Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Biden Türkiye’de darbe yapmayacak, muhalefeti destekleyecekmiş… Bu saçmalığı tartışmaya ben de katıldım…

Gazeteci yazar Fehmi Koru Analiz Etti...

Biden Türkiye’de darbe yapmayacak, muhalefeti destekleyecekmiş… Bu saçmalığı tartışmaya ben de katıldım…

Uzun yüzyıllar öncesine ait eğlenceli bir fıkra size:

Yeniçeri Musevi olduğunu kıyafetinden anladığı birinin boğazına eliyle sarılmış. Diğer elindeki kılıçla da öldürme tehdidinde bulunuyormuş. Sebebini, “Sen bizim İsa peygamberimizi öldürmüşsün” diye açıklamaktaymış… Musevi can havliyle, “O dediğin bin yıl önce oldu” dediğinde, Yeniçeri’nin, “Ben yeni duydum” cevabını verdiği duyulmuş…

“Ben yeni duydum.”

ABD’de 3 Kasım günü yapılacak seçimde halen başkan olan Donald Trump’ın rakibi Joe Biden’in Türkiye ve siyasetine ilişkin sözlerine şu sırada verilen tepkiler bana yukarıdaki hoş fıkrayı hatırlattı. Yedi ay önce, Biden henüz Demokrat Parti’nin başkan adaylığını elde etmiş bile değilken, ABD’de bir gazetede yayınlanmış mülakat bizde yeni keşfedildi.

İktidarımız da muhalefetimiz de adama salvo ateşleriyle cevap yetiştiriyor…

Biden 78 yaşında. Her ne kadar gazeteye (New York Times’a) söyledikleri kendi içerisinde tutarlı görünse de, ülkesinde gaflarıyla bilinen bir politikacı o. Yaşına veriliyor o gaflar. “Biden’ın gafları” daha şimdiden küçük çaplı bir kitaba konu olabilecek kadar çok.

[Rakibi Trump’ın gafları ise kocaman bir kitap teşkil ediyor. Sonuçta o da 74 yaşında. Trump’ın Türkiye ve siyasetine yönelik görüşleri de pek olumlu sayılmaz; onun için Türkiye’de tek olumlu görüntü Tayyip Erdoğan. Türkiye için zaman zaman aleyhte pek çok görüş açıkladı Trump, buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hayran ve bunu ifadeden de kaçınmıyor.]

Neler söylememiş ki karşısında oturan gazetecilere Türkiye hakkında Biden… 

Görüşmenin Türkiye ile ilgili bölümünün her satırı sorunlu da en öne çıkan gaf şu satırlarda gizli:

“Yani çok endişeliyim, çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi, onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için, hala var olan Türk liderlerini destekleyip daha çok verim almalıyız ve onları cesaretlendirmeliyiz diye düşünüyorum. Darbeyle değil, darbeyle değil, seçim süreciyle.”

Adamın AK Parti’nin İstanbul’da tattığı yerel seçim yenilgisinden de haberi var; onun genel seçimde de tekrarlanmasını temenni ediyor ve muhalefete bu konuda destekte bulunmayı düşünüyor.

İktidarın yerinde olsam şu tepkiyi verirdim: Aman, elinden geleni ardına komasın…

Elinden gelen, ülkemizde tam tersi sonuç alınmasına yol açacaktır çünkü. Bu yüzden de söylediklerini ciddiye almıyorum.

Siyasilerimiz ise benden çok farklı yaklaşıyorlar olağanüstü ciddiye aldıkları açıklamalara.

Oysa ciddiye almak yerine, ABD’nin bugünkü durumuna bakıp alaya alabilirlerdi.

Ya da, hayat-memat mesabesinde görülen 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ABD’de bir yerlerde halka karşı konuşurken kendisine gelen bir telefondan sonra, “Arayan Türkiye’deki bir dostumuzdu; orada bizimkiler otoriter Erdoğan’a karşı bir darbe yapıyorlar” açıklaması yaptığı görüntülü olarak da bilgi dahilinde olan Michael Flynn’i kendisine ulusal güvenlik danışmanı olarak atamış Trump’ı hatırlayıp, “Bu hiç değilse darbeye karşı” diyebilirlerdi.

Ciddiye alınacak bir yanı yok o sözlerin…

ABD’de Trump “Bana karşı darbe yapılıyor” demekte

Türkiye’de veya dünyanın herhangi bir yerinde ABD’nin desteğinin fazla bir anlamı yok. ABD hayli zamandır başka ülkelerin siyasetini doğrudan veya dolaylı etkileyip sonuç alabildiği gücünü yitirmiş bulunuyor. Günümüzde de teşvik ettiği darbeler oldu, ama hiçbiri sonuca ulaşamadı; tersine hedef alınan liderler yerlerini korumaya devam ediyorlar.

Sadece Türkiye’ye bakmak da yeterli, ama ABD’ye bizden daha yakın Venezuela da bir örnek…

Jimmy Carter’ın başkan olduğu ve kendisine mesajın “Türkiye’de darbe oldu, bizim çocuklar idareye el koydu” biçiminde verildiği Amerika hayli geride kaldı.

İran’da, Türkiye’de ve Allende’nin Şili’si başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerinde ABD damgalı darbeler ortaya yalnız anti-demokratik otoriter rejimler çıkarmadı, bütün dünyada ‘Amerikan karşıtlığı’nı da kamçıladı.

Bugünlerde ise Amerikalıların başka ülkelerin siyasetine müdahil olabilecekleri bir dünya yok. ABD’nin kendisi darbe yapılabilir bir ülke; hiç değilse Trump’a göre öyle… 

Esas çözmeleri gereken Amerikalıların, siyasetlerinin kısır döngüsü… Trump’la Biden arasına sıkışıp kalmaları…

Al birini vur ötekine…

Trump gitsin isteyen Amerikalılar “Aman Allah, Biden’ı mı getireceğiz” telaşındalar ve sonunda siyahi/Hintli karma bir aileden gelen ve fazla yaşlı olmayan hukukçu bir kadın Biden’e başkan yardımcısı ilan edilince rahatlayabildiler.

“Neyse, Biden’a Kamala hata yaptırmaz; yerine de o gelir” rahatlaması yaşanıyor şu sıralarda Trump-karşıtı Amerikalılarda…

Kamala Harris Türkiye’ye ve siyasilerine olumlu mu bakıyor?

Sanmıyorum.

Türkiye’ye şu sırada olumlu gözle bakan yabancı siyasetçi pek yok da ondan sanmıyorum.

Kime, hangi ülke liderine, Biden’a sorulan türden Türkiye soruları yöneltilse, alınacak cevap onunki kadar siyasi nezaketten uzak ve rahatsız edici sözcüklerle ifade edilmese bile, aynı kapıya çıkacak türden olacaktır.

Trump’ın “Ekonomilerini mahvederim” tehdidini unuttuk mu yoksa?

Peki de Biden o tuhaf açıklamayı neden yaptı?

Sorunun cevabı benim için çok açık: Kendini New York Times’a (NYT) beğendirmek için…

NYT Türkiye’yi bir ara -2002 sonrasında ve kesinlikle 2010’a kadar- övgülere boğduğundan pişman ve şu sıralarda ülkemizi başyazılarıyla halı döver gibi dövüyor.

Biden ona yaranmak istemiştir.

[Yaranamadığını söyleyebiliriz. Biden başkan adaylığı yarışında NYT’tan beklediği desteği alamadı. Şimdi de kerhen destekleniyor. Siz en iyisi, Karar gazetesinde bugün çıkan Yıldıray Oğur’un kapsamlı yazısını okumayı ihmal etmeyin.]



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER