Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Arap halk hareketleri için tanımlamaları doğru yapmak

İki devletli çözüm kavramı, yakın zamana kadar uluslararası toplumun çoğunluğunun gözünde, 70 yılı aşan ihtilafı bitirmeye başlamanın en kabul edilir yoluydu

Arap halk hareketleri için tanımlamaları doğru yapmak

2010 yılında Tunus´ta başlayan ve 2011 yılı içerisinde bir dizi Arap ülkesine dalga dalga yayılan halk hareketleri, aslında sadece ?Dünya haberleri?nde yer alan birer gündem maddesi değildi. Hepimiz aslında yazılan tarihin ötesine geçip, yaşanılan tarihin kâh özneleri kâh şahitleri olduk. 

Tabii tarihi yaşarken, içerisindeyken, onu sağlıklı anlamak da sanılanın aksine gayet zor. Öncelikle sosyal bilimlere bakışımızın genellikle ham olduğunu ve sıklıkla alışılagelmiş ezberlere ve öz kabullere esir olduğunu bize tekrar hatırlattığı için de halk hareketlerine önem vermeliyiz.

Özellikle ?ne oluyor? sorusunu cevaplamak için tanımlama sorunuyla karşılaştık. Akademi çevreleri daha soğukkanlı davransa da, özellikle gazeteciler ve siyasetçiler ideolojik duruşlarına ya da konjonktürel stratejilerine göre tanımlama ve tavır almayı seçtiler. 

Tanımlamalardaki sorunlar şunlardı:

1. Tüm halk hareketlerini tek bir kategoride değerlendirmek:

Tunus´ta başlayan Mısır ve Libya´da devam eden süreç, birbirlerinden etkilenmekle beraber, aynı sebeplere dayansa da farklı tarihsel kökenlere, sosyal dinamiklere ve rejim yapılarına ve dış desteklere sahip olduklarından aynı süreçleri yaşamamışlar, aynı sonuçlarla da karşılaşmamışlardır.

2. Tanımlayanlardan kaynaklanan subjektiflik:

Dünya ve Türkiye medyası, sermaye ve devletlerle olan bağlantıları sebebiyle, halk hareketlerine farklı anlamlar yüklemiş olan şeyi anlamak ve anlatmak yerine çoğu zaman olmasını istediği şeyi gerçekleştirmek için basın dilini şekillendirmiştir. Ayrıca bu sebeple devrim, darbe, bahar, isyan, reform, diktatörlük, terör, antiemperyalizm gibi kavramlar da ideolojik konumlanmalar çerçevesinde kullanılmıştır. Komplo teorileri de açıklamalarda başvurulan en ucuz ve yanıltıcı yöntem olmuştur.

Örneğin sosyalistlerin ve İslamcıların ?Devrim? tanımı soğuk savaş döneminde şekillendiğinde, önderliğini ideolojik bir partinin yaptığı, kahraman/kurtarıcı bir lideri olan, sonuç olarak da zafer kazanan Rus, Çin ve İran devrimlerini esas alıyorlardı. Bu şablona uymayan halk hareketleri ise ya küçümseniyor ya da kuşkuyla karşılanarak komplo teorileriyle açıklama yoluna gidiliyordu. Her üç devrim de süreç içinde ideolojik diktatörlüklere dönüşmüştü. Antiemperyalizm kavramı da bu diktatörlüklerin baskıcı doğalarını meşrulaştırmada araçsallaştırıldı.

Analizin devamı...



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz