazete tutmuş yazarını oraya kadar göndermiş, kıdemli gazeteci de zahmete katlanıp her olayı yerinde izlemeye çalışmış, ancak CHP liderini yalnızca katıldığı toplantılara girer ve çıkarken görebilmiş…

Hangi medya kuruluşu bir daha CHP liderinin gezisini izlemek için onca masrafı göze alır? Hangi gazeteci önemli temasları yakından gözleyemeyeceğini bile bile o kadar zahmete katlanır?

Neyse.

Yine de geziden eli boş dönmemiş Yeniçağ yazarı. Bugünkü yazısında, katılanlardan derlediği anlaşılan, yapılan toplantılarda CHP liderine yöneltilmiş soruların ayrıntılı bir listesi var. Meraklı yabancılar, belki de ülkenin bir sonraki yönetiminde yer alacak etkili birini karşılarında bulunca, akıllarına gelen her soruyu Kılıçdaroğlu’na sormuşlar.

Uzun bir liste teşkil ediyor sorular.

Dikkatle okudum, aradığımı, yöneltilen sorular arasında bulamadım.

Aradığım soru şu:

‘‘İktidara gelirseniz, sizin yönettiğiniz Türkiye’de nasıl bir medya düzeni olacak? O düzen bugünkünden farklı olacak mı?’’

Peşin fikirliyim, olan-bitene bakıyorum ve iktidar değişse bile, CHP’li yeni iktidar döneminde de basının bugünkünden pek farklı olmayabileceği kuşkusuna kapılıyorum.

Örnek mi?

Televizyonlarda neler olup bittiğini canlı izlemiyorum, ancak benim ilgilendiğim konularda bir dizi programdan ilginç bölümü, Youtube, kısa süre sonra dikkatime sunuyor ve ben de o yolla ülkede ne olup bittiğinden haberdar olabiliyorum.

TELE1 kanalında her gün birkaç saat program yapan Enver Aysever’in kanalla ilişkisinin kesildiğini böyle öğrendim.

Youtube’da yer alan veda konuşmasından…

Aysever programının kaldırılmasını ve kanalla ilişkisinin kopartılmasını, yayınlarının CHP tarafından beğenilmemesine bağlıyor.

‘‘Biz gazeteciyiz kardeşim, yanlış bir şey gördük mü, onu yapan kim olursa olsun eleştiririz. Ben de öyle yaptım. Yeri geldi Kemal Kılıçdaroğlu’nu, yeri geldi Ekrem İmamoğlu’nu, yeri geldi Mansur Yavaş’ı eleştirdim.’’

Konuşmasından edindiğim özet bu.

Kanalın rakibi olduğu anlaşılan Halk TV’yi de eleştirmiş Aysever. Vaktiyle orada program yapmaktaymış, ama Halk TV artık Abdullah Gül taraftarlarının eline geçmiş…

Aynen bunu da söyledi Aysever.

İnsan her gün yeni bir şey öğreniyor. 

Ben de bu vesileyle Abdullah Gül’ün de bildiğini sanmadığım bu durumdan haberdar oldum.

Güldüm tabii.

Türkiye’de kendisinin tarif ettiği türden bir gazetecilik anlayışı yok bugün. Pek çok gazete ve kanal, iktidarın hoşuna gitmeyecek yazı yazanları, yorum yapanları bünyesinde barındırmıyor. Eleştirel kalem kırılıyor, yorumcu yorum yapamaz hale getiriliyor…

İktidar medyasında durum bu.

Muhalif bilinenler, bu sebeple, son yıllarda, Halk TvTELE1KRT gibi kanallarda görüş açıklayabiliyor, Sözcü ve Cumhuriyet sayfalarında veya internet medyasında kendilerine yer bulabiliyor.

Enver Aysever CHP’li kimliğe sahip; birkaç yıl öncesine kadar CHP’nin parti meclisi üyesiydi.

Ona bile tahammül edilmemiş.

Aklım bu olaya takılmışken, bir dostum, ‘‘Sözcü ve kardeşi Korkusuz gazetelerinde altı yazarın işine son verildi’’ haberini iletmek için arayınca pek şaşırmadım.    

Gazetelerde tek bir yazara kapının gösterilmesi, kanallarda bir tek programcıya ‘‘Güle güle’’ denilmesi, öteki yazarlar ve programcılara araziye uymaları gerektiği mesajıdır. Akıllarını başlarına toplamazlarsa, kendilerinin başına da benzer akıbetin geleceği başka nasıl anlatılabilir ki?

Böyle bir olay yaşandığında geride kalanlar mesajı alır ve tepki vermek yerine, kendilerine çeki-düzen verirler.

Tepki verildiğini hiç görmedim desem yeridir.

Düşünün, iktidar medyasında görülmesine alışılmış, ‘kovma yoluyla kalanları terbiye etme yöntemi’, henüz iktidar olmamış muhalefete yakın medyada da BUGÜN aynen olabiliyor.

Yarın, eğer iktidar değişir ve bugünün muhalefeti ülkeyi yönetme görevini üstlenebilirse, o zaman -yani yeni iktidar döneminde- medya düzeni bugünkünden farklı olabilecek mi?

‘‘CHP’li medya mı var?’’ denilmesinin bir anlamı yok. Evet var. CHP’li kimliğe sahip olmayan gazeteci ve yorumcuları bünyesinde barındırmayan, sayfalarını ve ekranlarını onlara açmayan bir medya var. Daha da kötüsü, o medyada da, şimdilerde hüküm sürene benzeyen, hafif eleştirel tavırlara bile tahammül edilmeyen bir anlayışın hakim olduğunu bu son gelişmeyle anlamış olduk.

Londra’da karşılarına çıktığı Türkiye’ye ilgi duyan yabancı dinleyicilerinden biri, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, keşke, benin aklımı kurcalayan medya sorusunu sorsaydı.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz