Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Başlığı siz koyun

Beyler, hanımlar! “Toprağın ayağımızın altından kaydığını” görmemiz için daha hangi uyarıların ortaya çıkmasını bekliyoruz?

Başlığı siz koyun

Mustafa Kaya yazdı;

Türkiye’de gündem zorluğu çekmiyoruz. Bugün ne konuşsak diye bir soruyu kendimize sorma ihtiyacını da hiç duymuyor, anlamlı-anlamsız bir gündemi önümüzde bir anda buluveriyoruz. Tartışma ahlakı da her geçen gün kötüye gittiği için kısır bir döngü içerisinde sürekli bocalamakla meşgulüz. Öylesine bir çıkmaza sürükleniyoruz ki, tartışmalar maalesef artık fikri zeminde yapılamıyor.

Özellikle son yıllarda Türkiye gündeminde önyargı hâkim durumda. Çoğu kimse bir diğerinin ne dediğine, neyi söylediğine bakmıyor. Doğru mudur, yanlış mıdır diye bir değerlendirme yapma ihtiyacı hissetmiyor. Basite, kolaycılığa kaçıyor. Yani muhatabının doğrudan kimliğine bakıyor. Partisine göre tavır alıyor. Mahallesine bakarak toptancılık yapıyor. Çünkü işin özü şu; insanlar kendi mahallesinden korkuyor. Karşı kamptan(!) birisiyle yan yana görülürse, onunla bir fotoğraf verirse dışlanma endişesi taşıyor. Bu da toplumsal kesimler arasındaki iletişim kanallarına büyük zararlar veriyor. Çıkışı olmayan bir labirentte herkes çıkış bulacağı zannıyla koşturdukça koşturuyor. Sonuçta çıkış bulunamadığı için yorgun, mutsuz ve ümitsiz insanlar olarak yaşam mücadelesi vermeye devam ediyoruz.

Geçen gün Eyüp’ten tanıdığım İlker Çiftçi kardeşimi işyerlerinde ziyaret ettim. Babası pantograf ustası Aydın Bey ile sohbet etme imkânım oldu. Kendisi bir anlamda ahiliği yaşatan esnaf bir büyüğümüz. Çok önemli değerlendirmeler yaptı. “İnsanlar birbirlerine karşı olan muhabbetlerini, sevgilerini, saygılarını kaybettiler. Yaşama sevincimiz kayboldu” dedi. Kitabın orta noktası tam da burası değil mi? Birbirleriyle konuşamayan, selam alıp verirken bile cimrilik yapan toplumlarda tahammül, sevgi, saygı mı kalır? Manevi değerlerin dejenerasyon tehdidi altında olduğu, her şeyin madde ile ölçüldüğü bir ortamda nasıl olacak da dayanışma ruhundan bahsedebileceğiz? Karşıdakini tanıma, anlama ihtiyacı hissetmeyenlerde gelişme mi olur? Aralarına mukavvadan aşılamaz duvarlar ören toplumlarda samimiyet mi kalır?

İllet, zillet, vatan haini, terörist gibi ifadelerin bu kadar sık kullanılmasında sizce de bir problem yok mu? Bu ifadeler o kadar sık ve uluorta kullanılıyor ki, kavramların içi iyice boşaltılıyor. Buna da en çok bu sıfatları hak edenler seviniyordur herhalde. Özellikle iktidar kanadı öylesine bir akıl tutulması yaşıyor ki, kendileri gibi düşünmeyen kim varsa önünü-sonunu hesap etmeden hemen karşı kampa atıyor. Sosyal yapımız tam anlamıyla tehdit altında ama onlar hâlâ taban konsolidasyonu derdindeler. Bizler kamplaşmayalım, ayrışmayalım dedikçe, bunu çiçekli, böcekli iyi niyet gösterisi, sevgi pıtırcığı temenniler gibi anlıyorlar galiba. Oysa kullanılan her ötekileştirici söz insanlarda kalıcı yaralar açıyor. İç barış bu nobran dille birlikte dinamitleniyor. Her attığı adımda saha araştırmalarına itibar ettiği söylenen bir iktidar acaba bu gerçeği sonuçlarda görmüyor mu? Yoksa birileri önlerine bu sonuçların konulmasını mı engelliyor?

Geçenlerde üniversite mezunu 26 yaşında bir gençle sohbet etmiştim. Batılı bir ülkeye gitmek için elçilikler arasında mekik dokuduğunu anlatmıştı. Neden diye sorduğumda “iş” diye cevaplamıştı. Vurdumduymazlığa artık dayanamadığını üzüntüyle dile getirmişti. “Geleceğe dair ümidim iyice tükendi. Ülkeme olan aidiyet hissim her geçen gün zayıflıyor” diye kahredici cümleleri de ardından sıralamıştı. Peki, bunun yanında Manisa’da intihar eden gençlerin geldikleri noktayı çevre etkisi ve sair diyerek geçiştirecek miyiz? Bizlerin hiç sorumluluğu yok mu? Neden gençlerimize sahip çıkamadık, çıkamıyoruz sorusunun cevaplarını aramayacak mıyız? Yoksa suni gündemlerle gerçeklerin görülmesini engellemeye devam mı edeceğiz? Salgın öncesi zaten ekonomik zorlukların baskısı altında sıkıntılarla boğuşan insanların mutfaklarındaki yangınlar evleri sarmaya başladı. Her şey yolunda diyerek yaşanan gerçekleri gizlemeyi nereye kadar başarabileceğiz?

Beyler, hanımlar!

“Toprağın ayağımızın altından kaydığını” görmemiz için daha hangi uyarıların ortaya çıkmasını bekliyoruz?



Anahtar Kelimeler: Başlığı koyun

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER